İçime bulaşmışsın
Neyi sevmeye kalksam sen
Neye karşı çıksam
Öfkelensem
Haykırsam
Ana avrat küfretsem
Evlerin sokakların sessizliği düşer payıma
İnsan sesleriyse hep başkalarına
Tavladaki zar tıkırtısına
Kulaklarımı diker dinlerim
Saatler saat saat geçer
Cam ardında akardı dünya
Tepe ardına tepe
Bir dere kovalardı bizi bir süre
Sonra sıkılır da bir ovaya kaçardı
sıcacık koltuğumda
umutlar hep seraplardı
sadece uzak iken vardılar
yaklaştım
hiç yokmuş gibi yok oldular
gerisi mutluluktan arınmış bir gülmekti
bir espriye kulak misafiri olur gibi
Duvardaki çatlakta
Bir ot bitmiş görürsen şaşırma
Heryerde yaşam vardı zaten
Biz üzerini betonla örttük
Senin gördüğün
Kelimeler dil için neyse
parmakları teller için oydu
aşk için yüreği o
Parmaklarıyla ana dilini
diliyle çat pat Türkçe`yi konuşuyordu.
Ne biliyorum ki konuşuyorum
işte bunu bilmiyorum
okyanusun derinkilerindeki
çirkin balıklardan yükselen kabarcıklar gibi bildiklerim
ve okyanus gibi bütün bilmediklerim
O kadar çok susasım geliyor ki
tan çeker geceleri
güneşin doğuşunu
bulutları yağmur dere
deniz çeker
yalnızken kalabalık
Ne zaman çekip gitmeye karar versem
Memleketimde
henüz kalkılmamış bir yatak sıcaklığı
Namlusu sırtıma çevrili
Anamın gözlerinde
kısa ve öz