Hiç konuşmayan için dürüstlük fazilet değil.
Sana göre, evet ya Ebazer, sana göre de;
“Susan kimse dürüst değildir! ”
Oldun olalı, hep böyle yaşamıştın.
Kalktın, görmek ve tabi olmak için gittin Resul’e.
Mekke’de çekmediğin çile kalmadı.
Hicranınla yandım…
Yalan dünya!
Ziynetlerine aldandım?
Düştüm bir boşluğa…
Karalarına bağlandım?
İçini aşkla süsleyip,
Dönüşsüz hayaller kursak.
İçinde sen ve ben olan;
Küçük bir yelkenliyle de…
Deryalara açılsak.
Gece sessiz…
Göm gölgeni toprağa; kılıcın kessin onu,
Kafandaki hengâme renk tonlarıyla dolu.
Baktın olduğun hâle, yaklaştı yolun sonu,
Hâlini yitirenle hâl olmak nasıl doğru?
Ey deryada susuz kalıp…
Sinede ateş yakan adam!
Mesele
Varlıkta yok olmak
Ve
Sadece O’nun aşkıyla
Bülbül diken üstünde, diken üstünde de gül;
Seherlerde silerler kendi gözyaşlarını.
Rüzgâr kayayla öpüşür, üstünde durur güz,
Baharda atarlar hasret tomurcuklarını.
Boşluk üstünde gölge, düşmek ister eşyaya,
Çöllerde serapsız kaldım
Göklerde kanatsız uçtum
Feryadı arşlarda duydum
Yaksın beni aşk ateşi
Hakikate şimdi bandım
“Gel, ne olursan ol gel! ” diyorlar,
Susadığım…
Serap gördüğüm çöllerde.
Yönüm meçhule dönmeden;
Gideyim mi?
Efendim!
Köşe başı darağacı
O da hayatın çıkmazı
Ruhun takıldığı kement
Nedir bunların manası?
Beyinde kor fırtınası
Güzel gözlüm.
Süzülmene aldandım.
Tatlı seslim
Ötüşüne bağlandım.
Güya avcı bendim
Seni gördüm avlandım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!