Sen güldüğünde,
gökyüzü bir an durur,
kelebekler çiçekleri unutup
gülüşüne konmak ister.
O kadar güzel gülüyorsun ki,
bahar, takvimini sana göre ayarlar.
Eğer bir şiirle yazmak mümkün olsaydı seni
Her mısraya gözlerinden bir renk dökerdim,
Bir kelimeye gülüşünü, bir ahenge suskunluğunu,
Ve her nokta, sensizliğin sonu olurdu belki.
Eğer harfler dokunabilseydi tenine,
Şiirler dizdim yollarına,
Her hecesi hasretten dokunmuş,
Her dizesi sana uzanan bir yol olmuş.
Yazdıkça sana varayım istedim,
Ama her kelime beni kendime savurdu.
Seni özleyince susuyor sokaklar,
Adını geçirmeyen rüzgâr bile eksik esiyor.
Ne zaman gözlerin düşse içime,
Zaman duruyor, gece derinleşiyor.
Seni özleyince içimde bir hararet,
Seni yazıyorum,
Bir yangının küllerinden doğan kelimelerle,
Yaralarımın arasında filizlenen harflerle.
Adını her cümleye nakış gibi işlerken,
Sana dokunan her hece, kanayan bir şiir.
Sevda kalesinin son neferiyim ben.
Yıkıntılar içinde ayakta kalmış bir yürek,
Gidenlerin ardından susmuş her ezgiyi
Gözlerimde saklayan bir sessiz emanet.
Zamanı durduran bir bekleyişim var,
Sevdim seni
Hem de herkesin unuttugu bir çagda,
İnsanların sevgiyi tükettigi,
Sözlerin yalanlara yenildigi bir vakitte,
Sevdim seni
Sen seni sevene düşman olansın,
Bir gülüşü zehir eden,
Bir bakışı sessizliğe gömen…
Kalbine geleni,
kapısından döndüren yabancısın.
Sevdi…
Bir çocuğun gökyüzüne inandığı gibi sevdi.
Ay'ı parmaklarıyla tutacak sandı,
Yıldızları onun adına saydı gecelerce.
Bir gülüş için cümlelerinden vazgeçti,
Bir bakış uğruna içindeki ormanı yaktı.
Sarıl Şiirlerime
Sarıl şiirlerimin sıcaklığına,
Çünkü dünya üşüyor artık.
İnsan, insana yabancı,
Göz göze gelmek bile lüks olmuş bu çağda.
Ama hâlâ bir yerlerde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!