tütün içenlerin genzi kadar sarı acı
içimize gömdük sızıyı…
üstüne hüzzam şarkılar besteledik
yine de geçmedi gam
antik bir konsolun gözyaşında saklı
fosilleşen kertenkelenin çarpık omurgası
lavanta kokusu uçmamış dantelâ örtü
saksı dolusu demir bilyeler
köhne dükkanın ar-sızısı
göğün karnı hazımsız
tüm gün siyah bulutları yuttu
birkaçıysa boğazına kılçık
sağa kıvrandı olmadı sola kıvrandı
ortadan göbek... derken
hop! kocaman hapşırık
şeytanın iki adı vardır: biri şeytan, öbürü yalan // Victor Hugo
şarkı söylesin kuşlar
kanatlarını kıra kıra, ayaklarını vura vura
antik bir ezginin tınısında ağlarken ışık
gecenin yokuşunda, fırtına kısrağı zihin
frişka sağanağında yürek, yelkenleri suya indirmeli
ah! o çılgın med cezirler, şaşaalı yıldızlar
sizden masallardan geriye…
savaşan anılar ve kırılganlıklar
zaman bükülürken evrenin elinde
her gün ağrısız sızısız
bir sancı yaşanır yeryüzünde
rutin bir makaraya sarılmış
günler devrilir
aylar, yıllar geçer
ah! efendim
ince sızılara gark eden
dertlerimin ezeli, acılarımın piri
elvan çiçekleri kurutan
dil-nişinim, dil-âvizim
gel! ...gel beri! ...
rüzgârın ıslığında mâhur sancı
koca bir kenti ufalıyor zaman
topuğumda çürümüş kök kokusu
nedense dağılmak iyi geliyor düşüncelerime
gökyüzünde nefesi boğulan bulutlar çarpışıyor
ne gülle ne mızrak
yine o mihman, yine o nâr- ı çember
kirpik oklarının hedefi gam yükü trenler
şerha şerha düşse sineye yağmur göçeri bulutlar
adı konmamış bir serzenişle kıvrılsa
gönle uzanan kısa patikalar
ey peri!
aşk-ın okunu öyle bir vur ki sineme cihân sallansın ahuzârımla...
aynalar kör yüzüme
b-akamam derinlere...
eşkâl-i kalabalık hüsnükuruntunun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!