Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

BahtıNur

Yolumda durma, nuru takip et; beraber gidelim!
Gelecek elimizde, ver elini birlikte coşalım.
Hayallerimizde bulduk gerçeği, kurduk geleceği!
Oyunları bozduk, kaldırdık engelleri…

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Sır Kalmalı Mı Kalkmalı Mı?

Sır:
“1. isim Varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey
2. Aklın erişemediği, açıklanamayan veya çözülemeyen şey, giz, gizem
3. Bir işin, bir şeyin dikkat, yetenek, deneyim ve sezgi yardımıyla kavranabilen en zor, en ince yanı

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Söylem


Mevlana'nın söylediği gibi; dünle beraber gitti düne ait ne varsa bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım. Bunu sadece yeni şeyler söylemek şeklinde sınırlamak da doğu olmaz. Evren ve insan sürekli gelişiyor, yenileniyor. Eski söylemler yeni ihtiyaçları tam olarak karşılamaz. Eski zamanın kabulleri ve tekamül durumu yeni zamanla aynı değil. O zamanlar insanlık daha ilerdeydi ya da gerideydi şeklinde polemik yapmak da faydasız! Geçmiş, adı üzerinde geçmiştir.

Özgün olan değerlidir. Eski zamanda değer kazanmış kişilerin sözlerini papağanlamak başka, kendi özünden söz çıkarmak başka... Eskisi olmayanın yenisi olmaz. Elbet eski söylemlerden ders alacağız ve kendi söylemlerimizi üreteceğiz!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Tarihe Gömülmek

Tarihi kazıları bilirsiniz, eski zaman insanları hakkında bilgi verir! Tarihe gömülmüş bilgiler, kazılarla adeta hortlatılır! Halk arasında, “Hortlamak” tabiri vardır, bazı ölülerin ruhunun insanlar arasında hortlak olarak dolaştığı fikrine dair! Bu genelde “Kötü” olarak bilinen kişilerin, bu etkisinin öldükten sonra da devam etmesini ifade etmek içindir! Fikirlerin hortlaması, hortlatılması gibi!

Bu fikir hortlatması aslında devamlılık gösterir! Yeni nesle, hep eski zamanda yaşamış olanların fikirleri daha bebekken verilir! Aslında yeni nesil, eski bilgilerle kodlanır! Bu nedenle tarihe gömülmüş olan fikirler, öğretiler ve kişiler yeni nesilde hortlar! Adeta yeni nesil üzerinde tekrar yaşar! Bunu felsefi düşünelim. Tarihsel bir dönemde, topluma “İyi-kötü” etki etmiş olan kişi, fikir ve öğretileri tekrar yaşamak veya yaşatmak isteyenler olabilir! Bunun için de bu kişi, fikir ve öğretiler halk tabiri ile hortlatılır! Mesela bir kişinin tüm yaşamı, yeni nesil üzerinde yansıdığında o kişi hortlamış gibidir! Bir robot düşünelim, yazılımı muhafaza edilmiş ama robot eskimiş, bozulmuş; bu robottaki yazılım, yeni bir robot yapılıp ona yüklenir ise o robot ruhen hortlamış gibidir!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Tanrı’ya Ne Yapması Gerektiğini Söylemek

“Tanrı zar atmaz! ” diyen Einstein’a meslektaşı diyor; “Tanrı’ya ne yapması gerektiğini söylemeyi kes! ”
Tanrı ne yapar, ne yapmaz? Bunu kim bilir? Hiç kimse! Ne isterse onu yapar ve kimse de ona engel olamaz!
Evrende her an, her şey olabilir! Tüm olasılıklar, tercihe açık tutulmuş. Gözlemci, bunlardan birini tercih ettiğinde o tercihi belirleyici rol oynuyor! Yani tercih, sayısız seçenekten bir durumu belirlemek oluyor! Yani tercih, diğer olası durumları iptal edip tercih edileni belirliyor!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Tapınma

“Ben sizin taptıklarınıza tapmam! ”

Tapınma: Tutku ile sevmek, bağlanmak!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Şüphe

Şüphe, ilim ile dengelenebilir. Bilinmezlikte olan ya da yeterince ortada olmayan, açık olmayan bir şey konusunda "Şüphe" kolay kalkmaz! İlim nasıl "Ben" alanında hükmeder ise "Şüphe" de ancak "Ben" alanında ilim ile dengelenebilir! Yoksa irdelemeden ya da ezbere veya geleneksel taklit inanç ile edinilen kanaat eğreti olur ve "Şüphe" ile karışık olması kaçınılmaz! Zaten "Şüphe" mutlak manada kaldırılamıyor! Bunun nedeni izafiyet! Evreni izafi algılayan insan, 3. Boyutta hiç bir şeyi mutlak olarak kapsayamaz, algılayamaz! Bu nedenle "Şüphe", mutlak manada kalkmıyor! Göreceli olarak azalabilir, genel görecelilikte sorun çıkarmayacak şekilde "Şüphe", pek çok bilimsel buluşlar ve tehlikelerden de insanları koruyabilir. Bunun için de "Denge" gerekli.

Bir konuda “Şüphe” var ise o konu, yeterince bilinmiyor yani bilinmezlik perdesindedir ya da bilinmemesi istendiği için perdelenmiştir! Mesela, “Küçük, ne kadar küçük; büyük, ne kadar büyük” bilinmezlik perdesinde! Henüz bu konuda kesin bir gözlem yapılamadı! Yani bir “Bilinmezlik” var bir de “Bilinmesi istenmeyen” var! Bilinmesi istenmeyen bir şeyin perdelenmesi ise “Setretmek” gibidir; “Tesettür” gibi! Bu ilmi, ticari, askeri, siyasi alanda da olur! Genel olarak toplumun her kesimi tarafından bilmesi istenmeyen ilmi konular setredilir, saklanır! “Gizli ilimler” şeklinde derinden işletilir! “Arif” olandan saklamak o kadar kolay olmasa da “Avam” kesimden saklamayı başarabilirler!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kağıttan bir uçurtmayım,
Kırmızı…
Sal ipimi yükseleyim
Gök denizlerde
Özgür yüzeyim.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Üç Kağıt

“Bul karayı al parayı” Üç kağıttaki amaç hedef kartı, dikkatle izleyip üç karttan hangisi olduğunu bilmek! Dikkat ve motivasyon sağlamak için çıkarılmış olduğu söylenir, sonraları bildik “Üç kağıtçılar” türemiş!

İnsanlık tarihinin en eski sınıflaması belki de “Üst-orta-alt” sınıf!
Mesleki olarak; “Çırak-kalfa-usta”

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Üçten İkiye

Önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim “Boyutlar” konusuyla alakalı olarak; 3. Boyutta, açığa çıkan 2. Boyuttaki tesiri nasıl ifade edebilirim? Diye düşündüm ve aslında 2. Boyutta olup 3. Boyuttaki tesirini ifade etmek için hayali vücut verilmiş varlıklar, madde alanında nasıl işliyor? Bu sorulara cevap aradım.

Kuantum alanda 2. Boyut-ruh-levha, “Belirsizlik” halinin çökertme alanıdır; yani belirlemek! 1. Boyut, ben yani gözlemci tarafından, gözlemciye göreceli olarak çökertilir! 3. Boyuta bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem” ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik" mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir! Bu nedenle, 3. Boyutta maddi bedeni görünmeyen ama maddi tesiri, 3. Boyut araçlarında işleyen 2. Boyut çökertmeler yani gözlemlerin tesirini ifade için bildik maddi bedeni olmayan hayali tesire (Zamir gibi düşünebilir) , adlar konulmuş! Bunlar, tesiri ifade için adlandırılır! Cin, şeytan, hortlak adlarıyla bilinen ruhsal tesirler! Ayrıntıyı herkes kendi zihninde halledebilir! Bu tesirlerin “Varlık” olarak düşünülmesinin asıl nedeni, tesirlerinin “Var” olması yani tesir de bir varlıktır! Madde alanındaki “Beden”, nasıl bir varlık ise “Ruh” da bedene tesir eden, bedene binmiş bir varlık olarak düşünülebilir! 2. Boyuttaki ruhsal tesirin, 3. Boyutta bedende işlemesi söz konusu! Varlık açısından, 2. Boyutta olan ile 3. Boyutta olanın birbirinden ayrı olması gerekmiyor ya da “Eşzamanlı” olması gerekir! Zaman ve mekanın, 3. Boyuta göreceli olmasından kaynaklı olarak ruh ve beden konusunda “Ruh’ un, ezeli ve ebedi olduğu; bedenin ise fani olduğu söylenir! Çünkü 3. Boyutta izafiyet vardır! Zaman izafiyetinden dolayı, “Önce-sonra” ayrımı; mekan izafiyetinden de büyük-küçük, az-çok, yukarı-aşağı sınıflamaları söz konusu! Hatta “Ben” yani tercih yani 1. Boyut tesiri için “Güzel-çirkin, iyi-kötü” sınıflamaları da devreye girer! Yazıda 2. Boyut tesirin, 3. Boyutta adlandırılması üzerinde duracağım. Yani ruhsal tesirlerin (ruh, cin, şeytan benzeri) , maddi alana etkileri!

Devamını Oku