Kıyak emeklim
Etin kuyruğunda sıra
Baston batanye emeklim
Ocagında yanmaz çıra
Tencere tava emeklim
Kıy bir açlık tabağa
bir şey, asil bir şey, iyi bir şey
ekmek buğusu gibi değil o sancı
gürül gürül içinde nehirler akar
dalgalar dış çeperlerini yalar
Kızgın çağ
Birer av hayvanına dönüşüyoruz
Kırıp döküp vahşice öldürüyoruz
Birileri bize ölüm koklatıyor
Kokusu burnumda
ruhum kavuşmuşken maviye
denizi özlüyorum ayaklarım suda
kanat çırpıyorum bir kör kuyuda
Konma bülbül gül dalına
Ne aşıklar düşer sevda yoluna
Derbeder gezerde bakmaz halına
Korkun
Çelikten duvarlar demirden asker
Zindanlar delecek yürekten sesler
Karanlıktır gece aydınlık besler
Koş dünya
Neler ettin ah neler ettin bana
Susadım su içmedim kana kana
Bir lokma ekmeğine yana yana
Fani seni cani seni boş dünya
Köy aydını babam
Aklımdan çıkmıyor o an
iki yayla arası gece vakti
kurtlar kesmişti yolu
omzumdan kapıp attı boynuna
Koymazlar
çok dil buldum okudum elif beyi
takmadım ömrümde ağayı beyi
hatim ettim el bilmeden dü seyi
kuş olup uçmaya koymazlar beni
Kül geceler
Karanlık suya dök közlerimi
Yıldıza hasret aya özlemimi
Mehtaba serenat sözlerimi
Arala perdeni ışığı yak geceler
O gerçek bir şair. Aşkı tüm sadeliğiyle anlatan. Halktan biri... Bizden biri...
Ahmet Coşkun...
Onu tanıyalı bir kaç yıl oldu, ama onunla geç tanışmanın üzüntüsünü hep yaşadım... Benim onuncu kardeşim... Allah yüreğini salim etsin... onu çok sevdim ve seviyorum... Yaşayan en önemli şairlerden biridir..