Acıdık aç!
Kulaklarımın içinde çınlıyor.
Et düşlerdik kuru ekmek çiğnerken,
Su içerken süt niyetine.
Bu şehrin adı yok bende adı.
Ah fena oluyorum bak fena!
Çok bunaldım Mualla çok fena.
Koş gel gelmeden birileri koş.
Yoksa üşüteceğim şimdi.
Mahallede acımı arıyorlar üstümde başımda, iş yerinde açığımı.
Bir bıçak soktular gecenin kalbine ve ağır ağır çektiler eski bir sevdayı sızlatırcasına.
Açınca gözlerimi bir de ne göreyim.
Hayâlin.
Kırmızılara bürünmüşsün, oysa hep siyah giyerdin,
neden?
Acım, kanım, kadınım.
Beni bir geceden önce, hatta akşamın ilk ışıksızlıklarına yakın, uykudan yeni uyanmışlığın zindeliğiyle görürseniz gezerken sokakta, anlayın ki günlerce onu düşlemişim.
Uykuyla uyanıklık arasında.
Açılmakta gecenin yumuşacık kanatları, herkes nevi şahsına münhasır bir aceleden, ceplerinde ne kadar beziklik varsa düşürmüş yerlere.
Gerçekten birine çarpmak, birinin üstüne basmak, birini alıp cebine atmak işten değil yollarda.
Kendime ekmek arası balık yerine beynime bir acı çekmek arası mutluluk yaptırdım.
Yine o rıhtımdayım.
Heey açın kapıları, açın hadi.
Bıktık artık bakmaktan buzlu camlardan,
Atlanmadık damlardan,
Şu minicik delikten.
Açın o kat kat çelikten kapılarınızı.
Sildim ilahları hafızamdan, baktım beyazdan siyaha dönmüş silgim. Söyleyiverin başka köle bulsun Firavun. Vura vura kırdım kafamda silahları, bitirdim bitirmesine de mermileri karın doyurmuyormuş.
Kopardım şu öldüren uzvu kansa kan,
Tanımıyorum ordunuzu, ben de böyleyim işte, var mı ötesi?
Bir yorgunluk çöktü üzerime yine, ama bu sefer başka sızlıyor sırtım.
İşveren ucuz yemekle zehirlermiş işçileri.
Bir Engerek yılanmış herhal.
İşçilerse köpekleri zehirlermiş parkta.
Bir emir üzre derhal.
"Koçum" diyerek yollarmış cepheye babalar oğullarını.
Sonra da kurban ediverirlermiş kınalı kınalı kuzuları.
Batıda güneş batar sonra ışıl ışıl, çiçek gibi açılır musikî geceler.
Güneyde sımsıcak, çarşaf çarşaf bir deniz, kuzeyde serin mi serin yaylalar, keyif dolu anlar.
Doğuda buz gibi dağlar, ölü gibidir sağlar.
Kalır birbaşına o unutulmuş insanlar.
Adalet mi bu?
Adam gariban,
Çoluğu, çocuğu gariban adamın.
Mahallede derme çatma evler,
Yollar çamur,
Konusu komşusu desen pesperişan.
Bir deri, bir kemikden, bakıyorum da demikten beri sokakta naralar atıyor kediler,
Kasaba giderler onlar,
Derler, "Bize boyuna et ver."
Koşar varırım, derim "dur."
"Yahu onlara boyuna et vereceğine, birazcık da kuzuya, koyuna hürriyet ver."
Ama beni kim dinler ki? (zaten duymazlar)
Ben ki bir yoksuluyum bu köyün naçiz, tıpkı o zavallılar gibi aciz.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!