Tokat kışlasında akşam olunca,
Bir hüzün ki ta kalbime saplanır.
Fersiz gözlerime nemler dolunca,
Bütün ruhum bir özlemle kaplanır.
Özlem ki resmidir geçmez günlerin.
Hüznün hırçınlığa döndüğü anda,
İsyan şiirleri yazar kalemim.
Buhranlar uçuşur mısralarımda;
Umudu, sevinci bozar kalemim.
Irmaklar ağlaşır kendi sesince,
Sen gökteki yıldızsın;
Biz birer küçük teniz.
Sen işlemeli kaftan,
Biz kolundaki yeniz.
Bir yağmur sonrası gökkuşağını,
Göklerden koparıp yoluna sersem.
Mecnundan çalarak sevda ağını,
Ruhumu ansızın çarmıha gersem…
Yıldızlar toplasam, sırlı geceden.
Yolculuk muamma, sırlı bilmece,
Gidenler gördü mü onda esrarı?
Bir hal oluverdi sefil gölgeme;
Gördüğüm bu yüzler neden sapsarı?
Bir bilinmez yolda ardında ömrün,
Bilen varsa söylesin bahtım neden hep kara
Kan ağlıyor gözlerim, içim dışım hep yara
Ne kadar yalvarsam da çekip ruhumu dara
Kaçtın gittin vefasız ama sensiz olmuyor.
Dinlemeden terk ettin gözyaşlarımı yakıp
Bir elde kâinat, bir elde Kur’an.
Nur yüzlü çehrede, sarsılmaz iman.
Cümle Ehl-i İslam, Türk yurdu, Turan
Üstatla yürüyor, Üstatla… Gelin!
İşte istikamet, taraf ve hiza!
Gözlerimde zıp zıp küçülür dünya.
Alev deryasında yol alır gemi.
Çıldırtan kederle son bulur rüya.
Ilık duyguların başlar töreni.
İç çekiş, çırpınış, fersiz inleme…
Sevdim seni, bulutlanan nemli gözlerle.
Güle meftun bülbül gibi hem yanık sevdim.
İnanmadım kimseye bilesin cana!
Bir aşkına inandım hep kanık sevdim.
BABA: Gözüm açık kaldı hala naçarım
Ne işe salayım bilmiyom seni
Kafan bassa belki dükkân açarım
Ne işe salayım bilmiyom seni
OĞUL: Hangi yol kestirme ona saparım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!