Bir bütünün içinde; hayatın sorgulanan yanlarını keşfe çıkmış, yaşadıklarından öğrendiklerini mısralara taşımaya çalışan, yazdıkça nefes alabilen bir şiir yolcusu...
İnsan kendini anlatamaz
Bir şiire düşmeden önce
selamsız gecelere düşen
eksik merhabaların çokluğu
yaşanırken
duyulması beklenen ses
kendini uzaklara hibe eder
Siz, kendini çok şey bildiğine inandıranlar takımı…
Dilinizden düşürmediğiniz, bu hırkanın ilmeği yanlış atılmış diyen sözlerinizle nereye kadar varolacağınızı düşünüyordunuz. İşin içine cinsiyet ayrımını soktuğunuzdan beridir, boyalı cümleleriniz kirletti düş dünyasını. Size inandılar ama siz hiç kimseye inanamazdınız. Kurduğunuz bu krallık yıkılacaktı. Farkına vardınız ama sesiniz yoktu. Çünkü siz diye birileri de yoktu. Kendi dünyanızın içinde; “kendiniz çaldınız kendiniz oynadınız”…
Hep siz vardınız. Olmadığınız halde, göründünüz başka yüzlerle, hırka hep suya çekti. Üzerinizde çelik makaslar, hırkanın dokunmasına izin vermediniz. Ne zamanki çelik jilete döndü, sizi de kesti. Telaşa kapıldınız… Hiç zaman geçirmeden, dolabınıza sakladığınız yemekleri ısıtıp ısıtıp tekrar sürdünüz sofraya, hiç doymayan misafirleriniz vardı. Siz ellerinizde purolarınız keyifle tüttürdünüz. Onlar afiyetle yediler tekrar tekrar… Bağışıklık sistemleri kuvvetliydi. Hiç zorlanmadılar tüketirken, tadını bildikleri bayat yemekleri… Tok gelen müşterilerinizin mönüsüne de el attınız. Birkaç renkli sözle aç müşterileriniz listesine eklendiler. Aslında sizin için sunmuş olduğunuz yemeğin tadının, tuzunun önemi yoktu. Önemli olan tek şey, bundan nasıl nemalaşacağınızdı.
Ayrılık vakti yaklaşınca,
Gözlerin gözlerimle buluşur.
Uzatınca özlemle dudaklarını,
Ağaçlar kıskanır, silkeler yapraklarını...
Deniz durulur, süt liman...
Ne güller kalır ortada, ne gülistan!
şimdi susun sesler anlamsızdır
yürekleri dağlayan sabahlara
düşen kırağı sessizliğinde
şehirler kendi içinde yaşarken
kaybettiklerini hâlâ gel
Git artık!
Ben ve Sen biz olmadan
Takvimler hüzün kokarken,
Yokluğun varlığından az acıtıyor…
yorgun bakışların arasında geçti,
harabe şehre göç!
ulaşıldığında, kayıp baykuş naraları...
son durak! inen var mı? soran olmadı.
...vızıltısıyla fırladım.
Sen benim anlatamadığım sevdam.
Sen benim yaşamla olan kavgam.
Sen benim gizemli dünyam.
Sen benim,
Sen benim hayata baktığım aynamsın.
Şiir biriktiren gecelerin
Mutasyona uğramış yüzü
Karanlığa kılıf biçerken
Ay yüzlü şehir çocukları
Zıpkınlıyor düşlerimi
Dindirilmez bir acı bu
Yüzyıllara meydan okuyan
Yalnızlığın kuşaklarına asılı
Her adım bir sonrakini ezer
Boş duvarların dillenişi
Sensizliğin hüküm sürdüğü gecelerden birisi daha yaşanıyor. Mevsimler değişiyor, yoksun. Yokluğuna yazılan şiirlere yön veriyorum. Belki bir umutla yineliyorum yazdıklarımı dönersin diye... Hiç olmayacak düşleri çiziyorum. Seni, sensizliğimin en kuytu acılarına görüyorum...
Öyle tutkulu, öyle hırs dolu...
Severken seni...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!