İçimizde esen rüzgârların uğultusu
Yürüyüşümüz uzun bir yolculuğun sesi
Bakır bir tepside sunulan güneşimiz
Ufuk çizgimizden gülümse.
Teslim olmasın aydınlığımız
Karanlıkların örümcek ellerinde
Bizim gençliğimiz daha mutluydu
Yirmi lirayla balık buğular
Şarabını bir güzel içer
Üstüne üstlük bir de
Zamparalık ederdi.
Bizim gençliğimiz kitapları okumaz
Sevgilim sen çok uçuksun
Kusura bakma biraz da kaçıksın
Öyle olunca da darılma ama
Başka sevdalara açıksın.
İnan bana sevgilim diyorsun
Nasıl inanayım?
Onulmaz yara gibisin
Ses vermediğin gecelerde
Senin uzaklığın bir çığ gibi düşüyor
Gönlümün eteklerine
Yazdığım aşk sayfalarında
Bir silik zaman gibi duruyorsun
Gecenin geç saatidir
Bu saatler durgun,argın,yorgundur
Uyur elmanın yarısı
Bir kalbim uyumaz...
Kanatsız bir kelebeğin tiktakları
Uykularıma vurur,
Soğuktu kentin sokakları
Yalnızlığın ayak sesleri,
Ses geçirmez duvarlarına sindi
Ne asfalt yollar duyurabildi
Ne parke taşlar
Ne de uzayıp giden motorlu taşıtlar
Bir martı uçar denizi yalayarak
Kanatlarında yitik bir aşkın hüznü
Çakıl taşlarına takılmış gönlü
Bir martı uçar gagasında poyraz yeli
Sahilde oturan bir adamın nemli gözleri
Gözlerini kapatmış bu adam
Bir anne ağlıyor,gözyaşları içine akıyor
Acılar içinde pes etmiyor,evlâdım diyor
Usulca dokunuyordu.
Bir anne üzülüyor,gözleri yanıyor
Sütü gelmiyor,evlâdı ağlıyor,yavrum diyor
Yaşandı işte yaşanması gereken
Yıllar,
Umutlar namlunun ucundaydı
Kan kırmızı umutlar,
Hele çocuklar;
Beyinlerine üşüşen yıldızları
Bana mutsuzluğunu söyle;
Uçurumlarında kaldığın sevgisizlikleri
Örümcek ağlarına takılı kalan sevgileri
Acılarına dikeceğim özgür kardelenleri
Fırtınalarına gülümsesin diye...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!