22.06.13 CUMARTESİ
Abim telefon etmiş. Uyuyordum. Gece çok geç yattım. Epeydir ilk defa film izledim. Birçok hassalarımı kaybediyorum. İhtiyarlık bu mu demek? Hayal gücü zayıflıyor. Zevk alma duyguları azalıyor.
Brezilya’da olaylar sürüyor. 2 kişi öldü. Bizdeki Allah’tan pasif eyleme dönüştü. Duran adam eylemi. Bakalım nereye kadar sürecek.
Yapacak binlerce işim var. Bir sürü borcum olduğu gibi. Borçlanmadan olmuyor ki diyorlar. Önemli olan borçları çevirebilmek. Ülkenin de borçları var şirketlerin de sıradan tüccarların da. Bir sürpriz olmazsa akılcı borçlar varlıkların artmasına neden olur. Bakalım biz ne yapacağız. Emekli olup ikramiye alsak da borçları kapatsak mı? Yoksa bir daire satıp müteahhitliğe mi soyunsak.
Oğlan lap top hevesini bitirdi bu da bana yarıyor. Yazılarımı burada yazıyorum. Bilgisayarın yüzüne bakan yok. İnternet yok oyun yok.
é
06-05-13 PERŞEMBE
Gezi olayları diyorlar bir park neden bu kadar önemli. Tüm yurdu sarıyor bu ateş. Hatta bütün dünya başkentlerinde organize hareketler baş gösteriyor.
Birden bire patlak veren bu olayların sebebi ne? Kimi diyor polis aşırı güç kullandı kimi diyor masum bir protestoyu provoke edenler var. Evet hepsi doğru. Ben dahasını görüyorum. Bütün bunlar doğru ama eksik. Bence olay çok yönlü ve karmaşık. Olayın manevi boyutuyla birlikte maddi boyutunu da düşünmek lazım.
Halkın yüzde ellisinin desteğine ulaşan bir parti öbür yüzde elliyi ihmal etti bu bir. Alternatifi olmayan iktidar yanlışlarını göremez hale geldi bu iki. Muhalefeti olmayan bir yönetim önünü göremez hale geldi bu üç. Zayıf muhalefet partisi iktidarı desteklemeyenlerin sözcüsü olamadı ve bu muhalif kesim alternatif olarak basit bir olayı çıkış yolu olarak seçti. Bu dört. Ayrıca bir de dış dengeler söz konusu. Geçmiş iktidarların boşalttığı devlet hazinesi artık doldu. Dış ve iç sömürücü odaklar soyacak bir hazineye kavuştu. Yahudi sermayesi ve içteki sabataist sermaye artık doluluk oranı haddi aşan hazineyi soymak için beklenen zamanın geldiğine karar verdi.
Hep böyle olmadı mı? Sağ iktidarların doldurduğu devlet kasası bazı mihraklar tarafından planlı bir şekilde soyulmadı mı? Mustafa Kemal döneminde güçlü devlet ekonomisi İnönü hükümetlerince cumhuriyet halk fırkası yöneticilerine soydurulmadı mı? Sonra demokrat parti dizginleri ele aldı ekonomiyi ayağa kaldırdı yurt çapında yatırımlar kalkınma hamleleri başlatıldı, yollar fabrikalar yapıldı ekonomi tam rayına oturdu karışıklıklar başladı sokak hareketleri toplumu galeyana getiren yayınlar demokrat partinin diktalaştığı yaygaraları aynı sahne tekrarlanmıyor mu dersiniz bu günlerde_ sonra yalan haberler üniversite gençliğinin kıyma yapıldığı asfalta karıştırılıp yol yapıldığı büyük yalanları –benzeri Abdülhamit’in hali öncesi 31 Mart vakasında görülmüştü hatta o dönemde şeriatçı padişahın şeriata karşı eylemler içinde olduğu, medrese talebelerinin öldürülüp Sarayburnu’ndan denize atıldığı şayiaları. Hep aynı kirli ve yalan propaganda hep aynı entrika hep aynı komplo sürekli tekrarlanmıyor mu?
Uluslararası Yahudi sermayesi yıllardır bunu yapıyor ve ülke idarelerini istediği gibi yönlendiriyor, iktidarları deviriyor ekonomileri ele geçiriyor. İşte olayın uluslararası boyutlarından biri. Bir diğeri de uluslararası siyasette zulüm düzeninin devamı için düzene karşı çıkan cesur seslerin susturulması harekâtı. Abdülhamit, Menderes, Özal, Elçibey ve Tayyip.Abdülhamit ozamanın süper güçleri İngiltere,Rusya,Fransa ve Avusturya-Macaristan imparatorluğunun oyunlarını bozuyordu.menders Cezayir e sgizli silah sevkiyatıyla Fransa'nın dünya hakimiyyetine çomak sokuyordu.Özal Türki cumhuriyetlerin olan aşırı ilgisiyle Rusya'nın eğemenlik alanına sarkıyor güçlü Türkiye ile güç dengelerini sarsıyor büyük güçlerin kokularını körüklüyor, Yeni Osmanlı kabuslarına sebep oluyordu. Elçibey'in bağımsız devletler topluluğuna katılmayı reddetmesi muhtemel bir Türk İslam Birliği tehlikesini hatıra getiriryordu.Tayyip de tam bu noktada önce batı kontrolunden çıkmış ergenekonu dize getirmiş onu batı için yeniden tercih edilebilir güvenli ortak haline getirmiş ekonomiyi düzlüğe çıkarmakla kalmamış devlet hazinesini doldurmuş dünya üzerinde düzen kurucu bir aktör haline getirmekle süper güçlerin rakibi olma durumun asokmuş ve güvenlik konseyini tartışan israili ve dünya zalimlerini mazlumlar adına sorgulamaya başlamasıyla muhtemel bir düşman haline girmiş bıu kez Osmanlının Ozal'dan sonra ikici dirilişinin ilk işaretlerini vermiş ve muhtemel rakiplerince doğmadan boğdurulma kararı alınmıştır.işte tüm bu nedenle ak parti iktidarı hile ve desiseyle inkiraza uğratılma planları yapılmıştır.
10.09.13 Salı
Bölge zümresi yapacağız. Ben okulun zümre başkanıyım. Bu yıl ilk olacak bu. Akşam zümreyi indirecektim unuttum. Boşuna toplandık dün. Müdürü beklemekle vaktimiz geçti. Okulda müfettiş varmış. Bir öğrenci şikayeti. 67 almış sınavdan geçmesi için 70 alması gerekiyormuş. Aslında yanlış bilgi. 70 le de geçemiyor.
Müdür ders dağılımını görüştü bizimle. Zeynep Hanım 9 ile 10 u istedi. O sınıflarda ders yapmak kolay. Ben dengeli dağıtım olsun dedim. Adaletli olan bu. Kimisi öğlen ağırlıklı ders istiyor. Ben sabah ağırlıklı istedim. Müdür pek olumlu bakmıyor isteklere. Biz onun ricasını yerine getirmedik ya. Üstelik ricacı olduğu öğrenci 32 almış. Ben prensip olarak onu geçirirdim. Ama o kadar çok öğrenci sınava girdi ki kâğıt fazlalığından gözümden kaçtı.
Eğitimi bitiren bu ricalar. İl başkanları, müdürler araya giriyormuş. Eğitimde siyasallaşma. Eğitimi bozan bu. Kentin en iyi yerinde en başarısız. En düşük puandan öğrenci alıyor bu okul. Nedeni anlaşıldı şimdi.
Sabah dolmuşla gideceğim. Yola çıktım bir araba geçti. Yakalayamadım diye geri döndüm. Sonra durakta beklediğini gördüm. Ben de tekrar durağa yöneldim. Bayırdan zoraki çıktım. Otobüsü yakaladım. Arabadakiler bana bakıyor. İçlerinden biri kızıyor. Seni bekliyoruz niye sallanıyorsun. İzah ediyorum. Nefes nefese olduğumu görüyor. Meğer beni beklemişler. Yolcular kızgın. Haklılar ama benim suçum değil. Beklemese bir şey diyemezdim.
Bölge zümresinde yasemin hanım beni tanımış. Ama tanışlık vermedi zümre bitinceye kadar. Dünya tatlısı bir kızı var. Macar dadısı da beraber. Süper zeki ve olgun. Yaşına göre iyi yetiştirilmiş. İngilizce de öğrenmiş bu yaşta. Dadısı pek fazla Türkçe bilmiyor. Ben size ders vermiştim diyor. Formator öğretmen. Bilgisayarı iyi kullanıyor. Ondan daha iyi kullanan var. Allah’tan bu zümre anında yapıldı. Elde bir örnek var. İnternetten alınma. Ama yönetmelikle uyumlu değil. Taşkın bey bir tane indirdi bana.
19.03.13
Sesinin yumuşak tonuna rağmen bıktırdı. Güçlü öykü deyip duruyor bitevi. Bu tabir pek çiğ. Yeni mi uydurdu yoksa. Bıktırıcı uzunlukta sunumuna bir de bıktırıcı tekrarlar ekliyor. Bilge kraliçe sanıyor kendini. Ulusal jüri diyor kendine. Ulusalcılar türediğinden beri bu sözcükten nefret ediyorum. İlginç biri olmasına rağmen bıktı millet. Kendini beğenmesinden gına eldi bize. Sunumu yorumlayarak anlatmasına rağmen bö geldi derler ya işte öyle.
Haddini bilmek ne güzel şey. O da bizde yok. Gerçekten yetenekliler keşfedilmeyi beklerken böyleleri ortada fink atıyor. Sen diliyle anlatım varmış öyküde. Bu bilgiç kadın yumurtladı onu da. Ben merkezci öyküden başka, şimdi de sen merkezci öykü mü? Bazıları modern hikaye eklemiş durum hikayesiyle olay hikayesine…
Bir hikaye kuruyorum kafamda. Yazmak isterken sıkıcı toplantı bitiyor. Bu azabın bitmesine sevinsem, yoksa hikayeye başlayamamanın acısına mı üzülsem bilemiyorum.
'Ramazan Konuşmaları'nı temize çekmem lazım. Öykücülüğü erteliyorum emeklilik günlerine. Belki roman da yazarı. İyi bir meşgale olur. Geçen Ramazan-ı Şerif’te her gece bir şiir yazmıştım, bir şeyeler zorlamıştı da beni. Ne olduğunu bilemiyorum.
22.01.13
İkinci günlüğümü yayınladım. Önce antoloji.com da, sonra bengisu sanatta. Kâmil’in bana yaptığı siteyi arıyorum yok. Google tanımıyor. Eski sitemi buldum.www.bengisusanat.tr.tg. Yıllar önce yapmıştım.Bir kaç şiir bir resim bir yazı koymuştum.Şimdi de günlüğümü ve ilave birkaç şiir yayınladım.
Şifreyi unutmuşum. Meğerse o benim ilk şifremmiş. Bana ait bloğ da varmış. Fazla geliştirmemişim. Kaybettiği çocuğunu bulan anne gibi oldum.
Seminere gidiyoruz. Eski okuluma. Akıllı tahtayı öğreniyoruz. Video resim kesme biçme. Ses ve yazı müzik ekleme. Ne zor işlermiş yahu. Ah gençlik… Erken gelmişiz dünyaya. Öğrencilerimiz bizden kat kat iyi biliyor.
31.04.13
Dün tam bir aksiyon içindeydik. Bir yandan cenaze, beri yandan misafir, öte yandan Allah dostunun gelişi.90’lık eniştemiz göçtü. Kimseye zararı yoktu. Kimseye zararlı olmayan yararlı insandır fehvasınca rahmetle yad ettik kendisini.
Abim aradı haber verdi büyük abimle yola çıktık. Yarı yolda yengem aradı. Kızının hastaneye yattığını sezaryenle doğum yapacağını bildirdi. Büyük abim izin istedi. Yolda Amcamlara uğrayıp cenazeden haberleri olup olmadığını sorduk yoktu. Onları da aldık.
Annemlere uğradık. Onların da haberi yok. Halamı aldık. Yola çıktık. Garip kuşun yuvasını Allah yapar dedim ben. Buraya uğramamızın nedeni bu gariban halammış.
MISIR DARBESİ FİLİSTİN’E
Bu darbe niçin yapıldı? ABD merkezli sosyal medya kaynaklı şimdi darbeler. Türkiye’de denendi başarılamadı, ama yine umut içindeler. Yeniden deneyecekler. Bu belli.
ABD ve arkasındaki Yahudi işbirlikçileri bu yeni darbe şeklini tercih ediyorlar. Y kuşağının zaaflarını kullanıyorlar. ABD bunu Walt Street olaylarından öğrendiler ve bastırdılar. Şimdi aynı olayı İslam ülkelerinde deniyorlar. 12 Eylül vari uzun karışıklıkları beklemeye tahammülleri yok. Hem o tip darbelerin sonunda aleyhlerine döndüğünü keşfettiler şimdi bu yarı modern bir darbe peşindeler. Hemen ekecekler hemen biçecekler ve yaptırdıkları darbenin milli güçlerce aleyhlerine dönmesine izin vermeyecekler. Böyle düşünüyorlar.
Gelelim asıl konumuza. Mısır darbesi şunu gösterdi ki İslam ülkelerinin en yakınında ve tam ortasında açılmış bir çıbanbaşı gibi duran İsrail, dünya Yahudi sermayesi sayesinde her tarafa el atıyor, bütün dünyayı parmağında oynatıyor, istediği yerde istediği liderleri gerek demokrasi gerekse darbe yoluyla işbaşına getiriyor kendi milli menfaatleri Siyonist idealleri için kullanıyor. Kuran’ı Kerimin ilk Suresi olan Bakara suresinde uzun uzun anlatılan Yahudi zihniyeti işte şimdi lokla bir problem olmaktan ele geçirdiği dünya sermayesi ve uluslararası medya sayesinde devletleri ele geçirmiş tüm devletlerin arka planında derin devletler kurmuş, mason Rotary ve Lions kulüpler aracılığıyla dünyanın her yerinde kendi kölelerini yetiştirmiş, bu kapıkulları vasıtasıyla o ülkelerin iliklerine kadar sömürülmesine yol açmışlardır. Ayrıca Hristiyanlığın özüne işleyerek onu Yahudiliğe payanda yapmış daha ileri giderek Yahudi dünya devletine inanan mezhepler oluşturmuştur.(Evangelizm)
Evet, bu lanetli kavim aslında Allah’ın değil şeytanın peşindedir ve onun dünya saltanatı için savaş vermektedir. Onun her şeyi zulüm kan kin ve mazlum milletlerin gözyaşıdır. Öyle bir sapık inanç içindedirler ki bu inanç uğruna yapamayacakları şey yoktur. Aslında dünyanın en korkak milleti oldukları halde en büyük entrikaları planlayıp gözü kırpmadan uyguluyor kitlesel katliamlara sebep oluyor, birçok kavim ve topluluğu ortadan kaldırmakta tereddüt etmiyorlar.
İşte Siyonizm’in gerçek yüzü. Bu Yahudilik değil sapkın Talmud tefsirinin ortaya çıkardığı korkunç zulüm felsefesi. Bu milletlerin başına bela olan ideoloji yüzünden tüm milletler, özellikle İslam milletleri inim inim inlemektedir. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de Mısır’da, Pakistan’da, Filistin’de, yapılan zulümlerin baş sebebi hep aynı zihniyettir. Bu zihniyet birçok Yahudi’nin de onayladığı bir zulüm imparatorluğu gizli dünya devletinin zihniyetidir dünyanın neresinde olursa olsun bütün zulümler onun eseridir. Süper güç ABD’yi parmağında oynatan derin el budur, bütün adaletsizliklerin altında yatan onun planlarıdır.
SÖMÜRÜ DÜZENİ VE GERÇEKLER
Din adına dünyayı yiyenler. Kimler mi bunlar? Başlangıçta iyi niyetle yola çıkmış birçok kişi. Çoğu başlangıçta bu günkü duruma geleceğini düşünmemiştir belki de. Din sömürücüleri bunlara diyorlar işte. Bence her şeyin sömürüsü var. Birileri bir ideolojiyi, birileri mukaddes değerleri bir başkası da insanların özlemlerini sömürüyor. İşte bunlardan en kötüsü ise din sömürüsü dediğimiz mukaddes değerlerin sömürüsüdür. Yazımızın konusu bu olsa da biz konuyu genelleştirerek işleyeceğiz.
İnsanoğlu bazı değerleri kendine ait kılarak o değerler peşinde bir dünya kuruyor böylece hayatlarını anlamlandırıyorlar. Ama bazı kurnazlar - ya da bunlara şanslılar mı desek- bu duyguları kendi emelleri için kullanarak servet yığma şan şöhret edinme yoluna girmişler, kısaca dersek bu masum duyguları ranta çevirmişlerdir.
Öncelikle konuyu din dışı alanda olanlara bir göz gezdirelim: Bu sömürü olayı şöhretler alanında görülmekte özellikle. Sanatçılar futbolcular bu alanın rekortmenleri. Yenidünyanın totemleri olan bu insanlar sıradan insan olduklarını unutup bir yalanın peşine düşüyor, bu yalanı kendi uydurduğu için önce kendisi inanıyor sonra başkalarına inandırıyorlar. Tabii bu işte medyanın payını da unutmamak gerek. Bu mitleri onlar besliyor onlar yaratıyor ve onların üzerinden getirim sağlıyorlar. İç içe getirim dünyası. Ve bu getirim dönüp dolaşıyor bir yaşam tarzına ulaşıyor. Karşılıklı aldanma ve aldatmalarla sürüp gidiyor bu dünya. Sanatçılar bizi eğlendiriyor biz onları ödüllendiriyoruz. Şöhret ve onun gerek moral gerek maddi getirisi bu sömürünün merkezi.
Gelelim din sömürüsüne ve bu sömürünün gitgide yaygınlaştığı dünyamıza. O kadar ki adım başında rastladığımız bu tipler gitgide artarak sıradanlaşacak, gerçek inanç erleriyle bu tipler karışacak git gide birbirinden ayrılamayacak h hale gelecektir. İçlerinde siyasi parti liderlerinin de olduğu bu tipler irili ufaklı olarak aramıza karışmışlardır. Bize düşen onları tanımak ve ayıklamaktır. Adam başlangıçta güzel söylemlerle -belki de iyi niyetle- girişmekte ama zaman içinde şekil değiştirmektedir.
BİZ DERİZ
-Nazım’a cevap-
Taş devri masalları geçti geçti
Bitti yalanın saltanatı
Nerden gelip nereye gittiğimizi
Maneviyat Üniversitesi
Maddi ve laik bir eğitim bakın görün neler yaptı bize.Gün geçmiyor ki medyada bir haber çıkmasın.Toplumumuzun nasıl dejenere edildiğini, maddeci, çıkarcı bir nesil yetiştirdiğimizi gözler onüne sermesin.
İslam medeniyetinin üstün asırlarında örnek insan toplumu nereye gitti..Ahlak, erdem abidesi İslam insanı Batı’nın ahlak değerlerini nasıl benimsedi sanırsınız…
200 yıldır yönümüzü doğudan batıya çevirdik.’Işık doğudan gelir’ diyen düşünürümüze karşın
kötülüklerin vatanı olarak doğunun anılması ne büyük talihsizlik. Ülkemizde kendilerine Batı Çalışma Grubu diyen bir ihtilal grubunun bu adı alma gerekçesi olarak doğunun şerlerin kaynağı gösterilmesi ne büyük şerefsizlik.
haydi şair dostlar görüşelim