Öyle bir sevda ki,
Ne evrene sığar ne de kaderin dar kalıplarına,
Zaman dursa, yıldızlar küllerine savrulsa,
Yine de eksilmez ağırlığı,
Her nefeste bir cihan çöker içinde.
Öyle güzel seviyorum ki seni,
kelimeler susuyor, dilimden dökülmüyor adı.
Gecenin en karanlık yerinde yıldız gibi parlıyorsun,
gözlerini kapatsam bile ışığın düşüyor içime.
Öyle güzel seviyorum ki seni,
Gidin, söyleyin o zalime,
Kelamımdan kaçmakla kurtulamaz.
Harflerim rüzgâr olur,
Sessizliğin en derin yerine sızar.
Gidin, söyleyin o zalime,
Özledim…
Gecenin en karanlık yerinde adını fısıldayan rüzgâr gibi,
Uykusuz gözlerimin içine çöküp sabaha çıkmayan bir düş gibi.
Özledim…
Ne tarafa dönsem senden yana sızlayan bir yara gibi,
Ne yana baksam içinde kaybolduğum derin bir uçurum gibi.
Rüzgar değse yüzüne, dağılacak gibisin.
Kim düşürdü yüreğine kıyameti?
Hangi kelimeydi içini üşüten,
Hangi sessizlikti seni büsbütün susturan?
Gözlerinde yılların ağırlığı var,
Sahi, unutur mu insan sevdiğini?
Adını bir daha anmamayı, sesini duymamayı,
Bir sabah uyanıp hatırlamamayı
Öğrenebilir mi?
Ya da unuttuğunu sanıp,
Al bu yorgun bakışlarımı
Çöz üzerimdeki suskunluğu
Ellerime zincir vuran zamanı sil
Ya kalbime merhameti fısılda
Ya acılarımı sar yalanlarınla
Sen, her hecesinde benim yüreğimden bir yara,
Ve ben, her kelimesinde sana sığınan bir şair...
Kalemin ucunda kanayan bir mısra,
Gözlerimde hiç dinmeyen bir iklim var.
Sensizlik, bir şehrin sessiz çığlığı,
Sana yazdığımı sanıyorlar,
Oysa ben yaralarıma dikiş atıyorum.
Her bir dikiş, yavaşça atılmış bir adım,
Bir ömrün yükü, bir kalbin kırılışı.
Kimse görmez içimdeki çatlakları,
Bütün yollarımda kaybolan umutları.
Şiirler dizdim yollarına,
Her hecesi hasretten dokunmuş,
Her dizesi sana uzanan bir yol olmuş.
Yazdıkça sana varayım istedim,
Ama her kelime beni kendime savurdu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!