Gelincik tarlam,
Yanına gelirim sazla
Bazen içli bir avazla.
Güneş çok olsa,
Korkarım yanarsın diye.
Bazıları her şeyin farkındaydı.
Zengin, zenginliğinin.
Yoksul, yoksulluğunun.
Zeki, zekiliğinin.
Güzel, güzelliğinin
Ve çirkin, çirkinliğinin.
Fatihin şehri mesken olmuş bu bedene,
Sabah ezanlarını işitmek,
Rızkımızı kazanmak bu şehirde.
Gülerken bu şehir bizle gülmüş,
Ağlarken sıkıca sinesine basmış.
Kaderimizle, kederimizin kesiştiği gün
Gözyaşımızı cansuyu olarak vermiştik hayallerimize
ve hatta gübre niyetine, serpmiştik hatalarımızı
İlk yeşili gördüğümüz gün,
Gülücüğümüz güneş gibi ısıtmıştı, fidanımızı.
Hasat yapmaya ömrümüz yetmesede,
Dil ve dinleri farklı
Adem ve Havva'nın evlatlarıydık hepimiz.
Sevgi ve merhametle birlikte,
Kin ve nefret tohumlarınıda içinde barındıran.
Kimisinin yüreği, kimisinin bileği güçlü.
Çirkinliğinden utananlar,
Kıymeti bilinmemiş annelerin,
Ayakları üşüyen,
Yüreği sıcak çocuklarıydık biz.
Yoksulluk ve imkansızlıklar
Başkentinde yaşarken,
Sevgi ve mücadelenin
Dünya sofrasına kurulmuşuz,
Hem tatlı, hem de acıyla
Hemhal olmuşuz.
Ne evvelimizi
Ne de ahirimizi düşünmüşüz
Varlığa sevinip
Henüz onüç yaşındaydı,
Ebedi yolculuğa çıktığında.
Boynu bükük bırakmıştı,
Anne ve kardeşini.
Derya mağazasında çalışırken,
Minik bedeniyle,
Bahanelerinin kalabalıklığı
Reddetmeni kolaylaştırsada
Yinede sevmeme engel değildi.
Yoğun eleştirilmiş, benliğimin
Çıkmaz sokaklarında
Bir başına kalmış, yavru kedi
sonbahardan kışa geçerken, yoksulluğun zirvesinde bir güne daha Merhaba diyorduk.Ben 6 yaşında, abim 8 yaşındaydı. Çaresizlikten ne yapacağını bilmeyen annemin vücudunda stresten kan çibanları çıkmış ve yüreğinin kan ağladığı yüzünden okunuyordu. Derme çatma gecekondumuzun kapısı alışkın olmadığımız bir nezaket ile tıklandığında. Meraklı gözlerle kapıyı açmıştık. Kapının önünde mahalleden tanıdık olan şavgı dayı ve yanında bir beyefendi vardı. Şavgı dayı hayırlı sabahlar kızım dedikten sonra hemen konuya girdi.
_ Kızım beyefendi, kahvehane ye geldi. Yardım etmek istiyormuş. Bende size getirdim. Dedi.
Beyefendide dikkatlice bize baktıktan sonra,
_ Kızım ben 1-2 saate kadar geleceğim, özellikle ihtiyacınız olan bir isteğiniz varmı? Diye sordu. Annem,
_ Sağolun beyefendi, eksik olmayın.dedi. Şavgı dayı ve beyefendi gitmişti. Şavg ı dayı pala bıyıklı, Babacan biri. Beyefendide ticarethanelerde asılı olan "peşin satan, veresiye satan" tablosunda peşin satanın tasvir edildiği görünümlü kişi gibiydi. 1-2 saat geçtikten sonra kapımızın önüne bir pikap yanaşmıştı. Araçtan ilk önce mavi renkli bir buzdolabı, sonra koliler indi. Beyefendi sadece zaruri ihtiyaçları değil, okuma yazma bilen olmamasına rağmen günlük gazete bile almıştı. Zarfla bir miktar harçlık bıraktıktan sonra, büyük bir huzurla ayrılırken; _ Kızım bir ihtiyacınız olursa, şavgı Bey'e bildirin. Diye tembihlemişti.
3-4 hafta sonra mahallenin çocukları koşarak ve bey geliyor, bey geliyor diye bağırarak bizim bahçeye doluşmuşlardı. Beyefendi önüne çıkan çocuklara harçlıklar dağıtarak, bizede emanetlerini teslim ettikten sonra gitmişti. Adını dahi bilmediğimiz Bey'in katkılarıyla kendimizi biraz toparlamştık. Bu vesileyle annem sigorta evleri olarak bildiğimiz binalardan bir kaç tanesiyle temizlik yapmak için anlaşmıştı. Bizim hayata tutunmak için verdiğimiz mücadeleyi gören beyefendi ise insanlığını ve sağladığı imkanları tahminimce başka ihtiyaç sahiplerine yönlendirmesi yokluğun ve yoksulluğun ne olduğunu bilen bana büyük mutluluk veriyordu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!