şimdiki
zamandan geçiyoruz karanfil
çoğul seslerin pötikare eteğinden
yürüyerek kaldırım taşlarından
hoplayarak zıplayarak
yapay çiçek plastik saksı gibi
oturuyorum oturduğum yerde
gecenin karanlığı gündüzün
aydınlığı örseliyor
zihnimi
bulutlar kuşların isim annesi ismail
yağmurlarsa geleceğin kod numarası
ağaçlar kuşlar yağmurlar olmadan
dünya dönmez
evrenin en parlak askerleri yıldızlar
griler içinde yatıyor gün
eskimiş bir saat kordunu havası var üzerimde
bir köşeye atılmış heyecanı neşesi eksik
bataklık kurbağaları gibi bir köşeye sinmiş
gözleriminse anlatısı yok
sabahın seherinde
almış eline sazı yusufçuk
"yusufçuk yusufçuk" diye şakırken
tüm tekmil kuşlar çerezlik korusunda
neşeli coşkulu şenlikler
dünya’ya başkaldıran
boğuk seslerin
yaralı konçertosu kulakları tırmalayan
ne yana dönsem o yanda yıkık kalplerin
yüz çözünürlüğü
sarı etekli efkârı giyinmiş gün
sıtmaya tutulmuş ağlak bir kemanın inletisinde şehir
geride kalmış ormanların yitiğinde göçmen kuşlar
dudağı uçuklamış hayatın ıslak yüzünde kabaran irinli kaos
cehennem zebanilerinin kol gezdiği ıslak kaldırımlar
düşlerimizi toprağa gömen vakitler
çiçek bozuntusu marazlı düşlerin epriyen yüzü
aşkınsa tekrarı boş avuntular resitali
her şey antik bir kuyunun
tarihe küsen kesif kokusu
silinmiş ne varsa
“İnsana ölmeyi öğreten
aslında yaşamayı öğretiyordur.” – Montaigne
.......
bugün ki güneşi sıkı tut bırakma
ısınsın kuşların ilikleri ve ağaçların gövdesi
mutlu bir kelebeğin kanadında aynası aynasında gözü var
aynayı yansıt yüzünün karamsarlığına ve sakın mutsuz olma
sırçadan bir saray iliştir gönlüne çağlasın içine kırmızı güllerden nehirler
aşkın dik yokuşlu dikenli yollarına revan ol




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!