Empati
Empati: İsim, (ruh bilimi): duygudaşlık.
Unsurları:
Kendini başkasının yerine koymak!
Bir şeyi ya da kişiyi anlamak için hissetmek!
Doğru
Matematikte iki nokta arasında en kısa çizgi. Yani iki nokta, bir boyut! Birinci boyut!
“Doğru”, kime göre; neye göre? Doğru olarak tanımlanan her şey, herkese göre aynı değerde “Doğru” ifade etmez! Görecelilik ve izafiyet konusu! Biri ya da birilerinin “Doğru” olarak tanımladığı ya da kabul ettiği bir şey, başkası ya da başkalarınca “Eğri” olarak tanımlanabilir ya da kabul edilebilir! Aslında “Doğru” veya “Eğri” izafi olarak kabul ediliyor! Bir şeyin “Doğru” veya “Eğri” olması, tamamen göreceli! Fiziki açıdan uzayda “Doğru” olması kuantum alanda imkansız! Hem kütle çekim etkisiyle nesnelerin (şeylerin) , bükülmesi söz konusu! Yani teorik olarak “Doğru” tanımlaması, birinci boyutta en az iki noktanın birbirine karşı konumlanmasında söz konusu! Yani birinci boyutta! İkinci boyut yani düzlemde de teorik ifade edilir! Üçüncü boyutta, tamamen teorik olur!
“Doğru” tanımları veya kabulleri üzerinden yapılan tüm mücadeleler ve yaşanan çelişkiler, izafi, göreceli bir tanım ve kabul üzerinden yapılıyor! Birisi veya bir grup, kendi “Doğru” tanımı veya kabulü üzerinden birisini veya birilerini etiketliyor! Bu etiketi tamamen izafi olan kendi kabul ettiği tanım ya da kabul üzerinden yapıyor! Burada dikkatinizi çekmek istediğim şu; hiçbir şeyden etkilenmeyen bir “Mutlak doğru” zaten teorik olarak iddia edilir, aslen evrende olması 3. Boyutta fiziki açıdan mümkün değil! Kabuller, zaten 3. Boyutun argümanı olmaz! Kabuller, 1. Tercih (Ben) ve 2. Tasarım (Ruh) boyutlarına aittir! Bunun ilk çıkışı da tercih ve tasarım olduğundan “Ben”, etkisi olmaksızın bir “Mutlak doğru” olması imkansızdır! Kabul olarak vardır! Tanrı için “Mutlak” manada her şey, söz konusu olsa da insan için bu “Ben” izafiyetinde olmak durumunda! Ben izafiyetinin görülmesi ya da kaldırılmaya çalışılması da “Marifet” olarak düşünülebilir!
Doğru Mu Yanlış Mı
Hayır ve şer aynı kaynaktan evrenden. Yani Allah’tan! Evrende insanın algıladığı boyutta her ne varsa evrenin işleyiş sisteminin bir parçası olarak gerekli… İnsan için “Doğru” olan tercihidir. Bu tercihi başkası doğru bulmayabilir. Sorun şu; birileri kendi “Doğru” tercihini başkalarına telkin etmekle kalmıyor, zorla kabul ettirmeye kalkıyor!
Öğrencilerin bilgi seviyesini ölçmek için sorular hazırlayan ve cevap şıklarına “Yanlış” cevapları da koyan bir öğretmenin bu eylemi “Doğru” dur. Bir maksada yönelik yapılan tüm eylemler, maksadı sağlama açısından “Doğru” kabul edilir! Burada önemli olan öğrencilerin tercihlerinden öğrenme seviyesinin belirlemesidir.
Dünya Fani Değildir
Dünya, gerçekten fani mi?
Sözlükten, “Fani”: “sf. (fa:ni :) Ölümlü, gelip geçici, kalımsız”
Eğer Dünya, fani olsaydı; ahirindeki bir karşılıktan bahsetmek abes olurdu! Dünya, ahrete tarla ise bir karşılık oluşur ki bu “Fani” söylemi, isabetli olmaz! Dünya hayatının ahirinde bir karşılık, “Ceza ve ödül” vaat edilmiş ise Dünya, bu karşılığa dair tarla ise “Fani” söyleminin arkasında başka mana saklıdır! Bu “Fani” söylemi arkasına saklanan nedir? Düşünelim!
Durumlar
Tüm evrensel verileri vicdan değerlendiriyor. Eleme vicdan yoluyla.
Bilgi altyapısı eski ve özünü kaybetmiş, eksiltilmiş ilaveler yapılmış köhne kaynaklardan olunca işte durum.
Durum
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Düşünmek
Düşünmek ile bilmek aynı olmadığı gibi öğrenmek ile bilmek de aynı değildir! Bir şeyi düşünmek, onu bilmeye kapı açar ama bir şeyi öğrenmek, her zaman bilmeye kapı açmaz; aksine öğrenmek, bazı bilmeye kapıyı kapatır.
Düşünmeyen ama pek çok şey bilenler, öğrendikleri ile kendilerini kapamış olanların açmazı, “Kısır döngü” ve “Kaos” doğurur! Yani öğrenmek, bilgi almak ile olabilir ama bilmek, bu bilgileri düşünce ile işlemektir! Ham madde ile işlenmiş madde gibi! Ham madde, demir; işlenince makine olur!
Duygular Ve Algılar
Duygular mı algıları belirliyor, algılar mı duyguları?
Eylemleri duygular mı belirliyor, algılar mı; duyguları mı algıları mı öne çıkarmalı; yoksa her ikisini de yerli yerinde mi kullanmalı?
Düşmanın Düşmanı Dost Mudur?
“Düşmanın düşmanı dosttur” şeklinde bir anlayış ilkel dönemlerde kabul görmüş, hatta işe yaramış olabilir. Günümüzde bu nasıl işliyor ona bakalım.
Bu anlayış yakın dönemde bir ikna aracı olarak kullanıldı. Hala da kullanılıyor.
Afgan halkının dış yardımlarla sürdürdüğü bağımsızlık macerasını inceleyelim; Dünya’nın ikinci güçlü ordusuna kafa tutmak ancak birinci süper gücün yardımıyla mümkündü ve öyle de oldu. Milisler en gelişmiş silahlarla desteklendi ve Dünya’nın en büyük ikinci ordusu çekildi. “Allah bize böyle yardım ediyor” denildi çünkü milisler kazandı. Sonra ne mi oldu? Yerine yardım edenler geldi, yani düşmanın düşmanı olanlar “dost” olarak geldi…
Eski Mısır Ve Mezopotamya Etkisi
Mezopotamya ve Mısır algısına koca Dünya mahkum edilmeye çalışılmış. Avrupa, bundan sıyrılabilse de eserleri etkisi kalmış. Kolay değil. Avrupa’nın kısmen sıyrılması konusunda ciddi İslam alimlerinin görüşleri var! Oraya girmeyeceğim!
Bakınız bunun alt yapısı Orta Doğu toplumlarında nasıl oluşuyor: ganimet- hazine, halife ya da diktatörün ya kutsal olarak; insanlara ölüm cezasına kadar ağır cezaları da hukuksuz verebilen de halife veya diktatörler! Her şey açık, görünüyor aslında. Diktatörler, şunu gerçekleştiriyor; kutsal yetki olarak mal, ganimet yani, yetki de ellerinde; memleket menfaati varsa dilediğini öldürür, dilediğini ödüle boğar! Memleket menfaatinin göstergesi de baştakine koşulsuz itaattir! Firavun algısı. Eski Mısır'la paralel giden bir durum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!