Yüzündeki gülücüğün, sevgiye
Ağlamasının, telaşa dönüştüğünü
Anladığında henüz 3 aylıktı.
Bedenin gelişmesiyle birlikte
Duyguların her birini tanıyor ve tadıyordu.
Kısa pantolonuyla sokakta oynarken
Sonbaharın habercisimiydi?
Titreyen ellerimiz ve ağır işiten kulaklarımız.
Uzağı seçemeyen gözlerimiz ve sızlayan dizlerimiz.
Yada bilmediğimiz bir mevsimin başlangıcımı.
Kimisine göre huysuz, aksi ihtiyar.
Kimisine göre ak sakallı dede.
Ne kadehteki mey'i
Ne de yanağındaki buseyi abarttım.
Ben hep sensizliğin hicranıyla,
Yatıp, kalktım.
Parasız ve işsiz genç, merhaba diyordu yenigüne.
Yaşadığı şehrin, uğultu ve karmaşasında kaybolacağını biliyordu.
Ne yüzünü yıkamış, nede kahvaltısı yapmıştı.
Şehrin iki yakasını birleştiren, asma köprüde almıştı soluğu.
Köprü yoğun trafikten kilit durumdaydı.
Parmaklıkların denize bakan tarafına, atik bir hamleyle atlayıp
Kederi İstanbul
Müjdelemişti asırlar önce Sevgili Peygamber
Bu müjdeye kim imkansız der.
Yapmaya gerek yok heder
Allahın izniyle Fatih İstanbul’u fetheder.
Bu benim kaçıncı?
Senle, sensizliğim.
Yokoluş ve dirilişim.
Bu benim kaçıncı?
Kışı, bahar zannedişim.
Sevinçlerim ve hüznümsün
Varlığım ve yokluğumsun
Açlığım ve tokluğumsun
Şubat ayında yazım
Ağustos ayında kışım
Tanyerinin ağarmasıyla birlikte,
Lodoslu bir güne günaydın diyordu, kentimiz.
Sokağın sessizliğini, yoldan geçen araçlar ve
Çöpleri karıştıran insanlara havlayan köpekler bozuyordu.
Sabah namazından dönen kişiler,
Bakkala ekmek bırakan fırıncıyla selamlaşıyor.
Ey! Güzeller güzeliyim diyen,
Atlas ipekler giyen.
Dudaklarına çeşit çeşit rujlar süren,
Arabasına kibirle binen.
Yakışıklılığını kendinden bilen,
Garibanı ve köylüyü hor gören.
Dağların kızılı var
Lapa lapa yağar kar
Mehmet nöbetin tutar
Korkma unuturmu seni yar
Tanır mehmet kuşu, kurdu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!