Bir ihtilal telaşıyla yaşadık hayatı
Her şeyi yeniledik öfkelerle
Kovulduk-kovduk gönüllerimizden
Rüzgârlara saldık anıları
Kalmadı bizden geriye bir şey
Unuttuk saydık unutamadıklarımızı
Giderken zindana atıp da beni
Boynumu zincire vurdu ellerin
Sevdama bir ağır ceza verdi ki
Yakamdan tutup da sordu ellerin
O kadar sevdim de kıymeti mi var
Hangi gül senin kokun kadar güzel kokar
Hangi günebakan senin gözlerin gibi bakar
Hangi güneş senin hasretin kadar beni yakar
Ve hangi deprem senin kahrın kadar beni yıkar
Hangi ipek senin saçların kadar akar
Bir fecir vaktinde saat beş gibi
Acı bir figanı duymaktır ölüm
Dünyalık giydiğin hoş elbiseni
Son defa usulca soymaktır ölüm
Ahretin cefası biner üstüne
Senin kınan nasırdır
Küçük evin hasırdır
Misafire hazırdır
Anadolu köylüsü
Amadedir yemeğin
Sen beni bırakıp gittikten sonra
Ağlarım gizlice köşelerde ben
Adresim bellidir kimseye sorma
Ağlarım gizlice köşelerde ben
Âşıklar parkında uyuyup kaldım
Bir ayçiçeğiyim ben upuzun tarlalarda
Gün tepelere çekilince eğerim başımı
Göklerde uçan bir kartal gibiyim, dikim
Gölgelenir dibimde çayır karıncaları
Hiçbir zaman oynamaz kaşım
Sonbahara kadar ısıtır beni güneş
Kaybetmeyi göze alacak kadar nefret ettiysen
ve ayrıldıysan,
ne sevgiliyi suçla
ne kaderi,
nefret geçer, öfke diner
binlerce pişmanlık birikir içinde,
Bir elveda bile demeden bana
Çözülmez sır oldu ayrılığımız
Sığdırmışken seni bütün dünyama
Gönlüme dar oldu ayrılığımız.
Bir yangın gelip de kavurdu bizi
Hiç kimse kusuru bende bilmesin
Suçlu aşkıma baş kaldıranlardır
Boş yere gönlüme diken ekmesin
İçimde büyüyen baldıranlardır
Uyudum uyandım derin uykudan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!