Bir seyahat acentesi önünde Marco Polo
Hemen yanında da bir hediye dükkanı
Dünyanın en güzel şehirleri magnet olmuşlar
O da bakakalmış Çin malı dünyalara
Umuttan zamanı çıkardım
Aklı karıştı
Umuttan aklı çıkardım
Hiç değişmeden kaldı
Bulmak
Zamanın içinde saklı delik
Bitmeyen arayışların yitik çocuğu
Fezanın teyelleri görünen ters yüzü
Suyun kabı olmayan şekli
Akışların uykusuz yatağı
Elleriyle bastıra bastıra
Gizli bir ur arar gibi
Bir kusur bulmuş kupkusur
Kurtlar üşüşmüş düşüncelerin kuytusuna
Ulumaya başlamış erkekliğin dolunayına
Öfkesinin hallacı olmuş şüpheleri
Daaaannn!
Dan Dan Daaaannn!
Üç ölü beş yaralı
Öfkeliyim, öfkelisin, öfkeli
Tutsa boğazından
Henüz kalkılmış bir koltuk sıcaklığına oturmak istiyorum
Gülen yüzlere bakmak
Kulak vermek en güzel sohbetlere
Benim anlatacak pek anım yok
Söz bana gelse de
Konuşamam
Camın kırılma korkusu var içimde
Bu taşlı bu yerçekimli dünyada korkudan türemiş yürek
Kaçmış saklanmış kuytusuna
Bekliyor sonunu tir tir titreyerek
Nefesin buğusuyla cama yazılır can
İki ayrı dünya
Kuyuya sarkıtılmış ipin iki ucunda
Aydınlık
Karanlıktan bakan gözlerde
Bambaşka kamaşır
Öyle annem vardır
Büyük gözlüklerin ardından bakar Dünya’ya
Miyop bakışlarında hep sevaptır
Arka bahçeme gömüp gömüp sakladığım günahlar
Görmese de duymasa da
Ayaklarıma bağlı teneke kutular gibi
kısa ve öz