Kadehler konuşuyor benimle
Gecenin bu kör vaktinde şakıyan onlarca kristal
Hiç boş kalmadıkla oysa masaya oturduklarından beri
Yine de çeneleri düştü
Her yudumda adeta bülbül kesiliyorlar
ve kimisini de bilmediğim onlarca lisanla
Hasret kalmıştık sayfalarca satırları okuyana
ve enine boyuna bir karış akıl bile yürütmeden
ve o yana bu yana savrulan
ve kendi yağıyla değil, yağdanlıklarıyla kavrulan
ve sağıyla soluyla
Yaraları sarılmamış denizler var karşımda
Karaları dövüor çırpınan dalgalarıyla
Kerterizler alınmış geçmişin soluk yüzüne dair
Yolunu bulamayan uçurtmalarla
Bitkin kuyrukları bakıyor en yetkin bulut kümelerine
En etkin duygular çaresiz
Yanı başında insan harmanlanmış
ve iyiden iyiye sarıp sarmalanmış
ve mümkün olandan da fazla tutuk
ve sanki nutuk atarcasına
ve özverili
ve yaralı bereli bir yenilenmeydi
Bir gün kör
ve küçücük bir kurşun
ve ateşten hemen önce
ve düşüncelere dalmış
ve dile gelmiş kendince…
Eskimektir senle yaşadığım, eksilmek
ve silmek gelecekten beklemediklerimi…
İstanbul’du benim mabedim
ve bir kabuldur herşeşişle birlikte
ve budur matemin bitiş noktası…
Uçsuz bucaksız bir başlangıç seninkisi,
Gözyaşı pınarlarının derinlerinden de öte…
Göz alabildiğine
ve uzaklardan yankılanan bir sesleniş…
Gün doğusu
Kendime geçiyor hükmüm
Bak önümde eğiliyorum
Kendi çiçeklerimle
Aksimi izliyorum ıslak bir aynada
Suda taksimi geçiliyor umutlarımın
Mayhoş bir seyir bu
Bir mektup yazıyorum
Yanıtsız
Kanıtsız isnatlarla dolu mektuplara karşı
Öfkeli satırlardan arınmış
ve hatıraları unutturan...
Kemer delikleri gibi sıralanmıştık
Sırtımıza semer vurulmadan
Ve birbirlerimizi hiç görmeden




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!