Ben ölünce beni seven herkes, mezarıma bir kürek toprak yerine,
Birer yürek şiir döksün.
Severim şiir kokusunu.
İmamdan sonra edebiyat hocamı çağırın başucuma.
Dua niyetine en sevdiğim şiiri okusun.
Kefenimi beni anlayan işçiler dokusun.
Bakıyorum da elalem kendini tanıtma derdinde.
Belli ki herkes tanınmak için can atıyor.
Kimi yüzünü kiralayıp, kimi de yeryüzünü satıyor haraç mezat.
Yahu ne olurdu yani biri de beni görse de, yolumdan çeviriverseydi ya geçerken,
"Hemşerim sen de şusun" deyiverseydi, ne olurdu yani.
Oldum olası kendimi kirli bir aynada görebiliyorum sadece.
Lafta borcumuz var Allah'a lakin cebinde bir kuruş sevabın var mı diye sorsan, yok
Bin dakika içre, bir dakika zaman bulamıyoruz ibadete.
Müezzin çağırıyor minareden beş vakit bağır çağır, utancımızdan icabet edemiyoruz o davete de.
Eşyamız kalmamış sata sata,
Eyvah eyvah! azrail uğramış tahsilata,
Kaç kaç nereye kadar kaçalım?
Bir çöplükten bahsediyorlarmış, bir çöplükten.
Şehrin ortasında ve yalnız.
Kulak misafiri oldum da istemeden, meğer benmişim o bahsettikleri.
Neden beni kastediyorlar ki sürekli, neden katlediyorlar beni neden?
Kendime bir yer bulmuştum kendi içimde, çok uzun bir tünel kazmıştım, binlerce duygu biriktirmiştim.
Ne dememi bekliyorsunuz, ne demeli bilemedim.
Kendimden pay biçtim de, yerinde olsam taşıyabilir miydim acaba yüzümde olanca ağırlığıyla, öyle tonton bir kediyi?
Durur muydu yerinde gülücüklerim?
Gücüme giderdi gücüme, acıyorum işte öykücüme.
Dedemin sakalı kedi dedi çocuk
Dedem yav der, sakalı miyav der miyav.
Yahu hâlâ mı güllü, bülbüllü şiirler,
Bıraktınızmı ki bir yerlerde bir gül bahçesi?
Hani nerede?
Gören var mı pembe panjurlu bir ev?
Kaldı mı bu devler ülkesinde bir dev?
Bu şiir son şiir olabilir defterimdeki.
Son çırpınışları olabilir kağıttaki renkleri bu kalemin.
Cebimde kalan son sözlerim olabilir bu.
Kafam bir arı kovanı ve içinde sanki bir an önce bal yapmaya çalışır gibi çırpınarak dönüp duruyor düşünceler.
O kadar büyüyorlarki beynimin içinde, sürtüne sürtüne, yola yırta çıkıp, kanlı et parçacıkları gibi dökülüyorlar dudaklarımdan.
Kuru bir yaprağım ben,
Öyle yavaşça devriliyor ki üstüme karanlığı gecenin,
ezilmekten değilde, ezilmeyi beklemekten parçalanıyor ruhum kalarak düşüncemin gölgesinde, gün ağarana değin.
Çığlıklarını işittim yine kırılmış kuşların şu aşiyan ormanında.
Hissediyor olmanın da bir bedeli var, tıpkı hissizliğin olduğu gibi.
Oysa, benimde söyleyeceklerim vardı mukadderata, eyy diye başlayarak sözlerime, lakin öylesine yorgunmuş ki sözcüklerim.
öyle işte.
Gece dediğin, bir siyah poşet,
Tenha bir sokak yürüdüğüm.
Şıngırdar durur içinde iki şişe aşk,
Biri dolu, biri boş.
Evim gecenin karnında,
Oynaşır karanlığın koynunda,
Sevdimi en derinden sevmeli insan sevdiğini.
İndimi dibine kadar inmeli onun içindeki denizin.
Açtımı göğsündeki istiridyeyi, dökülmeli incileri.
Güldümü ürkütmeden gülmeli kuşları.
Sevdimi kimsecikleri incitmeden sevinmeli.
Baktımı eritmeli şu ciğerin yağını.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!