Nezâket ehlinde türlü zerâfet,
Burada sevdalı yürek atarmış.
Edâya can fedâ, ince letâfet,
Güneş başka doğar, başka batarmış.
Gecenin efkarı ruhumu sardı,
Uykuya dalmış gece, ışıksızdı her sokak,
Kaldırımda haykırdı bilinmeyenin sesi.
Ne gezer bu saatte katıksız garip salak?
Belli ki çok sinirli, hırlar gibi nefesi.
-
Sallanıp durdu adam izbe tenhâ köşede,
Yüzdüm gözlerinde, öyle bir ânki
Rüya desem değil, katran geceydi.
Ruhum şu bedenden ayrıldı sanki
Ötelerden gizli bir bilmeceydi.
Uçtum Mak dağına, bir melek miydi?
Kutsanmış bu yoldan, hem yol hem hân geçti
Sevda damarından bir asil kan geçti
Aşk uğruna nice fedâkâr can geçti
Asırlık kâdîmden sanki bir ân geçti
Hükümsüz keyfiyet elinde zan geçti
Her çöküşte şafak, sabahtan tan geçti
Herkes kendinden bir acıyı bulur,
Bulurda her acı kalbinden vurur.
Söylesene hasret kime dokunur?
Bir akıl yor hele, sorda öyle gel.
Bin defa kırsanda yanık kalbimi,
Konamadı hiç kimse şu gönül sarayıma,
Çık artık düşlerimden, gel, ne olur Almila.
Kaderde ölüm olsun, sitem etmem yazgıma.
Çıkalım o Altay’ın efsunlu dağlarına.
...
Değişmem kaşlarını satılası bin pula,
Çiçek açmaz sahrâda, nice ıssız çöllerde;
Kervan geçmez bataklık, yalnız gurbet ellerde,
Biteviye kokusuz, bülbül ötmez göllerde,
Ruhların âleminden bir hülyâ gelir bana.
Sanma bu âlem de ayyaş olur gezerim hep keş,
Gecelerin mâteminden tutuşarak bir ateş,
Vuslata gebe hasretten ruhuma bir gizli eş,
Örtünen zifire inat yine doğuyor Güneş;
Çilekeş hislerle yanıp ağlayacaksan gelme!
Üstüme vebâli yıkıp, hep kaçacaksan gelme!
Saklayamam biçare bütün duygular fora;
Senden sır çıkmaz hani; yaralarım çok derin.
Sevdanın rıhtımında iskelem alabora,
Haydi koş seviyorsan, kalbimdir senin yerin.
*
Derdi dertli dinleyen gurbetin acı dili,
Buğulu camlara aşkı yazardım,
Hayâl meyal seni görür gibiyim.
Ürkek ceylan gibi sekip kaçardın,
Saçlarını tel tel örer gibiyim.
*
Ne çabuk tükendi arsız seneler?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!