Sen söyle aynı akşam mı bu?
Aynı kabus…?
Yine mi sensin yoksa?
Karmakarışık;
Yok yok
Razıyım susuzluğa
İz bıraktı
ve masmavi deniz
ve ıraktı gözden
ve tutkulu birkaç bukle sözden
ve kaldıysa geriye
ve tertemiz
Karatahtanın önünde
ve tebeşir tozlarının rüzgarında
ve alel acele
ve aynı kaybolmuşluk rüzgarında kaybolmuşuz…
Kimi zaman kucağındaki her anın tortusu
Anıların kadehidir bu
Sana dair kanıların
Seninle yıllananların kadehidir
Buruk
Acımtrak
Ama içimi hoş
Canın kağıt helva
ve arasında kaymaklı dondurma mı çekti;
Koş,
Hiç durma...
Koş kapanmadan son eskiler
ve eski defterlerde karalanmış bilmeceler...
Yine kesildi sesler
Kapanan gözlerim uykuyu arıyor
Dalınmış uzaklardan tek bir çağıran yok
Dağılıyor pespembe toz bulutları
Dağılıyor hatıralar
Peşpeşeler birbirleriyle
Kış çökmüş, yollar karlı…
Kaç sene var uğramamışım
Bilmiyorum duramamışım uzaklaşmaktan belki
Şimdi karşımda
Yanı başımda değil belki
Ama uzaktan uzağa seçiliyor aynı bahçe kapısı
Kar taneleri gibi yağıyorsun
İpek ipek
Tane tane
Ilık bir güzgar eşliğinde…
Pek az ürpersen de,
Bembeyaz ve mutlulukla ağlıyorsun…
Upuzun bir sarhoşluğun eşiğinde gece
Yapayalnız çoğalmışlıkların yalnızlığı bu
Çoğunlukla
ve azımsanmayacak ölçüde içi boş boşvermişlikler
ve sadece sessiz sinsiliklerin rüzgarı fırtına öncesi nefessizliğimizi üşüten
Oysa gürdü sesimiz
Konuşmasını bilmezsin,
Hesap desen; sıfır…
Giyinemiyorsun da…
Aile babasısın güya ama
Baksan, sırf zampara…
İçkin sayılı olsa da,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!