Ahmet Zeytinci Şiirleri - Şair Ahmet Zey ...

Ahmet Zeytinci

İnsanın ilk yazdığı şiir de çalıntı olur mu? Oluyormuş demek ki... Kim bu şiir hırsızı diye de merak edip soracak olursanız, o zatı muhterem de bendeniz oluyorum. Evet, evet kendi kendi mi deşifre edip ifşa ediyorum. Ediyorum da durun durun hemen beni yerden yere vurmaya da kalkmayın canım. Hele bir olayı anlatayım dinleyin, sonra kararınızı verirsiniz.

Altmışlı yılların sonu, belki de yetmişli yılların başı, çok zaman geçti tabi hatırlaması zor. İlkokul iki ya da üçteyiz. Öğretmenimiz eve ödev verdi, herkes ev de kendi bir iki satır da olsa, bir yazı yazacak, ben de hepsine bakıp size not vereceğim, dedi... İyi de o yaştaki çocuk ne yazar, ne çizer, ne okur? Hani tekerlemelerden yazsam ''Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma.'' diye devam eden bir şiircik, öğretmen bilir onu... Siz yazın dedi mutlaka, dediğini yapmak lazım öğretmenimizin. Daha çocuğuz, anlarda öğretmenimiz mutlaka, başkasına yazdırırsak...

Bizler o zaman iki katlı sobalı bir ev de oturuyoruz. Alt katta amcamlar, üst katta biz. İki kardeş biz, üç kardeş de iki oğlan bir kız amca çocukları... Amca oğulları bizden üç dört yaş büyük. Onlar dörde beşe giderken biz bir de iki deyiz daha...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Yok, yok öyle cümle kurduğumuza bakmayın, kimselere çamur atmadık bu güne kadar, bundan sonrada atmayız, onun için izi mizi de kalmaz, merak buyurmayın. Ha gelelim trip meselesine... Bu zamanda çok trip atıyor da millet birbirine... Artık niye atıyorlar dertleri ne, amaçları ne trip atarken. Tavır yapmak olarak da geçiyor muhtelif sözlüklerde...

Bana mı trip atıyorsunuz siz de? Ben de atarım zaman zaman trip yani tavır koyarım, koymak da lazım. Kimlere ama? Kim trip yemeye meraklıysa, yolla ona gitsin. Yok, almak istemiyor mu triplerini, o zaman biraz ucuza vereceksin trip bu, yere ve zamana göre fiyatı değişir...

Atılan tripler veya sizin attığınız tripler ne kadar rahatlatıyor bu da çok önemli... Yok eğer size trip atılınca hemen sıkıntıya düşüp de bunalıma filan giriyorsanız, hemen gidin bir Tripolog Doktora görünün, derim. Amaaaan, ne diyorum yahu ben? Tripoloji Diye bir bilim mi var? Tripolog diye bir doktor mu var? Triplere psikologlar ve psikiyatrlar bakar... Artık nasıl bakarlar, onu bilemem? Çocukluğunuza mı inerler, yoksa gençliğinize mi çıkarlar, orası belli olmaz...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

''Can sıkıntısı dünyaya tembellik ile birlikte gelmiştir.'' La Bruyere


Ulan can sıkıntısı
canı çıkasıca ocağı batasıca
ben seni hiç kaale almadım diye bunları yapıyorsun bana

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Çat Kapı bir sevdamız olsun
aç yüreğini bir selam ya da nasılsına
çat kapı sevelim mesela...



Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Siz de hayatınızın bir döneminde içtiğiniz çaylara mutlaka bisküvi batırmışsınızdır. Tabi bu işin önemli bir iş olduğu, hayat memat meselesi olduğunu da mutlaka bilirsiniz. Öyle her bisküvi, her çaya batırılmadığı gibi, çeşit çeşit bisküvilerde farklı şekillerde çaylara batırılır...

Tarihte ki ilk çaya bisküvi batırma olayı 17. Yüzyılda Fransa Kraliçesi 86. Mariya Frantuaret ki ’’85. Mariya Frantuaeretten bir sonraki Mariyadır,’’ zamanında olmuştur tarih kitaplarının kaydettiğine göre... Halk ekonomik sıkıntılardan ayaklanmış ’’Ey kraliçe ekmek bulamıyoruz ekmek bulamıyoruz, halk ekmek fabrikaları da grevde ne yapacağız?’’ deyince, Kraliçe de ’’Ekmek bulamıyorsanız ben de bulamıyorum büskevit filan yiyin hatta kremalıları daha da güzel.’’ diyerek halkını dizginlemeye çalışmıştır...

Çaya bisküviyi batırmadan önce, bisküviyi canım cicim bisküvi diye de sevmelisiniz. Ne de olsa çayın içine girdiği zaman hayli yumuşayacağından, bir an da şoka girmemesi lazım bisküvinin. Çayın içinden çıkardığınız zamanda bekletmeden yemelisiniz...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci


Siz de sever misiniz çay içmeyi? Ben bayılırım, çaysız duramam. Eskiden şekerli içerdim, bir ya da iki şeker atardım, tın tın karıştırırdım, sonra da hüüüüüp diye mideye doğru seyahatine izin verirdim. Şimdilerde epey uzun bir zamandır, şekersiz çay içiyorum. Dolayısıyla, benim kullandığım kaşıklarda emekli oldular...

Geçen mutfakta ki kaşıklar aralarında konuşuyorken şahit oldum. Birisi ’’Yahu bu Ahmet ağabey epeydir bizi eline almıyor, eskiden ne güzel onun bardağına girer şıkır şıkır sesler çıkartırdık, müşterilere de ikram ederlerdi, onlar da kaşıkları şakırdatırdı, ne güzel olurdu, bize de onlara da müzik gibi gelirdi.’’

’’Ha bir de bu Erzurumlulardan sıkıntıdayız.’’ diyor kaşıklar, onlarda kıtlama çay içtikleri için, çay kaşığı kullanmıyorlarmış. İyi de yeni değil ki bu asırlardır kıtlama çay içer bu Erzurumlular, adamların huyunu suyunu değiştirecek halimiz yok ya...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Sabah sabah
deli bir rüzgar yalarken yanağımı
elimdeki ufacık simidi
bir kaç güvercin ile paylaştım
ne de huzur buldum
hayatla ve kuşlarla ne de kaynaştım

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Hele de bu devirde cep telefonu olmayan insan var mı? Binde bir belki. Bakıyorum yolda kâğıt toplayan çocuklarda bile var, hayır onları küçümsediğim de sanılmasın asla, tabi ki teknolojik yeniliklerden yararlanmak onlarında en doğal hakkı, sonuna kadar kullanacaklardır bu haklarını. Genç bunlar, zamane çocukları (Bu gençlerin içinde benim çocuklarımda var) çok şık son moda telefonlar kullanıyorlar. Kullansınlar tabi ki kimsenin onlardan bir şey esirgediği yok. Analar babalar kendileri ikinci sınıf telefonlar kullanırken, çocuklar da en son modeller ile adeta geçit resmi yapıyorlar. Özlü bir söz de ki gibi ana babalar ’’Yemeyip yediriyor, giymeyip giydiriyor, konuşmayıp konuşturuyor.’’ tabi ki o en sonda ki ’’konuşmayıp konuşturuyor’’ lafını bek ekledim oraya cuk oturdu ama değil mi?


Gençler adeta bir elektronik dahisi. Her şeyi bizlerden daha çabuk öğreniyor ve de uyguluyorlar. Bizim beyin hücrelerimiz yaşlı artık, her geçen gün ilerlediğinde ölüp ölüp gidiyor. Cep telefonu dünyası bir deniz, hatta ne denizi, okyanus. Bunun whatsapı var, instagramı var, mail atması var. Var oğlu var. Ne yalan söyleyeyim ben whatsapı da instagramı da kullanamıyorum çocuklarım kadar. Ne çocuklarım kadarı, hiç kullanmıyorum. Benim cep telefonu ne diyeyim artık Nuh Tufanından kalma mı desem ya da İstanbul’un fethinden bir sonra ki dönemden mi desem, Tanzimat Fermanı zamanı mı desem? Anlayın işte siz de beni daha fazla konuşturmayın.


Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Kadının biri;ismi lazım değil,
Orasını burasını açmış,gazetelerde,dergilerde...
Altında sekiz sütuna manşet;
Cesur Yıldız................göğüslerini ve kalçalarını sergiledi,
Bil bakalım niye,
Bilumum erkekler göz banyosu yapsın diye...

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Yaz geldi de geçiyor farkındasınız. Yaz geçti mi de, düğünler haliyle azalıyor. Düğün demek evlenenler için bayram demek. Hele bir de mutluluğu ucundan, kıyısından, köşesinden yakalamayı becerebiliyorsa insan, ne şanslı o kadınlar ve erkekler... Hem de bu devirde iki baş dört ayak olmak o kadarda kolay değil...

Yine de eylül hatta ekim sonuna kadar düğünler olur. Çeyrekleri ve yarımları hazırlayın eşinize dostunuza akrabanıza... Hazırlayın derken, bankaya müracaatlarınızı yaptığınızı tahmin ediyorum. Çeyrek ve yarım altın kredisi diye bir kredi yoksa da siz tüketici kredisi ile halledersiniz bu işi anladığım kadarıyla...

Eeee eşiniz dostunuz eşek değiller ya, siz onların çocuklarına çeyrek, yarım, hatta büyük bir cesaret ile Ata Lira filan taktınız mı, onlarda zamanı gelince sizin çocuklarınıza bir şeyler takacaklar. Hele de bilezik milezik takanlarda varmış bazı düğünlerde, kulağımıza geliyor bir yerlerden, şahsen o adamları tanımak isterim... O bilezik takanların da işi zor, yine kulağımıza gelen duyumlardan, maliye bu tip insanların defterlerini kontrole alıyormuş...

Devamını Oku