ah sevgili
ben sende şeffafı delen ışık
kuytuya yerleşmiş loşluk olsam
sen uyurken mışıl mışıl
seni saran gecenin karanlığı
Çocukluğum, gençliğim derken
Bir baktım ki yolun ortalarına varmışım
Rüya rüya uyandırır beni
Bir hastalık gibi ilerlemiş yaşım
10.11.2008
ellerimin sabahıdır ellerin ellerimde
bir tohumun yağmurlu mevsimi bekleyişi benimkisi
sabırla kurak toprağında
dizlerimin mavi yeşil düşüdür
Termometrede yükselen civaya inat
Yer daha bir çekiyor
Elimi çekiyor ayağımı çekiyor
Kollarımı bacaklarımı
Başımı çekiyor
Pencereme konan
Sarı beyaz kedi
Bilmiyorsun hiç
Seni ne kadar sevdiğimi
Asırlar önce yaşamış insanlara
Nasıl duyuramazsam sesimi
Hani hiç inanmadınız ya
Dünyadan öte
Cennete cehenneme
Vuruldunuz ya
İki canlıyken
bütün o yaz akşamları
elinde bir bardak açık çaydır
akar boğazından günler
yudum yudum
dalar gidersen göğün alacakaranlıklarına
Öyle bir akşamdı ki
Kınalı`ya yan yan bakan kıyısında Burgaz`ın
Ufuk çizgisini silmişti sis
ve bulutların sessizliği gibiydi deniz
Denize bakan tahtası eksik bank
işte
sessiz sedasız duruyorlar karşımda
küçük dünyalarını dolduracak kadar çoklar
gündüzleri uyuyorlar, uyanıklar geceleri
bakışları
bir sarkaç sallanıyor
birbirine zıt iki renge değerek
hareketinin uçlarında
iki tanrı
tahtaravalli de oynuyorlar
kısa ve öz