Savaş
Savaşı kimler çıkarır, savaşta kimler ölür, kimler kazançlı çıkar?
Bu üç sorunun cevabı çok şey ifade eder!
Savunma Mekanizması
Önce kelimelere, bakalım.
Savunma:
Saldırıya karşı koyma, amacına dair eylem; oyunda, oyuncunun rakibe karşı yapması gereken eylemler!
Mekanizma:
Sahip
Bir neslin tüm kökeni ve şahsiyeti silikleştirilmiş. Eski Afrika'da siyahlar beyazlara "Sahip" diye hitap ederdi. Köle olduğuna inanmışlardı. Eski çağ efendilerine köle olmakla övünen insanlar türeyince nesil de güme gidiveriyor... Orta Çağ efendilerine köle olan insanlar... Bu çok zor bir durum...
Aslında dinler konusunda çok daha eski kaynaklardan gitmek gerek. Mesela İsrailoğullarının "Seçilmiş" ırk kavramından bakarsak dinler bozulunca ya da güncel anlayışa uygun olarak anlaşılmayınca insanları mahvetmiş. Tamir ederken, bozmuş ama o zamanında tamir etmiş elbet! Sonrasına yansıyınca bozuluyor iş. Bunu Hıristiyanlar için düşünürsek "Haçlı Seferleri" konusu var Müslümanlar için ise mezhep kavgaları ve iç menfaat kavgaları ön plana çıkıyor. Yani din düzeltmek için var ama güncellenmezse bozuyor uzun vadede. Bu ayara benziyor terazinin kefesini ayarlarken her seferde biri az ağır olunca denge için kullanılan gramlar artıyor. Aslında son peygamberle aracılık, son kitapla da kutsal kitap dönemi tamamen kapandı. Yenisi olmayacak, aracı da kutsal kitap da olmayacak. "Kitaplara iman ve peygamberlere iman" rüknüne de dikkat etmek gerek! bir de Fussilet suresi 43 de bahsi geçer. Son peygambere verilen bilgiler ile öncekilerin aynı olduğu bahsi var. Yani değiştirildiği için aynı bilgiler yenilenmiş. Bu nedenle "Kitaplar ve peygamberlere iman" rüknü var. İnanç konusunda zaten insan özgür olmazsa onunda bir anlamı kalmaz. "Senin dinin sana benimki bana " konusu bunu hallediyor aslında. İnsanlar bunu iyi anlayıp din ve mezhep savaşına girmezse din sorun çıkarmayacak.
Ölüm
Tüm canlıların ölüme mahkum olması, “Ölümsüzlük” arayışının esas kaynağı!
Ölüm, “Canlı” olan için anlamlı! “Ölümsüzlük”, bildik manada canlı olan için anlamlı olmaz! Canlılığın nasıl tarif edildiği de önemli! Canlılık, sınırsız kaynaktan tercih ile ruhsal tasarı alanına çekilen ve madde hacim ile algılanan bir faaliyet gibi.
“Boyutlar” konusu anlaşılmadan “Ölüm ve ölümsüzlük” yeterince anlaşılmaz! 3. Boyutta “Ölümsüzlük” mümkün değildir çünkü madde hacim kazandığında ölmeye başlıyor. Zaman- mekan izafiyeti ve entropi, eskime, bozulma başlıyor! 3. Boyutta canlılık, ölüme doğru bir akışla mümkün! 3. Boyutta maddenin açığa çıkması ile ölümü arasındaki faaliyete “Canlılık” diyebilirim.
Orta Çağ Argümanları
Zihni özgür ve aklı reşit olmayan beni anlayamaz...
"Seçilmiş ırk ve seçilmiş kişiler olmasa insanlık yok olur! " Bu söylemler eskidi. Ama hala kullanalar bunu fark edecek mi?
Örten
Hakikati perdelemek ve örtmek için çaba sarf edenler, bu kapsamda!
“De ki: "Ey Kâfirler! " ﴾ 1﴿ "Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem." ﴾ 2﴿ "Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz." ﴾ 3﴿ "Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim." ﴾ 4﴿ "Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz." ﴾ 5﴿ "Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." ﴾ 6﴿ Kafirun Suresi; Diyanet.
Buradaki “Ey kafirler! ” kimler? Genel olarak kişi kendini bu kapsamın dışında tutup, istisna edecek ve etrafta “Kafir” arayacak bu hitabı üzerinden atmak için! Bu sık rastlanan durum çünkü “Kafir” dendiğinde İnkar eden anlıyor da ondan! Kendisi inkar etmediği için kafir arıyor hariçte, sure de onu uyarmıyor şeklinde düşünüp hariçte kafir arıyor bu suredeki ikazı üzerinden atmak için! Oysa sure “Örten” kapsamında herkes için geçerli!
“Kafir” “Örten” manasından, yani hakikati örten manasından bakılınca kapsam o kadar genişler ki tüm inanalar da bu kapsama dahil olurlar! Yani hakikati örtenler sadece “Kafir”ler değil, kim örterse hakikati bu kapsamdaki ikazdan payını alır!
Özlü Sözlerle Laf Sokmaca
Eski zaman filozofları veya din adamlarının kalıplaşmış, “Doğru” kabul edilmiş sözleri vardır. Kimse o sözleri irdelemek istemez çünkü o sözleri toplum “Doğru” kabul etmiştir! Yanlışlığını iddia etmek kimin haddine! İşte o sözleri rastgele kullanarak o sözlerin söyleniş amacını aşmak var! Ben bunu yazacağım.
"Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım vardır ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adamı mı diye" Mevlana sözü olarak bilinir!
Bir şiir sitesinde bir konuda tartışıyorduk! Ben bir konuda “Uç” sivri bir fikir beyan edince genç bir kız bana bunu yazdı; “Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım vardır ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adamı mı diye". Ben de dedim ki; “Hakaret ediyorsunuz! ” Eleman ne dese beğenirsiniz; “Bu söz benim değil, Mevlana’nın sözüdür, Mevlana sözünü yazmak hakaret değildir! ” İşte bakın her söz her yere yakışmaz!
Paralel Evrenler
Her şey, hiçten var oldu! Hiçin potansiyelinde olmayan var olamaz! Olanda ise hayır vardır! Hiçbir şey başıboş değil; belli bir kurala uyar, yörüngede gezer! Dönen sistemler iç içe Atomların dönen sistemlerinden tutun galaksilerin dönen sistemlerine kadar hepsinin dönüşünün izafi hızı ve turu ile zaman; bu turun yapılması algılanabilmesi de mekanı adeta açığa çıkar. Zaman ve mekan aslen harekettir. Cansız sanılan maddeler de molekül yapılarında hareketlidir! Küçük, ne kadar küçük bilinmediği gibi; büyük, ne kadar büyük de bilinmez! Sadece kıyas ile göreceli algılanmaya çalışılır! Zaman, dönme hareketine benzer! Bilgisayarın diski gibi tur sayısına göreceli işlem hızı açığa çıkar! Dönme hareketlerine de takılmadan anlamaya çalışmak istiyorum zaman-mekan konusunu. Mekan ise zamanın gözlemlenmesinden başka bir şey değildir! İkisi de izafidir, bana göre!
Zamanın dönüş üzerinden hesaplanması yeni değil. Gün, yıl gibi dönüşe bağlı hesaplamalar yapılmış! Güneş sistemi gibi dönen “Felek” sistemlerinin her biri Galaksiler ve onların üst felekleri, adeta makro zamanı oluşturuyor. Mikro boyutta zamanın kısalması dönülen mesafeyle alakalı yani mekan ile alakalı. Mekan, büyük ise dönüş yavaş mekan küçük ise dönüş hızlı algılanır. Vites sistemlerini düşünelim; bir çarkın tek dönüşü, ona bağlı başka çarkın mesele dört katı oluyor! Bundan istifade edip vites sistemi geliştirilmiş… Konuya dönelim; bu iç içe dönüşler mekan izafiyetinde zamanı açığa çıkarıyor! Mikro alanda, popüler tabir ile kuantum alanda hızlı olan şey, zerre mesela Galaksilerde külli olarak göreceli bakılınca yavaş sanılıyor.
Demek ki mekana izafi olarak hızlı dönen mikro feleklerdeki zaman daha küçük ölçekli oluyor! Mekanı geniş olan Galaksiler için de zaman adeta genişliyor. Mesela; bisikletin pedalının vitese oranla bazı bir pedal turunun tekeri mesela dört kat çevirmesine benzer. Aynı zaman zarfında pedal, tek tur atarken teker, dört tur atar. Bu tur üzerinden zaman açığa çıkarmaya kalkar isek; pedalın bir turu “Gün” ü tekerin dört “Gün” ü oluyor! Pedaldaki hız, tekerlektekinden daha az olduğundan tekerlekde, zaman daha hızlı olur; pedalda, daha yavaş. Bir üst felekte ise mesela bu olay Dünya mekanında ise 24 saat sürer bir tur! Kafamız karışmasın; bir böcek pedalda yaşıyor ise zaman hesaplaması izafi olduğundan bir dönüşe bir “Gün” der! Tekerde yaşayan böcek ise arkadaşına göre 4 kat daha fazla bir hesap yapacaktır; fakat tüm mekanı etkileyen üst felek yani Dünya zamanı, ikisi için de bir üst felekten bakınca aynı olacaktır! Nereden bakıldığına bağlı çünkü! Dünya’nın bağlı olduğu Güneş felek sisteminin de topluca bir dönüşü var ve onun da bir yılı mesela Dünya hesabıyla yaklaşık 26 000 yıl olur! Daha üst feleklerde bu zaman ve mekan göreceliliği düşüncede gözlemlenebilir! Öyle ise bir üst felek bir alt feleği zaman ve mekan olarak kapsıyor! En kapsamlı felek, hepsini kapsar ve zaman ve mekanın da hükmü kalmaz o boyutta. İşte zaman ve mekandan münezzehliğe doğru bir bakış… Fiziki örneklerde takılmadan metafizik boyutunu düşünelim, anlarız işi…
“Zerre, küllün aynısıdır aynasıdır! ” hakikatini akıldan çıkarmadan konuyu anlamaya çalışalım, diyorum. Maddenin plazma yapısı da unutulmasın, katı sanılan maddeler de aslında bulutsu bir yapıdadır mekan boyutunda! Şimdi paralel evrenler konusunda konuşabilirim!
Rab Algılamasındaki Süreç İşletilmelidir!
Rab algılamasındaki süreç doğru okunmalıdır!
İnsanın kişiliği nasıl ise "Rab" algısı da ona görecelidir. Rab algısı, Rabbulalemin'in yani asıl olanın, bireyin kabiliyeti nispetinde algılanmasıdır! Yani kişinin Allah algısı, kendi kabiliyetince olacaktır! Bundan şöyle bir sonuç çıkar; herkesin "Rab" anlayışı aynı olmaz! Bu nedenle bazılarının "Rab" algısında, hacıyatmaz gibi her durumda yüzsüzce duruş sergilemek vardır; ya da zeytinyağı gibi üste çıkmak. Bu kendi Rab algısının kendisini aldatmasıdır! Rab algısı Rabbulalemin gerçeğine ne kadar yakın ise kişi o kadar marifet kazanmıştır. Uzak ise o nispette yüzsüzlük ve cehalet kalmıştır!
Quantum Fizikteki “Çifte Yarık Deneyinden” Çıkarımlar
Deneyi Hatırlayalım: Bir duyarlı levha önüne bir engel konuyor ve engelde dikine bir yarık aralık var! Bu levhaya doğru atılan cisimler (bilye veya top olabilir): bu yarıktan geçenler arka levhada bir çizgi oluşturuyor! Bunu su dalgalarıyla yapınca da tek yarık olduğunda yine bir çizgi söz konusu! Bunu iki yarık yan yana olarak deneyince top ve bilye ile arka planda iki çizgi oluşuyor! Çift yarıkta su dalgaları ile denendiğinde arka planda bir girişme modeli oluşuyor bu iki çizgi değil de daha fazla çizgi! Dalgalar yarıktan geçtikten sonra birbirleriyle kesişiyor ve arka plana girişme modeli yansıyor! Bu ışık ile denendiğinde (Işık, hem dalga hem tanecik gibi davranıyor) yani ışığı çift yarıktan yansıtınca girişim modeli oluşuyor eğer gözlem yapılır ise gözleme dayalı bir etki oluşuyor ve ışık tanecik gibi davranıyor. Özeti bu; yani Quantum alan, gözleme dayalı işliyor! Quantum alanda teorik olarak bilinen en küçük parça “Sicim” buna “Zerre” diyebiliriz ama zerrenin bilinmeyen çok yönünün olduğunu unutmayalım! Aslında zerreyi anlamak, evrenin tamamını anlamakla mümkün! Ne de olsa bir zerre evrenin tüm özelliklerini potansiyel olarak taşıyor! Evreni anlamak nasıl zor ise zerreyi anlamak da aynı ölçüde zor olacaktır!
Evrendeki kurallar, küçükte ve büyükte aynı işler! “Zerre küllün aynısıdır, aynasıdır! ” şeklinde! Bir sicim aslında evrenin aynısı ya da aynasıdır! Yani boyut kazanmış bir çizgi çember olmak durumunda! Çemberin özelliklerine bakalım kapalı bir şekil ama genişleyebilir durgun suya atılan bir bilyenin oluşturduğu dalganın büyüyerek genişlemesi gibi!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!