İsyanım gönül
Vurdun yine gönül dağlara
Dağlar dayanmaz ahu zara
İtibar bizde
Yaşlarımız seksen yetmiş
İkinci iş kuruyemiş
Siz çerez mi diyordunuz
İvme
Kuşandım maviler daldım yeşile
Boynumda kırmızı çiçekli atkım
Ne ayıkla dost oldum ne keş ile
Karaya çektim gemileri yaktım
Kaçamadım
kaç göç dalgası vurdu serime
sözüm geçmez oldu bak özüme
çeksem gitsem diyorum kaçtır
kaçamadım kaldım çor çölüne
Kaf dağına gittim
Korktum
İsrafil suru dudağa,
Götürürken gördüm
Zangoç ipine sarıldı
Kaf/es
Konduğu yerden uçamaz
dağlar yok dikenli tel örmez
bir sınır var içten içe bir sınır
sınırın tellerine takılan ömür
ey sevgili geçmez böyle efkarım
eylesem gönlümü sefa ü seyran
yansımaz yüzüme hiç ızdırabım
virane harabım dilemem aman
Kalbim duracak
Derler ki on bin
Kuş türü var dünyada
Ah kuşlar uçamadım
Kaldıran olmaz
taşın bile yer yüzünde var eşi
her yaraya merhem rabbinin işi
kendine yetmeyince netsin kişi
boş kalan avucu dolduran olmaz
Kalem benim aşk dilim
İçimde yasak künye
Ateşe hazır fünye
Harfler elimde bilye
Kalem benim harp dilim
O gerçek bir şair. Aşkı tüm sadeliğiyle anlatan. Halktan biri... Bizden biri...
Ahmet Coşkun...
Onu tanıyalı bir kaç yıl oldu, ama onunla geç tanışmanın üzüntüsünü hep yaşadım... Benim onuncu kardeşim... Allah yüreğini salim etsin... onu çok sevdim ve seviyorum... Yaşayan en önemli şairlerden biridir..