Dünya güzel, çok güzel, hala
Uçmadan da varabilirsin
Gözlerini mıhlayacak bir noktaya
Bakmaya doyamayacağın
Belki de bir baş döndürmesi uzaklıkta
Ağaçlar uzun ömürlü olmasalardı
Bir tohum toprağa düştüğü gibi
Hemen ağaç olsaydı
Binlerce tohum eksem
Yine de orman oluşamazdı
Yani
Dünya
Dağlarının doruklarından
Ben kocaman bir yuvarlağım diye bağırıyor
Rüzgâr şiveli bir gök dilinde
Dünya
Yalnızlığım
Sadece senin defterine damlıyor mürekkebim
Sen yoksan arılar ölüyor kırlarda
Bir bahar dolusu çiçek kısır kalıyor
Ağrıyan bir diş gibi çekiliyor güneş
Karanlık bir oyuk bırakarak gökte
Bir ceviz kabuğunu geçmezken boyu
En paralel evrenleri yutacak kadar büyük
Uzayın en kara deliğinden kara
En parlak yıldızından aydınlık
Ne üçgene benzer ne daireye
Geometri dilinden de pek anlamaz
Benzetilen: Eğitimin son günü öğrenciler dağıldıktan sonra bir okulun bahçesi
Benzeyen: Ayrılık sonrası yaşanılan şehir
Fotoğraf
Seni ve beni çok renkli bir baskı deseni gibi
Bozkırların kentlerin takvimine
- Derin bir nefes
Somonlara rağmen akıyor su
Da denebilir
Tersine
Çocuğum ben bir otistik çocuğum
Geceleri gökyüzüne bakar bakmaz geceleri
Sayarım kaç yıldız kaymaktadır sayarım
Gelmez aklıma tek bir dileğim gelmez
Olmaz hiçbir arzuladığım olmaz
Yürürüm daha tenha sokaklara doğru yürürüm
Şu ağaç ki
Kaç bahara çiçek açtı yaprak döktü
Kuş sevdi kaç defa
Uçtular
Ömürleri ömrüne yetmedi
Sen
Gümüş kalpli kız
İkincisin daima iki kişilik oyunlarda
Tanımadığın hayatları yansıtıyorsun
Gözlerindeki vitrin camlarından
kısa ve öz