Ahmet Kemal Şiirleri - Şair Ahmet Kemal

Ahmet Kemal

25.06.13 (SALI)


Tayin işim tamam. Sınavlarda görev alamıyorum. Emekli olma fikri iyiden iyiye beni zorluyor. Ne yapsam bilmem ki. Mahkeme yolundan vazgeçsem mi? Bu durumda biraz danışmalıyım çevreme.
Yine sıcak olacak bu gün. Farkında eğilim henüz. Korkudan evden çıkamıyorum ki. Oysa yapacak işlerim var. Doğalgaz firmalarıyla görüşmek, topladığım kuponları bayie götürmek, iş mahkemesi hâkimiyle konuşmak, bilgi almak. Hilmi abiyi aramalıyım bu ara. Adam tatile gitmiş. Oysa bize Sedaş ’tan yeni bir randevu alması gerek. Ben kendimdeki ataleti anlayamıyorum.
Hafta sonu İzmir’e gidecek miyim bilmiyorum. Atatürk Üniversitesi mezunları toplantısına gitmek için mahalle baskısı var üzerimde. Oysa hiç müsait değilim. Borçlar boyu aştı. Kredi kartları zorlanıyor. Düğün masrafları, inşaat harcamaları, çocukların ve evin giderleri belimi büküyor.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

24.06.13

(PAZARTESİ)


‘Tanrım sana geliyorum; çünkü öyle sanıyorum ki seni tanımanın dışında ne varsa hepsi boştur, manasızdır.’ diyor Andre Gide.’Nurlu yollarında bana rehber ol’.Altını çizmişim bir çok cümlenin olduğu gibi.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

23.06.13 (PAZAR)

Bu akşam Berat kandili. Hatun, ben, kızım oruçluyuz. Yunus beni de kaldırsaydınız diyor. Bu gece günahların affa mazhar olacağı gece. Adı üstünde berat. Bir arkadaşın oğlu vardı adı berat. Bu nereden geldi aklıma şimdi. Her halde böyle bir gecede dünyaya geldi
Akşam akraba yemeğindeydik. Tavuklar yarı pişmişti ama yine bu kalabalık, bu kaynaşma zevk veriyor. Bir de ev sahibi misafirlerle oturup sohbet etse, o iş bu iş deyip bizi yalnız bırakmasa.
Mustafa abim çok konuşuyor. Elime aldığım gazeteyi okuyor ama anlayamıyorum. Bir de ev sahibini savunuyor işi var diye. Ben de işi bıraksa da seninle konuşsa sen de beni rahat bıraksan ben de gazetemi okusam diye yanıtlıyorum.
Hava esiyor burada. Oysa dün ne bunaltıcı sıcak vardı İzmit’te. Acaba yine öyle midir? Burası köy de onun için mi bu güzel hava.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

17.07.13 (Çarşamba)


Bugün Ramazanın 8. Günü. Havalar serin gidiyor. Ben vantilatör aldım ama kuramadım. İki gün kafamı dinledim. Evde kimse yoktu. Ooh hayat varmış! İnsan hayatın akışında sık sık kendini dinleme ihtiyacı duyuyor. Kadın dırdırından çocuk vırvırından uzak yaşamak. Onlarla da olmuyor onlarsız da olmuyor.
İki gündür yazamadım. Gitgide yazma bağımlısı oluyorum. Günlük yazmak istiyorum. Bu tür kendimi anlamama sebep oluyor. Bu gün biri aradı Fen Lisesini soruyor. Biri İmam hatip Lisesine yazdıracakmış çocuğunu. Bir eğitimci olarak benden bilgi almak istiyorlar. Ben hala Fen Lisesinden ayrılmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Hep sevdiklerimi benden alıyorlar. Çok mu seviyorum yoksa bilmem ki? Önce küçük oğlum, sonra kızım ve öğrencilerim.
Yaşlı teyze ne kadar sevindi beni görünce. Oturdum konuştuk düğün davetiyesini verdim çocuklarının. O bana 10 lira verdi kocasının ruhu için. Düğüne gelemem ama dedi al bunu davetiyemin içine koy. Öyle içten söylüyordu ki almadan edemedim. Onlar gelmez dedi. Ama sen gene davetiyeleri bırak. Sen babana ne kadar benziyorsun öyle. Onun ezanını özlüyorum. Halama uğruyoruz. O bu kez amcakızının evinde. Kendini toplamış. Yemekleri zorla yediriyorum ona diyor. Beni herkese şikâyet ediyor diyor. Seni bayramdan sonra ben alacağım diyorum inşallah. Yeni eve geleceksin. Rabia’nın odasını vereceğim sana. Kanaati anlaşılmıyor yüz ifadesinden. Ama durumu iyi. Annemin eziyeti burada yok. Annem kıskançlıktan yapmadığını bırakmıyordu zavallıya. Seni ona vermeyeceğim dedim. O sana eziyet ediyor. Umarım bu onu sevindirmiştir.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

27.06.13 (PERŞEMBE)



Gide, Stendhal’in günlüklerini okurmuş sürekli. Dostları yadırgarmış. Ben de onunkileri okudum durdum ömrüm boyunca. Gide hep benim dostum sırdaşım olmuştur, dostum sırdaşım demeyelim de öğretmenim diyelim isterseniz. Onun Dünya Nimetleri şiir gibi gelmiştir bana.
Şiir kitaplarını da böyle okurum hep. Fen Lisesi öğrencileri de şaşmıştır bu an belki de. Bir dönem bir şiir kitabını yanımda taşıdığım, ara ara okuduğum olmuştur. Behçet Necatigil’i, Atilla İlhan, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu sırdaş ve dost edindiğim yazarlar. Bir ömür onları okudum durdum. Fakültede öğrenciyken Dağlarca’nın Çocuk ve Allah’ını keşfetmiştim. Öğretmenliğimin ilk yıllarında yanımda taşıdım onu hep. Sonra Karakoç’un Leyla ile Mecnun’unu. Bir ara Çile’yi taşıdım durdum. Hep bir kitap yanımda oldu zaten.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

02 TEMMUZ 13
(Salı)
Hayat ne ki? Rakamlardan mı ibaret? Bir yalan dünyadayız yuvarlanıp gidiyoruz. Sıla- i rahimden başkası yok. Hepsi yalan hepsi boş. Var olsun eş dost, var olsun dini hayat. Onlar da olmasa iyiler, iyilikler ve erdemli işler de olmasa bu dünya yaşanabilir bir yer değil. Geçmiş zaman, eski dostlar hayatı daha bir anlamlı kılmakta. Düşler, sevgiler ve şiir. İşte her şey bu. Dahası bilim yani öğrenmenin zevki, kültür, ayrıca zikir hayatı anlamlı kılan öğeler. Yapacak işleri olmak, bir ideal sahibi olmak ve bu ideale giden yolda hedefleri olmak. İşte bunlar yaşam yolunun aydınlatıcı rehberleri.
Bütün bunlar olup biterken insanın bir varoluş anlamı ortaya çıkar ki yaşama sevincini besleyen bu atardamar ve ona bağlı kılcal damarlar ruhu beslemekte.
Geçmiş zaman aşkları, eş sevgisi, çocuk sevgisi, dostluklar. Hayat sevgi üzerine kurulu desek yanlış olmaz. Hep bu değişmeceli sevgiler gerçek sevgiyi elde etmenin bir geçidi, bir alet ve aracı. Onlarsız olmaz, yalnız onlarla da olmaz. Mecazi aşktan hakiki aşka varmayan bir şey elde edemez. İşte tasavvuf bu yolun kendisi. İnce yol. Tarikat. Ruhun lime lime parçalandığı bir ortamda onu yeniden aşkla imar eden diriliş soluğunun yolu. Biz o yola talibiz. Allah dostlarının yoluna. Aşktan anlamayan ham yobaz kara softaların yoluna değil. Bir de tabii Necip Fazıl’ın deyimiyle küfür yobazı var ki cinsellikten başka bir şey düşünmeyen zavallıların yolu. Günü birlik aşkların tensel zevkleri şaşırttığı para kadın şöhret ve makam sevgisinin körelttiği ruhların cehenneme atılış serüvenlerini gör. Nasıl da bir sinek gibi yalancı şekere yapışıp kalıyorlar da kendilerini dünyanın en üstün insanı sanıp başkalarını hor görüyor hatta aşağılıyorlar. İbn –i arabi ‘Maddeye tapanlar deniz suyu içene benzerler. İçtikçe hararetleri biraz daha artar’der.
‘En güzel şeyler bize çılgınlığın fısıldadığı ve aşkın yazdırdığıdır’ diyor Gide. İşte bize şimdi o aşk lazım. Her an yenilenen, yenilendikçe artan bir aşk bu. Mükemmeli görmek ve ona âşık olmak. Kemalin zirvesi yaratıcıdır. Her şeyin en mükemmeli onda. Kendi fani varlığından sıyrılıp ebedi varlıkta yok olmak, işte amaç bu. Nakıs ve eksik varlıklardan sıyrılıp mutlak olana, mükemmel olana kendini bağışlamak. Yalanı bırakıp gerçeğe varmak. Gerçek yani hakikat. Çünkü ‘hak geldi batıl zail oldu’. Batıl senin varlığın, benliğin yani nefsindir. Ben dediğin, benim dediğin her şey. Sahte bozuk çirkin ve kalp olan her şeyi terk etme zamanıdır artık. Seyr-i suluk bu yoldadır. Gitmek ve hiç geri dönmeden ilerlemek. Ta vuslata erinceye kadar. Fena fillah. Oraya gidinceye dek geçilesi çok makam var. Bütün bu uzun yol tek ışıkla aşılabilir ancak. Sevgi. Allah dostlarını sevmek. Şah -ı Nakşibendilerin yolu İmam-ı Rabbanilerin yolu, Seyyid Abdülkadir-i Geylanilerin, Mevlanaları n,Hacı Bektaş-ı Velilerin, Hacı Bayram ı Velilerin, Yunus Emrelerin yolu bu. Onları sevmenin onlarca sevilmenin, onların kölesi olmanın yoludur bu.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

ZEKİ HOCA


Hoca öğrencilerine hep güzel şeyler söylüyor. Teşvik ediyor onları. Hadi aslanım hadi, çok güzel sen bir tanesin, sen çok zekisin, sen çok çalışkansın. Hadi biraz daha gayret. Hadi yüksek sesle oku. Hadi duyayım seni.
Onları caminin içinde bir halka yapmış, bir birine mesafeli oturtmuş rahlelerinde Kur’an-ı Kerimleri okuyorlar, sesleri bana ulaşıyordu. Cemaat camiden tamamıyla çıkmamıştı. Ben de camiyi terk etmek istemiyordum bu Ramazan- ı Şerif gününde. Dışarısı sıcaktı. İçerde klima çalışıyordu. Bu ortamda en güzel yer burasıydı.
Hafızlar az önce Kuran-ı Kerim okumayı bitirmişti. İki kişiydiler; bir 18, 19 yaşlarında, diğeri 10, 12 yaşlarındaydı. Ön safta öğrenciler dizilmiş mukabeleyi takip ediyorlardı. Yanımda duran bir tanesi oldukça küçüktü. Ben ona kaybettiği yeri bulduruyordum. Onun bu gayreti hoşuma gidiyordu. Bu çocukların bu kadar istekli oluşları hocalarının eseriydi.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

05.07.13 CUMA


Gel benim dertli günlüğüm. Bu ne karışık bir yaşam. Bir yanda inşaat, bir yanda düğün hazırlıkları, bir yanda tayin ve yeni iş yerinin getireceği sürprizler, diğer yanda borçlar. Neden dağıldım bu kadar?
Yıllar önce yapacak iş bulamadığımdan can sıkıntısından kurtulamadığım günleri hatırlıyorum. Allah’ım bunları hep ben mi istedim. Dua mı ettim başımı bu kadar karıştırmak için. Şimdi Allah’a yalvarıyorum bu karışıklığa bir son vermesi için.
Cuma saati yakın ben günlük yazıyorum. Oysa hazırlık yapmam lazım. Esim’le kızım gelinlik provasında. Dün laminant için Mehmet Ali Paşa mahallesine gittim. Benim çocukluğumun geçtiği mahalle burası. Adını beğendiğim tanıdık bulduğum işyeriyle yaptım bağlantıyı. Ödemeyi yaptım hiçbir şey almadan. Her şey güvene dayalı. 3 gün içinde yapacağını söyledi. İnşallah. İki ortak da bir yerlerden tanıdık çıktı. Evimin altındaki adama yaptırmadım. Oysa koşullar aynıydı. Mal da, kalite de, fiyat ta aynıydı. Yine aynı şekilde birkaç yere sorduğum halde buraya yamuldum. Şimdi bekleyeceğim. Doğalgazcı araya başkasını soktu. Hazır kiracımız bizi yolda bıraktı. Ben de acele etmeyeceğim. Badana işi var. Temizlik var gazın açılması var.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

SEDDÜL BAHİR KİLİT BAHİR

Yıl 1915
Puslu bir 25 Nisan sabahı
Çıkar göklere ahı mazlum milletin
Seddül Bahir’de

Devamını Oku
Ahmet Kemal

KUŞLAR


1

Hüthüt öter önünde engel

Devamını Oku