I.
Dostlar güler
Gülen dostlar
Ne çok da yakışır onlara
Lale bahçeleri gibi bir yüz
Sarı lale, kırmızı lale,
Sana ne her gün güneş doğup batmışsa
Eğlen her zaman batmasın hiç güzelliğin
Düşünme yarını bugünden kâr kalmışsa
Azdan çoktan yerine gelmişse keyfin
Nasıl oldu da başlamadık hayata,
İlk aşka atılan ilk adımlarımızla..
Ha öyle ha böyle geçecekti günler
Aldırmayacaktık sahte sevdalara
Liyakatti bu gönüller yarınlara...
Batarken gecenin o sihri yüreğime,
Haykırıyor yüreğim; “sabah olsa! ” diye!
Saatler yorgun, kızgın ve gaddarken artık,
Tahammülü yok tek bir saniyeye bile!
Gecenin bu soğuk ve ıssız anlarında,
Taze vücudum taşımıyorken buzdan fark,
Tek bir beden içinde milyarları yarattın.
Milyarlar içinde de, yalnızları oynattın!
Gerçek olan sonumuzun iki hecesiyle,
Usumuzu her saniye tek tek çınlattın!
Zaman zaman güneşle yarışacak olursun
Eritirsin gölgemdeki tüm iyilikleri ve kötülükleri
Yalnızca,gül bahçelerinden esen soluğunu bırakırsın
Nasılsa gün gelip de doldurmayacaklar mı alemi
Elma dallarında, kuş yuvalarında rastlamayacaklar mı sana
Perdesi nedir ki özün, senin gülüşlerinden başka? ..
Baloncuklar uçuyor gözlerinden cık cuk hediye
Bir curcuna akıp gidiyor sonsuzluğa serbestçe
Selamsız sabahsız aya,güneşe bin bir gezegene
Varıp konup kandırıyor onları gönlündeki düşler
Aşüfte düşlerinin canı sessiz bir eğlence ister
yaklaşmayın bedenime budala kurtlar
her ilkbaharda budarım sevgimin dallarını
sizlere cehennemden zehirler sunar
akıtırım sonra kemiğinizin yaşlarını
budadıkça birer birer kemirilmiş dallarımı
Düşündükçe kayboluyorum yaşanmışlığında,
Ak, kara ve pembe sayfalar arasında,
Ne olurdu hep yanında olsaydım varlığında,
Nerdesin şimdi, neredesin ey sevgili?
Bir masaldı sanki beraber geçen anlar,
Beyazlar içinde kalmış dünya,
Ama gönülde bulunmaz akı!
Düşmanlık kahya, dostluk angarya,
El kadar çocukta bulunur çakı!
Ahmet gerçekten mi? Sen artık yok musun? Paydos mu dedin bu dünyaya... Bak bunları ağlayarak yazıyorum umarım bu bir şakadır...