Nokta, Çember, Kara Delik
Her şey bir noktadan başladı…
Noktalar evreninde yaşıyoruz. Aslında noktalar yok, tek nokta var! Görecelilik olduğundan öyle zannedilir! Şöyle ki Jüpiter’i bir nokta düşünün. Jüpiter’i oluşturan sayısız mikro düzeydeki noktaların da Jüpiter ile aynı yansımayı verdiğini! Jüpiter’in dahi Güneş Sisteminde bir nokta olduğunu; Güneş Sistemine ayna olduğunu. Güneş sistemi kendi galaksisine ayna bu böyle büyür gider. Geri doğru da küçülür gider. Atomlara dek… Bakın bura çok önemli sayısız noktalar var zannı izafiyetten oldu. Aslında bir nokta var ve evrendeki tüm yansıma o noktayı gösteriyor ya da o noktadan yansıyor. Bu nedenle hadiste “Zerre küllün aynasıdır” denilmiş.
Pazarla Ma
İşte zulüm pazarlayanlarla duygusallık pazarlayanların arasında ya nötr kalıp haktan yana olmak ya da piyon olmak var. Bu en zoru yani işi anlamak ve doğru yerde olmak. Yoksa zulmü alkışlamak gerekmiyor. Bakın zulmü yaptıranlar insanları kendi amaçları ve hedeflerine sevk etmek için yaptırıyorlar aslında zulmü yaptıranla yapan aynı bilinçte değil. Bildik yönlendirme. Bir örnek vereceğim. Dışarıdan bakınca hemen güçsüz olanı savunuruz değil mi? Haksız olan, zayıf olan olsa dahi ilk tepki güçlüyü haksız görmektir. Bu ön yargıdır! Çünkü muhtemelen güçlü olan zayıf olana gücü yettiği için saldırmıştır diye düşünülür. Şimdi sıkı durun son dönem mücadelelerde durum nasıl? Perde arkasında yine güçlü olan ve yöneten egemenler var. Bunlar kuklacı gibi. karagöz oynatıcısı gibi. Perdeye yansıyan da şu; kuklanın biri zalim, diğeri mazlum ve kıyasıya birbirlerinin kanını döküyor. Seyirci mazluma ağlayıp helak oluyor, kuklacının ise umurunda değil. Kuklacı istediği tesiri almıştır! Yani seyircileri ağlatıp parsayı toplamıştır. Sağ eliyle oynattığı kukla veya sol eliyle oynattığı kukla arasında onun için bir fark yoktur. Birine zalim diğerine mazlum rolünü biçer ve sahneye sunar. Seyredenler de klasik tavır olarak mazlumu seçer! Bunda ne var? Bunda şu var? Eğer egemen oynatıcı olan, seçtiği bir tarafın seyirci tarafından seçilmesini ya da seyircinin bir tarafa meyletmesini istiyor ise kuklaları oynatırken egemen olanın istediği kukla mazlum rolü oynamaya başlar ve diğer kukla zalim olur! Maksat da hasıl olur. İşte hal bu. Yani seyirci mazlum tarafında duygusal krizlere girer, egemen oynatıcı da maksadına ulaşır...
Kukla İnsan
İnsana kukla olmasını, kukla olarak yaratıldığını söyleyen kim? Bunu söyleyen ilahlar ve aracıları değil miydi ve bu ilahlar "La ilahe illallah" (İlah yok Allah var) hakikati ile halledilmedi mi? Ve dahi aracılık son aracı ile kalkmadı mı? Şimdi de sıra kuklalığın bitmesindedir. Yani İlahlar, bu dönem bitti; aracılar, o dönemde bitti ve kukla dönemi de bitmeli.
Kırılma Noktası
Ruhsal soy ağacıyla bedensel soy ağacının farklı olduğunu düşünmüşümdür! Aslında tek soy ağacı olsa da bedenlenirken yani Esfel, Dünya boyutuna indirgenirken soyut sıra, bazı boyutsal ve zaman-mekan izafiyeti sınırından dolayı somutlaşırken değişiyormuş hissi olur!
Ruhsal alanda yani zaman ve mekan sınırının olmadığı alanda yapılan tercihlere göreceli oluşan takdir işlerken liyakat ve bireysel tercihin sonucu olarak uygun soy ağacına bağlanma durumu var! Yani insanların tercihleri esas alınarak Dünya, esfel; zaman-mekan sınırının olduğu somut boyuta geliş zaman ve mekanı, soyu planlanır. Yani bir insan hangi zaman ve mekan da ve hangi soyda gelmişse bilinir ki soyut tercihine en uygun somut halde gelmiştir! Kıtlık, savaş, soykırım zamanlarında ve sefaletin içinde gelenlerin durumunu kendi tercihlerine vermek istemeyiz! Oysa ezeli takdir var! Ve takdirde yanlış, yanılgı olmaz! Gayet iyi bir zaman ve mekanda ve gayet soylu bir ailede Dünya'ya gelene biz "Şanslı" deriz! Oysa evrende ne şans vardır ne de tesadüf; torpil hiç yoktur! Şanslı veya talihsiz sayılan durumlarda Dünya'ya gelenler aslında soyut alemde zaman ve mekan olmayan boyutta, ruhsal boyutta bu durumu tercih etmiştir ki bakın bu çok önemli tercihini görmesi somutlaşınca oluyor. Eyvah! Ben bu durumu mu tercih ettim! Yazık olsun! Demesi soyut tercihinin somutlaşmasıyla oluyor! Yoksa asla bilemeyecek neyi tercih ettiğini...
Teselli
Teselli olur yetime, dualar!
Asıl ikramiyeyi, egemen olanlar kapar!
Burada ben yiyeyim, orada da sen yersin!
Eğer sabredersen!
Yolcu
Karanlık, dar bir sokakta başlayacak hikayen.
Önceleri taklit ederek öğrenmeye çalışacaksın.
Şaşkın bakışların etrafı merakla süzecek,
Hakikati arayacaksın...
Ahiret Konusu
İnsan için insandan daha önemli bir değer olamaz. Yani insanın değer verdiği her ne ise insanı, kendini geçemez! Sebebi; insan, kendi algılar tüm bildiklerini! Algılanmayan yok hükmündedir!
Zaman-mekan ve zat konusu anlaşılmadan ahiret de anlaşılamaz! Çünkü ahiret, gelecek zamana dairdir!
Kutsal
Kutsallık, kutsayana özgü algılarla oluşan kanaatle belirlenir. İzafidir.
“Küçük Prens / Saint- Exupéry” (Okumamışsanız mutlaka okuyun, tavsiye ederim) Orada küçük bir gezegende tek başına yaşayan bir kral vardı. Uyruk olmadan krallığının tadına varamayan bir kral. Bu durumda kral bile sayılmaz…
Hesap vereceksin; sormayacaksın...
Üzüleceksin; üzmeyeceksin...
Kıyılacaksın; kıymayacaksın...
Sinmeyecek, yılmayacaksın!
Rol yapmayacaksın; sen olacaksın.
Ayser Özbakır-Ahmet Bektaş
Onlıne Atışma
Bugün başım duman, zirvem karlıdır
Kalemi elime, alayım dedim.
Şu an sizlerleyken gönlüm kârlıdır
Yusuf, Züleyha'nın kölesi;
Züleyha, kölesinin cariyesi.
Hacer,İbrahim'in cariyesi;
Hem de İsmail'in annesi.
Doğrusu aklım karıştı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!