oturdum balkonun sarmaşık köşesine
akşamın serinliği çöktü üzerime
onunda yalnızlıktan dili şişmiş
ee... napalım muhabbetin belini
kıralım istedim
"Ne şair yaş döker ne âşık ağlar tarihe karıştı eski sevdalar."
F. N. Çamlıbel
sabahın serin yeşil buğusu çimlerde
yalçın kayaların
umursuz duruşu gibi öfke
ellerim hoyrat kasırga çiçekleri
ellerim panjurları çarpa çarpa yürüyen rüzgâr
gözyaşlarım odadan odaya dolan yağmur bulutu
dokunsa parmaklarım maazallah
kâkülü yüzüne düşmüş
bir pencerenin ağzı kadar süslü zaman
gözü hareli bir ağacın dallarının aynası ışık
küçüldüm bir bardak üzüm şırasının
ayağının dibine oturdum
I.
nadasa yatırılmış toprağın bezginliği gün
yön duygusunu kaybetmiş rüzgârların dağınıklığı saçlarım
göz olsa da izan bozuk sürünerek geçiyor günler
her yer pus cenneti ellerim pıtrak tarlası
dokundukça kanıyor yüzüm
olağan şeyler dürtüsü
içinde yağmurların koşturduğu bulutlar kümesi
sıradan rüzgârların yaprak uğultusu pencerelerde
olağan şeyler bunlar bulut yağmur ve rüzgârlar
nisan öpücükleri güller ve sarı kelebekler
kapımda
kırpıntılar
üzüntüler sanrılar beşiği kalbim
belki bir kuş gelir titrek gagasında
mor sümbüllerle
çalkantılı suların akışında sırlı zaman
yokluğa adım attıkça kalbim gömülür sessizliğe
lilyum çiçeklerinin saflığında
dirayetli ellerim kaleme
şiire uzanır
göğün yıldızları bezendi geceye
sisli bir çığlık kuşandı sükûtun rengini
yamalı düşlerin valsı başladı ıslak duvarlarda
saatin tik takları kadar heyecanlıydı düşler
kararsız gönlüm sızılar içinde
terk edip gitti kuşların gül şenliği
yollara vurdu sahranın matem çığlığı
kaldım hazanın sisli küllerinde
zaman uğradığı kapıların




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!