Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

104.
Bazı şeyler söylenmez. Utanmakla ya da korkmakla alakası yoktur bunun. Bazen 'kelimeler bazı anlamlara gelmez.' Başkaları cehennemdir demiş Sartre taa ebesinin.mının bilmem kaç yılında. Eğer Sartre o zaman o lafı etmeseydi ben tam olarak şu an buna benzer bir laf edebilirdim. Derdim ki şimdi her insan birilerinin cehennemidir. Tabi bu lafı eden ben olduğum için bir bok anlaşılmazdı. Olsun, zaten hayatım tekrarlardan ibaret olan vahim bir anlatım bozukluğu olduğundan buna içlenecek falan değilim. Demem o ki hep birlikte oturup Ferdi Tayfur dinlesek her şey daha anlamlı olabilir. Evet birlikte. Ama ayrı ayrı ve başka başka yerlerde. Uzak duralım birbirimizden ve mütemadiyen Ferdi Tayfur dinleyelim. İlk paylaşımı en günahsızımız yapsın..

Devamını Oku
Ali Lidar

105.
İsviçre'li psikolog Kübler-Ross üzüntü ile ilgili muazzam şemasında keder dediğimiz şeyin beş evreden geçtiğini söyler. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul. Bu hiyerarşiyi bütün ömrümüze yayabiliriz aslında. Çok sevdiğimiz birinin ölümünü ya da ondan ayrılma sürecimizi düşünün örneğin. Bu durumla karşılaştığımızda ilk yaptığımız şey hayır demektir. Hayır, olamaz, bu benim başıma gelemez, bir yanlışlık olmalı, sakin ol her şey yoluna girecek.. Bu acıklı inkar evresinin hemen ardından öfke evresine geçeriz. O'na ya da kendimize acımasızca saldırmaya başlarız. Olağanüstü enerjik bir evredeyizdir. Lanet olsun, canı cehenneme, canım cehenneme, herkesin canı cehenneme, defolsun gitsin, iyi oldu vs.. Sonra öfke yatışır ve pazarlık evresine geçilir. Olacakları ertelemeye ya da en azından sonuçlarını hafifletmeye çalışırız pazarlık evresinde. Öfkenin yerini kaybetme gerçeğiyle karşı karşıya kalmanın burukluğu alır. Hatalarımızı düzeltmek için umutsuzca çabalar, öfke evresinde ağzımızdan çıkan kötü sözler için özürler diler, tutamayacağımız sözleri arka arkaya sıralar ve bir çıkış yolu bulmaya çalışırız. Elbete nafile bir çabadır bu. Hiçbir sonuç vermez ve biz korkunç bir değersizlik hissiyle depresyon evresine geçmiş oluruz. Yapabileceğim hiçbir şey yok deriz, hiçbir şeye gücüm yetmiyor, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallının tekiyim ben ve başıma gelen her şeyi hakediyorum. Bu evre en tehlikeli evre olmakla birlikte (ki uzunluğu durumun vehametine göre diğer üç evreden çok daha fazla olabilir) aslında ışığın görülmesi açısından iyileşme öncesi evre olarak da nitelendirilebilir. Eğer bir şekilde ölmemeyi başarırsak kabul evresine geçeriz. Öfke evresindeki sahte kabullenişin yerini gerçek bir tevekkül ve kabul alır bu evrede. Olanları kabullenmeye başlayıp kendimize akacak başka mecralar aramaya başlarız. Tabi bu sıralama herkes için genellenemez. Evrelerin sıraları kişiye ve duruma göre değişebilir. Ama bu beş evre, her telafisi olmayan kayıpla birlikte yaşadığımız ve ölene kadar da yaşamaya devam edeceğimiz manik-depresif ruh hallerimizin en net sığınaklarıdır..

Devamını Oku
Ali Lidar

106.
Hem ben eldiven takmam bilirsin ve ellerim hep üşür.. Hiç çıkarmayacak mıyım ceplerimden? Burnumun direği şimdiden sızlamaya başladı. Kaç şişe kanyak içsem sıfırdan başlarım?

Devamını Oku
Ali Lidar

107.
Bilmem kaç milyar yıldır durmaksızın kendisinin ve kocaman bir ateş topunun etrafında dönen bir dünyada yaşıyoruz ve birileri bizi kararsız olmakla suçluyor. Önce şu lanet olası gezegen sabit bir nokta beğenip dönmeyi kessin sonra biz ruhumuza akacak mecra aramaktan vazgeçelim..

Devamını Oku
Ali Lidar

108.
Zenon'un da dediği gibi. Akhillus bir kaplumbağayla yarışmaya kalkarsa eğer ve süratine güvenip kaplumbağanın koşuya biraz önden başlamasına izin verirse onu bir daha asla yakalayamaz. Ne demek istediğimi anlamayanlar bilgisayarlarının arama motorlarına Zenon Paradoksu yazıp Enter'a bassınlar çünkü benim kafam şu an detaylı olarak anlatabilecek kadar basmıyor. Küçük zamanlar birikti, büyük şeyleri ezip geçti. Bu baskılara bu sertliğe dayanamam diyordum; zamanla her şey yumuşadı. Düşünceler insanın canını acıtmıyor, biraz sersemletiyor o kadar. Şiddet değil, süreklilik insanı yıkıyor.. Zamanın her şeye ilaç olduğu, zamanla her acının azalıp sağalacağı, acının başlangıcında başkalarından duyduğum beylik laflarken nasıl da anlamsız geliyordu oysa. Olmaz diyordum, bütün insanlık yanılıyor. Beni anlamadıklarını zannediyordum, başlarından savıyorlar, geçer diyorlar, unutursun, azalır, yeni yaşantılar bindi mi acının üzerine bu günleri hatırlar gülümsersin. Evet, bu kez haklı çıktılar. Küçük zamanlar birikti ve tek başına hiçbir anlamı olmayan birbirlerinden bağımsız küçük yaşantılar iradem dışında bir araya gelip bana yeni bir şey öğretti. An ve zaman sabit aslında, küçük quarklardan başka bir şey değil süregeldiğini zannetiğimiz "zamanlar". Bir taraftan birikiyor ama öte yandan sabit. İlerlemiyor aslında, birikiyor ve yığılıyor.. Acıyı azaltan da aslında üzerinden zaman geçmesi falan değil bu birikme ve yığılma..Tabi bu söylediklerim yığılma ve birikmeler sonucunda güzel şeyler olacağı yanılsamasına zinhar neden olmamalı. Velhasıl, sakin olmak lazım. Akıllı olmak lazım..

Devamını Oku
Ali Lidar

109.
Eskiden de zayıftım, hiçbir şeye gücüm yetmezdi, korkaktım.. Bir kere, tek bir kere üzerine gidebilseydim korkularımın her şey çok farklı olabilirdi. Olmadı,yapamadım. İlkokulda bir kız vardı. Gülistan.. Sınıfın bütün erkekleri kızın bıyıkları var diye gördükleri yerde acımasızca alay ederlerdi. İçimden hepsinin ağzını burnunu kırıp kızı kollamak geçerdi hep. Korktum.. Onlara katılıp, içim kan ağlarken ben de gülüp dalga geçtim. Sonra, yine ilkokulda okul müdürü herkesin içinde Murat'ı tokatlamıştı. Okulun hademesiydi Murat, dilsizdi. Temizlediği parke zeminin üzerine arkadaşlarım bilerek ayran dökmüşlerdi. Müdür de işini doğru yapmıyor diye gözümüzün önünde dövdü onu. Haykırmak, yakasına yapışıp onun suçu yok,biz yaptık vurma ona demek istedim, diyemedim. Korktum.. Onlarla birlikte ben de güldüm. Mahalle arkadaşlarımın en büyük eğlencesi yakaladıkları cılız kedilerin kuyruklarına teneke bağlayıp çırpınmalarını seyretmekti. Her seferinde ruhum, kedilerin kuyruğundan daha çok kanardı.Bir kez olsun sesimi çıkaramadım, engel olamadım onlara. Korktum.. Sonra korkaklık karakterim oldu benim! İşe girdim kovulmaktan korktum, büyüdüm yaşlanmaktan korktum, aşık oldum terk edilmekten korktum. Sarhoş olur saçmalarım korkusuyla bir kez bile sonuna kadar içemedim, başkaları ne der dedim. Korktum.. Ölmekten korktum, gitmekten korktum, sevmekten korktum.. Korku bütün hücrelerimi ele geçirdi. Ve bu gün anlıyorum ki, ben aslında en çok korkularımla yüzleşmekten korktum..

Devamını Oku
Ali Lidar

126.
Hepsi geçecek Gölge. Geçecek elbet zaman ve bu zaman geçip o zaman geldiğinde seni kurtulması imkansız bir vicdan azabı gibi sürekli yanımda taşımak zorunda kalmayacağım. Geldiğinde o zaman; ağaçların çiçek açtığı mevsimi bir türlü yakalayamamam, insanların benden ne istediklerini hiçbir zaman anlayamamam ve gülünecek yerlerde gülüp ağlanacak yerlerde ağlayamamam mesele olmaktan çıkacak. Tedavülden kalkacağım Gölge. "Yavaş yavaş geçeceğim kalabalıkların arasından." Adına yaraşır bir -Gölgeler Alemi'ne- uğurlayıp seni, gölgelerin var olmak için insanlara ve insanların var olmak için gölgelere ihtiyaç duymadığı mutlak yalnızlığın ülkesinde krallığımı ilan edeceğim. Hepsi geçecek Gölge, geçecek. Geçtiğinde bu zaman ve geldiğinde o zaman ben artık sadece anılara tahammül edeceğim..

Devamını Oku
Ali Lidar

127.
Karanlığın güneş doğsa bile kaybolmadığı zamanlar olur. Böyle zamanlarda yakıtı bitmiş tır kadar heybetli bir üzüntüye keser her yer. Ve ben beklerim Gölge, sesimi bile çıkarmam. Neyi beklediğimi bilmem, nasıl bekleneceğini de.. Ama beklerim. Hiç gelmeyecek treni, asla doğmayacak çocuğu, nereden ve nasıl geleceğini kestiremeyeceğim ölümü. Sen de benimle birlikte beklersin Gölge, ne de olsa varlığın varlığıma bağlı. Bir de ışığa. Sahi Gölge, ışık olmadığında nereye kayboluyorsun? Benim aydınlıktan utandığım gibi sen de karanlıktan mı utanıyorsun yoksa? Ya da diğer gölgelerle buluşup durum değerlendirmesi mi yapıyorsunuz karanlık aralarda. İçimin karanlığını bilmiyorsun Gölge. Bilsen asla sokulmazsın yanıma. Hiçbir şeyim yokken gölgemden başka ve gölgemin varlığı da ışığa ve varlığıma bağlıysa ve içimin karanlığı dışımdaki ışığa galip gelirse, sen de gider misin Gölge?

Devamını Oku
Ali Lidar

128.
İnsanlarla problemim ne biliyor musun Gölge? Yoruyorlar beni, onların yanında hiçbir şey yapmasam bile çok yoruluyorum. Endişelerine ortak olmamı istiyorlar, mutluluklarını paylaşmamı, acılarını kendi acımmış gibi hissetmemi istiyorlar. Bunları yapabilirim aslında, çok bir şey yapmaya gerek yok, bir kaç jest ve mimikle her şeyi anlıyormuş gibi görünmem mümkün. Ama bitmiyor işte Gölge. Bir insanı bir kez anlar gibi yaptın mı sonu gelmiyor bunun. Dipsiz bir empati kuyusunun içine çekmeye çalışıyorlar sonra. Kimsenin kimseyi umursamadığı bir yer var mı Gölge? Benim gerçekten mutlu olabileceği tek yer orası galiba..

Devamını Oku
Ali Lidar

129.
Sıkılıyorum gölge. Aslında sıkılmak bile değil bu. Düzenli olarak hiçbir şey yapamıyorum. Sıkılmak dahil hiçbir şeyde istikrarlı olamıyorum. Belli bir ritme sahip olduğunu zannettiğim sıkıntım bile aptal bir günlük olayla dağılıp gidiyor. Sonra geri geliyor, sonra tekrar gidiyor, geliyor sonra tekrar... Yaşamakta dikiş tutturamıyorum mesela. Ölemiyorum da.. Her gün öldüğüm için belki de tek bir kez adam gibi ölmeyi beceremiyorum. Dünyaya meydan okuduğumu zannettiğim anlarda korku paçalarımdan akıyor mesela. Örneklere başvurmadan konuşamıyorum bile gölge, mesela demeden üç cümle kuramam peş peşe. Aslımı yitirdim galiba, varlığım hükümsüzdür..

Devamını Oku