Bakışlar sevgiyle…
Dostça!
Ayça!
Bir tatlı gülümseme…
Yazıldı buraya elleriyle!
Silme, silme!
Kırılıp bir kenara atılmış mezar taşı…
Nasıl dinsin ki dinsin gözyaşı!
Haydi, oğlum!
Bunları al, ağacın gölgesine taşı…
Yarı okunur durumda cümlelerin başı!
Hep böyleydi;
Güz kapısı bunda erken açıldı
Onlar bir kenarda sessiz ağladı
İçten inleyişi kimse duymadı
Şu meçhul kapıyı geçen olmadı
Beyaz sayfayı ben hiç açamadım
Geçti;
İşte böyle…
Dünlerin yankısı…
Döküldü sabahın ilk karartıları;
Yine inceden başlar günün şarkısı!
Hemen arkasından;
Mayam, özüm, canım hep kara toprak;
Sönünce gözlerim, bağrına bırak,
Yatarım sımsıcak, hem de kanarak,
Aşıkla maşukun, yattığı toprak!
Filiz filiz çıkan, taze fidansın,
Kızanlar bir yudum bengi su için
O taze sabaha şimdiden geçin
Oraya rengârenk bir hale düşer
Kafileler gelir hep üçer beşer
Şu yanık benizli köşkün hadimi
Doğru, neden zor gelir 'seni seviyorum! ' demek?
Oysa çok kolaydır yarın ömre bir gün eklemek...
*
Güneşin sıcaklığında bir gülümseme olacak;
Her yanımızda hüzünlerimiz nasıl son bulacak?
*
Bugünkü Adana sabahı gibi...
Yüzü, taptaze ve arınmış...
Ah, o ne de güzel bir bakış!
Fark ettin mi?
Sanki gözlerinde ümit ışığı yanmış...
Belli yine gün doğmadan uyanmış!
Pek azı ağaçlar arasında;
İşte orada eski bir ev var!
Şimdi taze badanalı...
Kapısı ahşap oymalı...
Hemen görünür arkası;
Eski küflenmiş bir duvar!
Derdin: “Yeşiller sarıya dönerken...”
Önce mor pembeyle sarılır, sarılır!
Rüzgârın mavi kanatları açılır...
Çok uzaklarda...
Birden bire nurdan inciler saçılır!
Bu elden gidenler…
Okurken insanı irkilten,şiirin derinliği içerisinde kaybolunacakmış hissi uyandıracak kadar gizemli duyguların anlamlaştırdığı,dediğim gibi yine düşünce derinliği baş döndüren boyutlarda, esrarlı, muhteşem bir şiir okudum.Kaleminize yüreğinize sağlık değerli Üstat,gönülden kutluyor,selam ve saygılar ...
kutlarım üstad tebrikler.