Ahmet Kemal Şiirleri - Şair Ahmet Kemal

Ahmet Kemal

10.07.13 ÇARŞAMBA

Hiçbir yere gitmeyeceğim. İzmit’e gidip gelmekten bıktım. Oruçlu halimle anlamsız bir eyleme gibi geldi bana. Nereye gideceği camiyse cami burada da var.
Yine orucu uykuya tutturduk. Sevabını rüyada mı göreceğiz acaba? Havalar iyi sayılır. Hafif hafif eserek serinletiyor bizi.
İftar sofraları kuruluyor. Belediye her gün bir mahallede birlikte iftar yapmanın zevkini tadıyorlar. Dernekte biz de iftar ettik. Güzel bir muhabbet oldu. Akşam da baraja çıktık. Arap turist Mahmut Bey de orada. Tanıştık. Biraz konuştuk. Çay içtik. Teravih kıldık. Çocuklar havuza giriyordu. Tesislerin sahibiyle oturduk. Bizi davet eden arkadaş hesabı ödemek istedi. Kabul etmedi.
Mahmut Bey Kuveytli. Hac işi yapıyor. Tesislerin sahibi o. Kuveyt’e Mahmutlara misafir gittiklerini anlatıyor. Onların cömertliklerini saya saya bitiremiyor.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

11.06.13 SALI
Dersler bitti, öğrenci yok. Bir sınıftan bayağı öğrenci gelmiş, ama onların da ders yapmaya niyeti yok. Yalnız Doğan Bey laboratuvarda bir şeyler yapıyor onlarla.
Biz defterleri yazıyoruz. Yazılı kâğıtları teslim ediliyor, raporlar yazılıyor. Ders kesimi kulüp raporları vs.
Geçen seneki kulüp raporunda biraz değişiklik yaparak çıktı aldım.
Hava sıcak mı sıcak. Benim dersim saat 11 de. Çorba içtim çıktım. Gazetemi aldım yolda okuyup bitirdim. Yine gezi olayları yine yorumlar. Bazıları hükümetten yana bazıları karşı. Çok sesli bir gazete bu.
Tansiyonum düşüyor az da olsa. Hep bu bayırda. Öğrenilmiş çaresizlik mi bu acaba. Taşınınca arabamla çıkacaktım bu bayırı diyorum kendi kendime, ama tayinim çıktı. Yılan çıkar diye korkuyorum buradan inerken fazla sıcaklarda. İki kez yılan gördüm burada biri ölüydü yol ortasına atmışlar öbürü canlı. Karşıdan karşıya geçiyordu.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

21.03.13
Tayinimle ilgili işlemleri yapıyorum. Havalar çok sıcak. Bazen esmiyor değil. Onu Allah’ın lütfu olarak görüyor seviniyoruz. Elimde şişe suyu içerek geziyor. Haksız bir tayin bu. Fen Lisesine tayinim bundan 3,5 sene önce bir tuhaf tesadüf sonucu gerçekleşti.
Geçmişi de anlatmalı mıyım bilmiyorum. O zaman Yahya Kaptan Lisesindeydim. Oraya da İmam Hatip Lisesinden atanmıştım. İHL kadromuz usulsüz atama yüzünden Danıştay kararıyla iptal edilmişti. Buna da sebep bakanlığın yönetmeliğe aykırı atama yapmasıydı. Daha sonra yönetmeliği değiştirdiler ama bizi kapsamadı. Çünkü biz zaten Anadolu kadrosunda olduğumuz için başvurma imkânımız yoktu. Atamamız iptal edildiği halde göreve devam ediyorduk. Bakanlık hatasını kabul etmiyor görevimizi aynı kadroda sürdürüyorduk. Ne oldu da sonradan karara uymayı kabul etti bakanlık bilmiyoruz.
Olan bize oldu. Bir gün ansızın Milli Eğitim müdürü tercih yapmamızı emretti. Ben de başa Yahya Kaptan Lisesini tercih ettim.1,5 yıl sürdü buradaki görevim. Bir gün yine aniden Okul müdürü ‘size tayin hakkı verildi’ dedi. Ve Fen Lisesi maceram böyle başladı.
Ama orada da kalamadık. Daha tayinimizin birinci döneminin sonunda norm fazlası olmak varmış. Bu süper zekâlılar okulunda ilk şoku böyle yaşadık. Bir öğretmen ihtiyacı olduğu halde iki öğretmen tayin etmişlerdi. Ne oldu nasıl oldu anlayamadım. Nasıl bir entrika döndü bilmiyorum. Ben gittiğimde 3 branşdaşım vardı ben dördüncü oldum. 4 yıllık bu okulda her yıl 100 öğrenci alınıyordu.25 kişilik 4 sınıf var her dereceden. Etti mi sana 16. Her sınıfta 5 er saat dersten 80. Kişi başına düşen ders saati 20. İki öğretmen müdür yardımcısı oldu kısa zaman sonra. Onlar 6 şar saatten 12 saat ders aldılar geriye 68 saat ders kaldı. Onları iki öğretmen bölüştük.30 er saatten 60 saat derse girdik kalanı da fazladan idareci olan branşdaşlarımız aldılar. Bir öğretmen ihtiyacı doğdu. Ama baktık ki 2 göndermişler büyüklerimiz. Bir bildikleri vardır dedik boyun eğdik. Keşke eğmeseydin olduysa ondan sonra oldu.2. yıl 16’şar saatten 3 öğretmen dersleri bölüştük bunun böyle gitmeyeceği aşikârdı,
Bir öğretmen norm fazlası olacaktı. Turgay bey kıdemi benden eksik öğretmen olarak hep kendini norm fazlası sayıyordu. Norm fazlası kadrolarının ihtiyaç olan okullara gönderme emri gelmişti. Turgay beyi çağırdılar o doğru bakın norm fazlası ben değilim diye söylemiş. O bunu nereden biliyordu. Kıdemimin fazla olduğu halde puanımın düşük olduğunu nereden biliyordu. Bundan hep şüphelendim. O yıl benim tayinim yapılmadı. Çünkü ben tercih yapmadım. Fen lisesi öğretmeni ancak sosyal bilimler lisesine tayin edilebiliyordu. Ben de ona razı olarak ya da burada kalırım diye tercih yapmadım. O yıl böyle idare ettik. 16 saat dersi haftanın beş gününe yaydılar. O yıl müdür yardımcısı Fatma Hanım tayinini aldırdı. Turgay bey de kendi isteğiyle Sosyal Bilimler Lisesine öğretmen olarak, içimizden biri daha müdür yardımcısı olarak görevlendirildi. Yine 30’ar saat derse girmeye başladık.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Bugün sınav vardı açık eğitimde. Kızım Aslanbey’e gitti annesiyle, ben Umut Tepe’ye. Sabah 7.00 de kalktık. Onların 9. 30 da başlıyor sınavı benim de görevim 8.30 da. Yollarımız ayrıydı. Ben erken çıktım. Yunus’u ananesine bırakacaklardı. Yunus evde kalırım diyor annesi güvenmiyor.
Dolmuşa bindim yer yok. Tansiyonum düşüyor fark ettirmiyorum. Bana acımalarını istemiyorum. Salih Bey oturmuş uyuyor. Uyandırmak istemedim. Arkaya yanaştım. Veli orada oturuyor. Yer vermek diye bir kültürü yok bu gençlerin. Yaslandım sonra da dizlerimin üstüne çöktüm.
Velinin yanındaki yolcu indi birkaç durak sonra. Veli’yle konuşuyoruz. Yurtta çalışıyormuş alım satım işinde. Vakit geçsin diye bir sürü konu açtım. Kardeşi Vedat’tan yaptıkları işlerden, çocuklarından, babalarından, babalarının ikinci evlilik yapıp yapmadığından, dergaha gidip gitmediğinden.
Yol çabuk bitti. Salih Bey son duraktan önce inmiş. Yabancı diller nasıl gidildiğini sordum. Veli bahsetmişti. Besyo durağında gelen arabaya binecekmişiz. Özel arabayla bir bayan geldi. Aynı yeri soruyor. Yarım yamalak öğrendiğimiz yeri tarif etmeye çalıştık. Bizi de alır mısınız dedik biz de oraya gidiyoruz. Biz dediğim iki kişiyiz. O arkadaşı da durakta görmüştüm sordum. Konuştuk yeni tayin olduğum henüz başlamadığım okulda öğretmen. Adı Yusuf coğrafya branşı. Okulu tavsiye etmiyor.
Araba çok dağınık ama dedi pek istekli olmasa da kabul etti. Kendine çok güvenen biri olduğu belli birkaç kere yolu kaybetti. Sis öteyi görmeye engeldi. Yol belirsiz ve hepimiz buraya ilk defa geliyorduk.
İki kez gittiğimiz yoldan geri döndük. Polismiş saat sekizde orada olası gerekiyormuş böyle söyledi. Bu yüzden hızlı sürüyordu. O da işimizi zora sokuyordu. Yolumuza bir danışma çıktı, oradaki güvenlikçiye sorduk. Güç bela varabildik.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Kitap fuarı var. Daha gidemedim. Avni Bey her gün oradayım ben diyor. Okul dönüşü uğruyorum. 10 dakikalık bir yer. Okuldan 4 otobüs gitti. Ben onlarla gidecektim olmadı. Aynı gün bilgi yarışması vardı Süleyman Demirel’de. Bu ismi duymaktan rahatsız oluyorum. En az Kenan Evren ismi kadar. Değişmeli onun ismi verilen yerler. Ben yine de bilgi yarışmasına gittim. Yarışma boyunca strese maruz kalıyor onu yenmek için elimdeki bulmacayı yapıyordum. 2. Olduk. Üzüldüm. 1. Olacağımı zannediyordum. Öğrencilerimiz de 1. Olma zorunluluğunun baskısı altındalardı diye yorum yaptık.
Bu bir yabancı gazetenin deyimiyle 40 yıl ülkesinin aleyhinde çalıştığı halde en yüksek makamlarda oturanların başında geliyor. Bu adam bütün sorunların başında geliyor. Onun adını taşıyan salona gitmek değil ama adını anmak zorunda kalmak bile zoruma gidiyor.
Bu tayin işi benim psikolojimi hakikaten bozuyor. Hâkim arkadaşa telefon ediyorum. İdare mahkemesi başkanı ile seni görüştürürüm diyor. Daha o kula gitmedim bile. Neden gitmedim gitmemekte direniyorum bilmiyorum. Geçinmeye niyetim olmadığı için değil mi?
Akşam Fatih enişte aradı nişana geliyor musunuz diye. Süheyl evleniyor. Sevindim. Büyük bir yük kalktı başımdan. Onun benden beklentisini karşılayamıyor olmam beni zor durumda bırakıyordu.
Bu günlerde sıkıntılarımın çok olduğunu mazeret beyan ederek beni affetmesini istedim. Abim giderse onunla gelirim belki dedim ama o onun gelmeyeceğini söyledi.
Tahir hocam kitaplarınız verin taşıyayım dedi. Olur dedim. Atilla İlhan’ın şiir kitabı ve günlük yazdığım defter de kitaplar arasındaydı bir de plan, öğrenci resimleri, ödev kontrolü ve sözlüler için veri biriktirdiğim listelerle birlikte bazı kâğıtların bulunduğu dosyam vardı. Bir kitap çıkarmadınız hocam dedi. Dua et dedim çıkarayım.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

BATI’NIN YALAN DÜNYASI
Gerçekten bu yüzyılın en büyük yanılgısı budur bana göre. Batı dünyayı büyük yalanlarla aldatmaktadır. Ve Doğu sürekli bu yalanlara kanmakta, aldanmaktadır.
Batı’dan kastımız Osmanlı’nın Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu yurt edinmesi, Batı ülkelerini yarıya ele geçirmesi, Viyana kapılarına dayanmasından sonra Bizans’ın yıkılıp Doğu Roma’nın bir daha dirilmemecesine yok olmasından sonra Batı’ya göç eden pagan medeniyeti kendi içinde yaşattığı paradigmalarından sonra kendinden saymadığı, ötekileştirdiği, düşman saydığı Doğu diye adlandırılabilecek Dünyanın Batı kesimi dışında kalan bölümünü ezebilmek, sömürebilmek için büyük bir yalan sarmalı kurmuştur.
İşte bu yalan sarmalı bazen demokrasi, bazen insan hakları ve hümanizm, bazen de özgürlük, eşitlik ve adalet talebi olarak karşımıza çıkmaktadır. İçi boş bir karam haline getirilmiş bu yıldızlı yalanların insanlığı avutmak, köleleştirmek için büyük bir oyun olduğunu dünya ve özellikle Doğu nedense bir türlü kavrayamamıştır.
İşte Batı dediğimiz İngiltere’nin başını çektiği Avrupa ve en yeni Batı sayılabilecek olan Amerika Birleşik Devletleri bu büyük yalanı öyle planlı, öyle organize bir şekilde oluşturmuş ve işlemiştir ki Dünya yüzyıllar geçmesine rağmen uyanamamış ve bu büyük yalan sarmalından bir türlü kurtulamamıştır.
Bu tarihi yalan ve yanılgının bu kadar güçlü, kuşatıcı ve yıkıcı olmasının nedeni Batı’nın bu yalanı oldukça mahir bir şekilde ve büyük organizasyonlar kurarak sistemleştirmiş, onu gerçeğin yerine ikame etmiş olmasıdır. Batı bu işte mahirdir, oldukça yeteneklidir. Bu yetenek onun ruhunda var.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

12.08.13


Düğünü yaptık dün akşam. Bütün günü eşim yüzünden stres içinde geçirdim neredeyse. Mutlu günümüz kara güne döndü az kaldı. Onlar dün gece uyumadılar. Uykusuzluğa bir de mükemmeliyetçilik eklenince olanlar oldu.
Havanın sıcaklığı ve stresin verdiği hararet yakıyordu beni büsbütün. Markete sığındım su alma bahanesiyle. Cebimde bozukluk yok. Başka bir şey daha alayım diyorum. Karar veremiyorum. Fazla bir şey alsam eve gitmek zorundayım. Bunu ise hiç mi hiç istemiyorum. Camiye çıktım cami serin ama yetmedi abdest tazeledim. Biraz oturdum. Telefon geliyor. Amcam beni arıyor.
Camiden çıkıyorum. Caminin kahvesinde çay içiyoruz. Osman abi de geldi. Namaza geçtik. Otobüs şoförü beni arıyor. Yolu kaybetmiş. Telefonumu vermişler bir de Çene suyundan yukarı git demişler. O da bayır yukarı çıkmış Çınarlıya varmış. Tarif ettim.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

23.04.13 Salı
Bu gün 23 Nisan. Eskisi gibi öğrenciler sırf büyüklerin keyfi için işkence çekmeyecek.
Neydi o günler. İlkokul yıllarımda kent merkezine 5, 6 km uzaklıktaki okulumdan yayan yapıldak uygun adım marş diyerek yürürdük. Sonra o tören alanında önce törenin başlamasını saatlerce bekler, tören başlayınca da ayakta saatlerce kıpırdamadan durmak zorundaydık. İzleyenlerin keyfi yüzlerinden okunurken bizim çektiğimiz eziyete diyecek yoktu. Bir de o koskoca yolun yine kuralcı öğretmenlerin azarını işiterek uygun adım dönüşü yok mu? Asıl işkence o saatler süren yorgunluk üzerine tuz biber oluyordu. İçimden binlerce beddua okuyordum.
Hem adına çocuk bayramı diyorlar, hem de çocuklara işkencelerden işkence beğendiriyorlardı. Bir de sıcak günlerin yakışı var ya. Hele beni o güneşin bir çarpması ban o günleri zindan ediyor. Beni kürek mahkûmundan daha beter hale getiriyordu.
Bir de ortaokul yıllarında bu işkenceye 19 Mayıs eklendi. Hele o 19 Mayısların aylar öncesinden eğitimleri başlardı ki sorma gitsin. İşkence seansları. Hiç unutmam kentin o zamanki en büyük stadında gösteri yapıyorduk. Stat hınca hınç doluydu. Önce erkek öğrenciler olan bizi gösterimizi yapıyorduk. Gösterimizi canla başla yaptığımızı düşünerek alkış bekliyorduk ama gel gör ki alkış yerine yuhalanıyorduk. Seyirci provalardan hatırladığı kız öğrencileri seyretmek için heyecanlanıyor sahayı fazla işgal ettiğimiz düşünülerek yuhalanıyorduk. Gösterimiz bitmiş stattan dışarı çıkarılmıştık. Ve stat alabildiğine dolu olduğu için içeri alınmamıştık. Kendimi çok kötü kullanılmış hissetmiş ve bu kalabalığa, ayrıca buna sebep olanlara kinlenmiştim.
Oh çok şükür demek ki artık bu rezillik ve ayrıca genç kuşaklara yapılan işkence ve aşağılanma bitmişti. İlk defa bu gün bu kadar sevinçle doldu içim. Şimdi artık çocuklar belediyenin fuar alanında akrobasi, keloğlan masalları ve yabancı ülkelerden gelen öğrencilerin folklorik gösterisi, ayrıca çeşitli etkinliklerle kutlanıyordu. Hepsi eğlendiriciydi hepsi bireysel tercihe dayalıydı. Toyota Plaza önünden geçerken gördüğümüz manzara da bayram havasına tam uygun bir durumdu. Çocuklar için şişme oyun yerleri çocukların bu gününü anlamlı kılmaya ve onları bayramın ruhuna uygun hale getirmeye yetiyordu.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

29.04.13(PAZARTESİ)
Güneşli bir hava, hafif tertip yanıyoruz. Benim düşük tansiyonum yokluyor. Verimli bir gün geçiriyorum. Sınavlar, şiir yazma, günlük hepsi bir tarafa www. hikâyeler.net’ te şiir yayınlamak
Hayatımın en bereketli günlerimi geçiriyorum. Geçen yaz Ramazan- ı Şerif’te yazdığım Ramazan Konuşmaları şiiri düzelterek temize geçiyorum. Bu bana müthiş bir haz veriyor.
Hayatımın hikâyesini yazacağım. Emekli olunca mı olur yoksa parça parça yavaş yavaş yazar mıyım bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa hikâye, roman ve deneme de yazmam gerek. Emir adlı o pek sevdiğim yıllarca önce yazmış olduğum şiirim ilk el yazımının bir kısmını buldum. Tamamını bulacağıma emini. Bu benim başyapıtım olacak belki de.
Eski defterleri beriye almalıyım. Ancak eskileri temize çekmek şiir dışında bana pek haz vermiyor. Şiir de de her defasında yenilikler değişiklikler ilave ve çıkarmalar yapmak işin zevkli tarafı. Yeniden yaratıyormuşum o an ilham geliyormuş gibi oluyor bana.
Yıllar önce yazdığım o modern romanları ve günlükleri temize çekmem gerekecek. Üniversite yıllarımın ürünleri o roman. Günlükler öğretmenlik hayatımın en cafcaflı günlükleri. ‘Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. O günlere gitmek pek eğlenceli olacak galiba.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

23.02.2013


Günlük Yayınlamaya başladım.En yeni günlüklerimi hem de. Eskilerini de yazarken yenilemeye çalışıyorum. Geçen eski bir günlüğü yeniledim. Tahkiyeyi kullandım biraz fazlaca. Bu bana gelecekte hikaye yazabileceğim düşüncesini ilham etti.' Yakın çevremin hikayelerini nehir roman tarzında yazabilirim' dedim kendi kendime. Babamın, dedelerimin, ninelerimin, hatta amcalarım ve kardeşlerimin. Kimi ilgilendirir bilmem, ama Nana adlı bir fahişenin hayatını anlatan Zola'dan cesaret almam hiç de yanlış değil bence.
Bana evinden seyrek çıkıp eltisine giden ananemin sokakta karşıma çıkıp koynundan para çıkarması ‘al torunum bunu ben öldükten sonra ruhuma Kuran-Kerim okursun’ demesi az abidevi bir davranış değil herhalde. Hatta o evinden çıkmaya çıkmaya güneşten mahrum yaşayan kadının bir evliya önsezisi içinde olduğu düşüncesi hissettirmiyor değil. Ben o zamanlar ilahiyat öğrencisiyim… Belki de imam hatip okuduğum yıllar o yıllar. Abim de aynı okulda okuyor ve benden de başarılı.Kardeşim de bizden birkaç sene sonra aynı okulda okuyacak. Onun yalnız bana bu cömertliği yapması ve benim de bir 10 yıldır her gün bir cüz okuyarak geçmişlerime bağışlamakta olduğumu söylersem- riyakarlık olmasın- ne kadar haklı olduğumu anlarsınız. Hatta diğer torunların bu Kur’an-ı Kerim okuma işine pek sıcak bakmadıklarını söylersem ne kadar haklı olduğumu anlayabilirsiniz.
Dahası babaannemi biraz hatırlasam, onun da ne büyük bir insanlık anıtı olduğu açıkça gözümün önünde canlanmıyor değil. Yemeden içmeden bütün ömrünü çalışarak geçirirken ne düşündü acaba? Fakirliğin ezici baskısından kendini ve ailesini kurtarmak isterken bugün benim refahımın en büyük amili olduğunu itiraf etmekten şeref duyuyorum. Koskoca bir sanayi arsası bugün için trilyonlar ifade eden servet…

Devamını Oku