Sabahın 0.4:30'u uyanmışım.
Milletin bir taraflarında pireler uçuşuyor,
Ben uykuya kanmışım...
Ezan ha okundu; ha okunacak.
Şahitli bir olay var evimde,
Rabbimin ayaklarına kapanıp,
Bir oğlu bir de kızı olmalı insanın
gözlerinin içi gülen
ve çağırmadan yüreğine koşar adım gelen...
Sabah güneşinin aydınlığı olmalı çocuklarımın yüzünde
Bir şehirde yaşıyor olmak
bilmektir kaldırımlarının yüksekliğini
ve kedilerin köpeklerden kaçarken hangi ağaçlara çıktığını
bilmektir oturduğun mahalle de
kim fakir kim zengin
kimin yüreği daha engin...
Bir şehrin tam ortasında ölebilirsin
üstüne doğru gelen askerlere ve tanka
bir elin ile dur işareti yapıp diğer elinle çiçek verebilirsin
duyguları yoktur ne tankların
ne de miğferler ile makineli tüfeklerin
muhtemelen seni vururlar
Bir şiir dinleyip, bir gün ağlarsın.
Gözyaşların, zaten aşina göz bebeklerine,
Seni kim şiir sever yaptı böyle,
Usta şair demesen de kendine,
Dönüp dolaşıp sorarsın,ruhunun ahvaline...
Bir şiir süzülür yüreğimden
yüreğim hop oturup hop kalkar
ellerim ah ellerim
kötülükleri çirkinlikleri hainlikleri
bir çırpıda düzeltemediğim ellerim
yazmasam olmaz
Bizler meslektaşız hep, aynı tekne içinde,
Ayakkabıcı derler, hepsi farklı biçimde...
Kimisi saya diker, kimi yapar kalfalık,
Meslektaşımız çoktur, oluruz kalabalık...
Dost başa bakar imiş, düşman ise ayağa,
Biz çocuktuk
adımlarımız küçüktü midemiz küçük
yüreğimiz kocaman
muz satardı Deli Halil bağıra çağıra
''Çikita bunlaaaar çikita
Muz yiyen eve gidiyor'' derdi
Canım ablam. Ben daha yirmi sekiz buçuk yaşında taptaze bir genç kızım. Yani tabi ki uykuda olduğum zamanları saymadığımdan yirmi sekiz buçuk oluyorum Özüm ablacım çaktırma işte. Şimdiye kadar ne doktorlar, ne mühendisler, ne esnaf ve zanaatkârlar, ne milletvekilleri, ne bakanlar, başbakanlar iste... oo fazla mı gittik ne, neyse ablacım işte birileri istedi üç beş kere de ben hiç birini beğenemedim be ablammm. Şimdilerde de altmış yaşında yakışıklı bir delikanlı isteyip isteyip durur, ne yapsam ne etsem sana bir akıl danışayım dedim benim canımın içi ablacım...
Özüm abla durur mu hemen cevabı yapıştıracaktır, evde bir taze gül rumuzlu bayana...
Çok iyi iki dosttular. Kılıktan kılığa ve şekilden şekle girmek ise onların en büyük özelliği ve meziyetlerinden biri idi... Kimi zaman sarı leblebi olarak çıkarlardı insanların karşısına, kimi zaman patates cipsi, kimi zaman sütlü çikolata, bazı bazı ekmek arası kaşar ya da ikindi vakti okuldan dönen çocukların ekmek üzerine sürdüğü krem peynir olurlardı bu Abur ile Cubur... Sizin anlayacağımız Teksas Tommiks çizgi romanlarında ki karakterlerden bin bir surat gibi şekil değiştirme yetenekleri inanılmaz derecede fazlaydı... Ha bir de eskilerin çizgi filmlerinden Tonton vardı hatırlarsınız ''Hop hop değiş Tonton.'' dendi mi hemen şekil değiştirirdi. Kimileri de Abur ile Cuburu o çizgi filimde ki Tontona benzetirdi...
Çocuklar ah bu çocuklar, sade çocuklar mı zaman zaman büyüklerde onların büyülü, ambalajlı güzelliklerine kanar ve parasını verip midelerine cumburlop yaparlardı. Sonrada o midelere yapılan cumburloplar kişilere tabi ki yol, su elektrik değil de, kilo, tansiyon, kalp sıkışması, diyetisyen ve zorunlu diyet olarak geri dönerdi hem de ne dönme, belini bükerdi insanların epeyce...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!