Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

Gülendam

Gün doğmakta, vakit kıyamda!

Arılar çiçekte, kelebekler raksta;
Gül, bülbüle; nazda, niyazda...

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Güllerin en seçkinini gördü bu göz,
Gönül dinler mi gayri söz.
Sevdam düştüm ellerine...
Ahh bir gül (sen) ,
Sevdiğimi bilsen;
(Gül) ü versen.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Gün Cel

Evrende tekrar olmadığına göre, tesadüf de olmadığına göre; güncel yaşananlar gerçekten güncel mi?

Güneş ışığı Dünya’ya yaklaşık 8 dakikada geliyor! Yani o “An” da görülen aslında 8 dakika önce olup bitmiş! O halde şu “An” da yaşanılan başka boyutta bitmiş bir başka boyutta henüz başlamamış! Buradan şu çıkar tek “An” var o an trilyonlar boyutta dalgalanıyor, titreşiyor! Bir göle taş atmak ve o hareketin dalgalarının gölün kıyısına ulaşması ve oradan geri yansıması ve iç içe yansıma ve dalgalanmalar şeklinde çoğalması var! Yani şu an algılan(an) lar bir “An”! Bu durumda ilk “An” önemli! İlk anı bilen tüm yansımaları da bilir! Kahinler de bu mantığı işletir! Güneş örneğini hatırlayalım; Güneş’te bir şey olur! Dünya’ya ışık hızıyla ulaşır bu da yaklaşık 8 dakika sürer! Güneşte bir arkadaş olsa ve ışıktan daha hızlı haber gönderse telepati gibi! Ne olur? Kişi Güneş’te olanları 8 dakika önceden haber verir! Hatta bunu söylediğinde onunla alay da edebilirler çünkü daha ışık gelmemiştir! Işık gelince haber doğru çıkar ve bu sefer de başka kıvırmalarla olayı çarpıtmak isterler… Burada önemli olan “An” yansıması ve an, yansımışsa bilinebilirliği…

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Hafıza

İçine tükürün ucubelerin!
İnsan ayıpladığını yapmadan ölmez!
Benziyor mu, yoksa aynı mı?
Zaten yaşananlar mazi olur!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

İfrat Tefrit Meselesi

İfrat, aşırılık; tefrit, yetersizlik! Denge ise “Optimum”, ne ifrat ne de tefrit; ne aşırı ne de eksik! “Sırat” gibi!

Evren “Denge” üzerine kurulu! Pozitif (artı) , negatif (eksi) dengesi üzerinde işliyor! Her şey hassas bir denge üzerinde işliyor! Denge bozulduğunda, evrensel işleyiş bunu dengeliyor! “Hak”, denge sağlamak için! Bu denge, evrensel, ilahi bir sistem tarafından sağlanıyor! Yani “Hak” yerini buluyor!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

İkinci Boyutun Şifresi

Kadim anlayışta boyutlar, 1.2.3. olarak adlandırılmıyor! Boyutsuz, “Hiçlik”; 1. Boyut, “İlah”; 2. Boyut, “Ruh” veya “Levha (korunmuş) ”; 3. Boyut, “Dünya” olarak ifade edilmiş! Tüm kadim bilgiler, bu boyut adlandırmaları üzerinden kurgulanmış! Boyutları 1.2.3. olarak sıralamanın, klasik adlandırmadan daha pratik olduğunu söyleyebilirim! Adlandırmanın sıkıntısı şu; “İlah”, “Ruh”, “Levha”, “Dünya” gibi aslen boyut ifade eden kavramlar, gelişigüzel kullanılıyor ve anlayış veya anlatım, hedefine ulaşmıyor! Boyutlardaki yansımaların seyri yerine boyutları ifade eden tanımlar üzerinde kalmak var!

Tüme dair bir bakış elde edilebilecek iken tanımlarda takılıp bu tanımların ifade ettiği boyutta takılı kalmak var! En fazla 3. Boyutta takılmak var; sonra, 2. Boyutta, sonra, 1. Boyutta takılı kalmak var! Hiçlikte takılmak zaten mümkün değil. Yeter ki hiçliğe gel, orada takıl, kabul! 3. Boyutta takılı kalmak, madde ve zaman aralığında sınırlı kalmaktır! 2. Boyutta takılmak, ruhsal ve levha alanında takılı kalmaktır! 1. Boyutta takılı kalmak, tercih edici “Ben”, bilinmediği için tercihin nasıl yapıldığına dair ikilem içerisinde kalakalmaktır! “Tercih eden kim? ” sorusunu aşamamaktır! Bu durumda ya “Ben” yani kişi kendini inkar edecek ya da asıl kaynağı hiçliği, inkar edecek! Aslen ne “Ben” ne de asıl kaynak olan hiçlik, inkar edilmeden sorun çözülür! Çünkü “Ben”, hiçlikten tercih edilendir! Kaynaktan ayrı olamaz! Kaynakla bağı kesildiğinde “Ben” zavallı ya da aciz bir “İlah” gibi görünebilir! Bu nedenle boyutların hem sıralaması hem de hangi boyutun neyi ifade ettiğinin bilinmesi önemli! Zaman aslen yok, 3. Boyutta maddeye izafi algılanır! İşleyiş, tüm boyutlarda, zamansız veya eş zamanlıdır; algı, yanıltıcı olabilir!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

İç Denge

İnsanlık tarihi sürecinde insan davranışları üzerinden gözleme dayalı bazı tanımlamalar yapılagelmiş. Ben insanın kendini bilmesini, “Tanımlama” olarak ele almayacağım. Çünkü herkes kendini tanımlamakta kendince özgür ve sadece kişi kendini tanımlama yetkisine sahiptir! Bir kişinin başkasını tanımlaması zaten kendi değerleriyle izafi olacaktır! Bu nedenle kişinin “Ben” tanımına dokunmadan yüzeysel olarak genelleme şeklinde insan davranışlarını ele alacağım.

İnsan davranışlarının ana kaynağı “Ben” üzerinden, benliğin iki yönüyle (Artı-eksi; pozitif- negatif) yönleri üzerinden iki ana başlıkta bu davranışları irdeleyeceğim. “İyi-kötü” göreceliliğinde olmayacak bu bakış. 1.Başlıkta; “Pozitif ve negatif yönlerini dengelemiş insan”, 2. Başlıkta; “Pozitif ve negatif yönlerinden her hangi birinin baskın olduğu insan.”

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

İçinde Ara

“Her ne arar isen kendinde ara! ” Hacı Bektaşi Veli
Dışarda arayan bulamadı!
Her şeyin aslı içinde saklıdır!
Allah’ı mı arıyorsun kendi içinde ara!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Hiçin Potansiyeli Sınırsızdır

Her şey bir noktadan başladı! Nokta ise hiçten!
“İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? " (Meryem; 67)
Benim Dünyamda "İmkansız" kelimesine yer yoktur! Yani her şey mümkündür! Hiçin potansiyeli sonsuz, sınırsızdır! Sınırı insan kendi kıt algısıyla koyar. Sınır koyanlar, sadece kendini sınırlar! Yolda bir başkası dikilmişse iş kolaydır; ya kenara çekersiniz onu ya da etrafından dolanırsınız, kendi yolunuzda dikilmişseniz asla yol alamazsınız!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kavram Kargaşası

Ahmet Cevizci’nin “Felsefe Sözlüğü”; tırnak içi birkaç ifade aldım, konuyu anlamaya yardımcı olur!

Kavram; “Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide.” Ve “ Tıpkı tümce oluşturmak için terimlerin bir araya getirilmesi gibi, kavramlar da, önermeler oluşturmak ya da tam ve eksiksiz düşünceler düşünceler oluşturmak için bir araya getirilir. Bir kavram kazanmak, onu ifade eden terimlerin anlamlarını öğrenmektir! ” Ayrıca; “Kavram, bir sözcüğe yüklenmiş, bir sözcükte toplanmış bir bilgiyi ifade eder.” Yani kavram genişletilebilir, genişleyebilir! Öte yandan; “Buna göre, doğruluk ve yanlışlık, kavramların değil de, önermelerin bir özelliğidir. Kavramın tek başına yerine getireceği hiçbir işlevi yoktur; onun işlevi, ancak ve ancak önerme içerisinde belli olur.”

Devamını Oku