Dil tutulur, ağız kurur, gözler de kararır,
Çiçek, ağaç hoş açar, bir gün elbet sararır!
Zaman namlı şefkatsiz, gelip geçer acele,
Ölümden korkmanın, faydası yoktur ecele!
Geçtim yedi tünel
Bitmedi aşılacak dağlarım
Hiçbir ansiklopedide olmayanları
Şairlerin kaleminde buldum
Dünya canavarca zıvanadan çıkarken
Temrenim titrek
Attığım oklar yaydan bihaber
Tüylerim diken
Ensemde soğuk nefesi bilinmezliğin
Gökyüzü safran
Aldığım nefes bile kaçıyor elimden
Bilinmez olanı bildirene minnetin
Gitmek var kalmak var bilmek zor
Ellerini tutardın tedirgin ellerin
Ümit yok lakin zaman hızla yürüyor
Yollar var yıllar var bulmak zor
Zamanın kardeşi hasret evladı keder
Müthiş cana cânân, yüzü beyzâ ki ne rânâ,
Rûhum ona kurbân, sözü bilsem de ne mânâ.
Keskin kaşı gergin, gözü şefkat dolu lâkin,
Var gamzesi pek hoş, özü kâmil ve de sâkin.
Baksın bana tek bir anı, cevher gibi andır,
His yok diye ancak, tabi sen kendini kandır.
Eriyorum ama ellerine direnirim
Direnirim ama direnişim değildir aslolan
Bilenirim çünkü biley taşıdır güzeller
Körelmiş iradeler direnişe nasıl hazırlanır başka
Paytak yürüyen güzel kızlar
Güzel poz kesen aylaklar olmasa
Ceddim, emelim, ya fikriyatım? Neydi adım?
Ne oldu bana, ya hissiyatım? Ne yaşadım?
Bir vakitler yalnız olsam, boş da olsa ardım,
Ben fikrimin uğruna, koca dağlar aşardım.
Sanki bir başkasıyım artık ne var dünlerden
Bir gözyaşı durdu gözümde
Ufkum da karardı sis indi
Eylül yine geldi hüzünle
Hazan yine böyle hazindi
Yağmur bozdu yağdı düzeldi
Hoşgörü birinci kural, gönüllülük de ikinci
Sevgi sohbet zirvede, kalmasın hiç kinci
İster günahkar ol, ister papaz, imam, dinci
Her bireyin özünde, vardır elbet bir inci
Titreşti tellerim akorsuz sesiyle
Yad eller çalıyor içimde parçalar
Bir cihetim boşlukta kaldı sesiyle
Yankısı çelikten ruhları parçalar
Kaç bin latife ve milyar adet cümle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!