Edebi otorite
Okul sıralarında kompozisyon yazardık, planlı yazmayı öğrenmek için. Yazımızı giriş, gelişme, sonuç planına göre yazardık. Bir yerlerine de misal, kıssa, anı eklerdik ki ilgi çeksin. Şiirde ise can alıcı husus kafiye idi elbet. Çünkü içeriği dolduracak birikimimiz henüz oluşmamıştı.
Teknik bir kurumda yaptığım gözlemi anlatıyım.
Sanal ve Gerçek
Sanal ve gerçek konusu tam bilinmiyor. Biraz değinmek isterim bu konuya kendimce.
Önce sanal denilen şeyi tarif edelim; düşüncede üretilen henüz somutlaşmamış olan şeye sanal dendiği gibi bu boyutta hiç gerçekleşmeyecek olan düşüncede kalan şeye de sanal denebilir. Yani bir plan hazırlanır akılda o plan halinde iken sanaldır, projelendirilir kısmen somutlaşır; bir araç üzerine alınır bu kağıt, sanatçı için tuval, çamur, metal olabilir veya elektronik bilgi kayıt cihazları olabilir. Yani soyut şeyleri semboller yardımıyla anlatmak bir tür somutlaştırmak işidir. Safhaları var elbet. Yani hayaller gerçekleştirmek için kurulur. Hayalde kalmaz hiçbir şey ya bu boyutta ya da başka boyutta o hayaller kullanılır. İnsanın somut bedenli hali sınırlıdır, yeterli olmaz her soyutunu somutlaştırmaya. Hiçbir düşüncesini eyleme geçirememiş insanlar da vardır. Bunun düşüncelerinin sanalda kalması onu maddi boyutta kısıtlar sadece; bilgi, data boyutunda kısıtlı değildir.
Vurgun
Mecnun olup, çöllerde gezmedim.
Ben de buldum aşkı amma...
Kurşunla sanma;
Yüreğime saplanan ok ile vuruldum.
Tesettür ve kadın
Tesettür kadınlar için fıtridir. Yaratılışı gereği erkeklerden daha latif ve zayıf olan kadınların, vücudunu yabani bakışlardan koruması tesettürle mümkündür. Tesettürün niteliği üzerinde çıkıyor bazı sorunlar. Yani kadın örtünecek de nereye kadar… Başını örtmeli mi? Bacağını, göğsünü, belini, boynunu gösterebilir mi? Kimlere, neresini gösterebilir? Bu husus kişiden kişiye farklı olacaktır, elbet. İslam dinine mensup bir kadın ile Hıristiyan, Musevi veya ateist bir kadının örtüsü aynı olmayacaktır. Zaten bütün sıkıntı burada yaşanıyor. Maalesef, dinler ve kişiler arası bu farklılıklar bir türlü kabullenilmiyor. Herkes kendi tarzını dayatıyor!
Yapan bilir, bilen konuşur kaidesince; insanı yapan en iyi bilir! Tesettürün ne şekilde olacağı yüce kitabımız Kuran da gayet açık belirtilmiştir. Bu konuda İslami görüş belirtilecek ise ayetler konuşur, insan susar/susmalı…
Takılıp, çakılıp kalmak! ? ...
Bizim köy Işık Dağı’nın eteğinde olduğundan dağları severim. Ta zirveye çıkıp etrafa bakarken görüş alanım genişlediği gibi hayal dünyam da genişliyor.
Küçüklüğüm geliyor aklıma. Yaz tatilini hep köyde geçirirdik, Babam, dedemin işlerine yardım eder, biz de köyün tadını çıkarırdık. Sabahın erken saatlerinde çıkar, hava kararmadan dönmezdik eve. Bütün günü dere kenarında söğüt ve kavakların serinliğinde oyunla geçirirdik.
Traktör bizim küçüklüğümüzde yaygınlaşmaya yeni başlamıştı. Öküz arabalarını ve sabanı, düveni bilirim. Traktörün gidemediği yerlere en iyi eşek gider, bu yüzden her evde bir eşek bulunurdu. Bizim boz eşeğimiz vardı. Dedem, otlaması için uzun bir urgan ile yere çaktığı çiviye bağlardı. Gün boyunca en az iki defa yerini değiştirirdi. Bunu neden yaptığını sonradan öğrendim. Urganın ulaştığı mesafedeki otların haricindeki diğer bölgelerdeki otları da yayılabilsin diye yapıyormuş. Anladım ki eşek bile, eşekliğiyle çakıldığı yerde öylece kalmaktan memnun değil.
Neden bazı insanlar, görünmez bir iple bağlıymışçasına bulunduğu yerden / fikirden uzaklaşamaz. Yeniliklerden kaçar…
Baş
“Balık baştan kokar”
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar; Dünya’nın ortası neresi? Cevap vermiş “Şu eşeğin durduğu yer”
Ayrı mekânlarda yaşandı,
Bir yerlerde asılı kaldı...
Bire bir örtüşen,
Başka zamanların anıları.
Yetki
Yetki verilmeden sorumluluk da istenmez.
Orjin insan Ademe verilen yetki neydi, sorumluluğu nedir?
Ademe eşyanın ismini yani hakikatini öğretmek ve meleklerin yani mevcudatın ona secde (itaat) etmesi yetki olarak değerlendirilmeli. Sorumluluk ise bu yetkinin esmanın açığa çıkarılmasında, esmanın Adem soyu ile yansıtılmasıdır.
İnsanlar kendi aralarında yetki ve sorumluluk açısından eşit mesafedeler! Bu yetki ve sorumlluğun kullanılması bakımından ise Allaha karşı eşit mesafedeler. Takva ile olan özel durum ise sadece Allah ile kul arasında özel bir haldir. Kimse Ben takvalıyım, bana itaat edin diyemez. Peygamberlerin durumu özel bir durum.Zaten peygamberlik sona erdi. Yenisi gelmeyecek. İsa konusu misyonun tamamlanması için açılır. Yani İsa görevini tamamlamak için gelir! Yeni din getirmez. Hatta hiç bir dine uymaz! İslam ile adlandırılan tek din olan evrensel dini yani evrensel kuralları ders verir. Yani İsevi, Musevi, Muhammedi, Davudi olarak adlandırılamaz onun ders verdiği din. O İslamdır sadece İslam!
Aksi Gayri
TDK Güncel Türkçe Sözlük
Gayri: isim Başka kimse, başkası
Aksi:1. sıfat Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi. Bu anlam üzerinden yazıyorum.
Mutluluk
“Mutluluk ahlakı. Ahlaki eylemin nihai hedefinin mutluluk, doğru eylemin en yüksek amacının kişinin kendisini tam olarak gerçekleştirmesi, potansiyel güç ve yeteneklerini tam olarak hayata geçirmesi olduğunu savunan ahlak görüşü” Felsefe Sözlüğü/Ahmet Cevizci
Mutluluk, her isteğine kavuşmuş olmak şeklinde tarif edilebilir.
Mutluluğu maddi ve manevi olarak değerlendirirsek,
Maddi mutluluk unsurları: Mesken, yeme-içme, nikah ….
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!