Renk renk,desen desen
Kat kat elbise giydirdiler
Karıncalar sessiz,sakin,umarsız
Büklüm,büklüm siyah giysilere mahkûm
Karanlığın yüreğinde iki şehir
Biri diğerini tanımaz,
Yarıyı geçmişti güneş mitos dağında
Ağlamaklı bir gökyüzü kızaran gözlerinde
Yeşil tuvali boyuyordu kızıl bir kâbus
Daralan nefesimin hışırtılarında
Homeros'un çınarı devriliyor üstüme
Tarihin taktığı tâcını yakarak yıkıyor
Saçlarından tutup çekin baharı
Gitmeden sessizce yazın ardına
Yeşil renkli giysileriyle yorgun
Yüzünden damlayan ter tomurcukları
Bıraktığı buruk sevdalar mahzun
Kirpiklerinde kurumuş nem
Pimi çekilmiş bir bomba
Dönüyorken etrafında güneşin
Son akibetine doğru boşlukta,
Kaç yıl sonra güneşe çarpar
Ya da güneş ona,bilinmez! ..
Bilinen; pervanesi görünen
Tutsaktı güneş geceden halesiyle
Ufuk çizgisinde kızaran gözlerinde
Bir mahkûm gibiydi fer
Yaşamın arka sokaklarında
Kısılan sesiyle...
Sormazdı zaman hali pür melâlini
Kanatları hâlâ yaralıydı
Geçmiş geçmiyordu yüreğinden
Kaç mevsim geçse de üzerinden
Renklerini göremiyordu
Sonbahara takılı gözlerinden.
Yalnızlık...................koca bir virüs gibi
Dün yağmurlar ıslattı bizi
Kirpik uçlarımızdan düşen hüznün
Gökyüzü karanlığında
Dün uçurumlar birleşti
Bir dağ koyağında
İki dağ yüreğin elele yürüyüşünde
Güneş tutulmuş hareli gözlerinde
Derin yalnızlığın var,
İçinin karanlığını yırtan yakamozlar
Azminin yürüyen merdivenlerinde.
Kaya fosillerini aşındıran rüzgârlar
Çöl kumlarını savuruyor gözlerinde
Yani sen bu gece karanlığı yırtıp gelebilir misin
İçimde biriken kasvet bulutlarını dağıtabilir misin?
Yelkenli bir gemi gibi açılsam denizlere
Ufuk çizgisinde ellerimden tutabilir misin?
Yani sen hüzünlü şarkıların yüreğime işleyen sesini
Baykuş gözlerinin geceyi ürküten bakışını
Yüzünün gün ortasındaki aksi
İçinin dışa vuran aydınlığıdır
Yüreğinde sevgiye dair ne varsa
Kin ve nefretten arta kalan
Yitirilmiş sevdaların
Hüzünlü yalnızlığıdır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!