Mevsim aynı mevsim
Akşam aynı akşam
Güneş aynı güneş
Yine ortancalar açmış
Ama artık yoksun
Öyle bir sözlüğü var ki var oluşumun
Kelimelerimi anlatacak duygu bulamıyorum
Ah bu deli ruhum
Bedenimin toprağına köklerini salmış
Sinir sistemimin yalancısıyım
Beynim
Dikkat
Konuştuğun her şey
Amaçsız kalmış bir ip gibi
Döner döner düğümlenir
Düz sayfaya yazılan uzun cümle eğrilir
Eskiler
Greyfurt tadan bir çocuk nasıl
Tatlıyı ararsa ekşiler arasında
Islak bir patikada nasıl yürürse
Çamura batma korkusuyla
Nasıl nar ayıklarsa bir tanecik bile
Düşürmeden cennet rüyasında
Sen dağın heybetine tutkun
Meydan okumasına zamana
Uzayan gölgesine
Köyler kasabalar sığdırmasına
Ben kabuğun dengesine
Sana hayran hayran bakarken
Gözümü her kırpmamla
Yeni bir fotoğrafını çekiyorum
O tatlı gülüşlerinle
Kalbimin albümündesin
Benim güzel oğlum
Bir taşında saklı dağın heybeti
Bir damlasında okyanus derinliği
Ellerim tutmanın arefesinde ebedi
İçimden içimden gidiyorum insana
Ağlıyorsam yaşlarım hüznüme bigane
O kadar çok şey dönüyor ki
Sade bu dünya değil dönen
Ya da gökteki erguvansılar
Başka başka şeyler de dönüyor
Umudum mesala
Seksenlerin bilgisayar oyunları gibi
Piksel piksel oldu hayat
Üç soru sorsam
Duyduğum
Kutu kutu
Otomatik cevaplar
Kendisinde durduğu gibi durmaz
Bir insanın yanında bir insan
Güneş bir dikiş iğnesi gibi
Batar çıkar batar çıkar
Ayrılık kolay değil bu yüzden
Anlıyorum ne zaman sökülürsem
kısa ve öz