Bitmiyor ki cümle anlayayım
Sonuna bir tohum gibi düşüyor nokta
Filizlenip bir virgül oluyor
Düşünmenin humuslu topraklarında
Hemen ardından yepyeni bir düşünce
Sonra başka bir düşünme daha
Yaran küçük ama acın büyük
İyileşir iyileşmez övünerek göstereceksin izini
Kısacık tarihin ne şanlı
Ne şanslısın
Müzen öldürmeyen yaralarla dolu
Zaten bu depresyon olimpiyatlarında
Ya severse diyerek
Kaç defa bilet çekmiştim
Tokalaştığım o incecik ellerden
Hey gidi
Saçlarımı bir türlü
Saçlarının yanına yatıramadığım gençliğim
Aşk
Yalnızlığı unutmaktır
Her ayrılık tekrar hatırlatır
Giden
Mumları söndürür de gider
Yedi aile değil yiyip bitiren
Bu koca dünyayı
Dünya
Küçük balığa büyük balıklık yapanlar yüzünden böyle
Her şey ateş pahası
Küçücük mutluluklar bile
Kendimi iyi mi hissettim biraz
Bir günün bir saatinin birkaç saniyesinde
Akrebi hemen sokuyor
Kovuluyor yel başımdaki kavaklardan
Ömrümüzün etli sulu yeri çocukluğumuz
Türlü türlü tatlarda
Leziz mi leziz
Gerisi acı bir kabuk
Körelmiş meyve bıçağımızla
Soyup da atamadığımız
Niye mi ağlıyormuş
Vahşi doğadan gelmiş
Kayasız dağlardan
Ağaçsız ormanlardan
Dalgasız okyanustan
Düğmeleriyle oynarım gözlerimin
Dört mevsim boyunca
Ağustos kırıldı mı ortasından
Eylül baş verdi mi
En berrak görüntüyü alırım
Limonata gibi yudumlarım nefesimi
Anam
En yüklü en ağır
En kapanmayan bavulum
Uzun bir dizeyi susuyorum
Bir köpek havlıyor gece vakti sokakta
kısa ve öz