-Metin Cengiz’e
Flamalar vardı yukarılarda bir yerde
Havai fişekler davullar çifte çifte
Uçarı mendiller vardı kırmızı mavi
Avluda incir ağacı, saksı çiçekleri
-Sina Akyol’a
Ne tuhaf ağacı kuşu dağları okumak
Denizi, külden sözcükleri bile bile
Taşın ruhu katlanır geceye
Sözcükler tükenir deniz kalır
Güneşin tersi ayın yüzü için deniz
Terli dağların ardıç kuşları için deniz
Sevişenlerin omurga kemiği için deniz
Ormanın dili vâdilerin derinliği için deniz
Günebakanların ruhu için deniz
Parıltılı arı doru atlar için deniz
Vakit öğle derinliğinde güneşin
Güneşin arkası ve günün ortası için deniz
İncir ağacının kuşlardan şikâyetçi olduğu söylenir
İncir ağacının meyvesi için deniz
Eşyanın düşey konumu yalnızlık ortamında
Bekledim toprağı diriltmek için
Bekledim yağmuru çılgın ayazda
Rüzgârın kanadı kırık, ayazın tokacı alnımda
Bekledim epeydir yağdı yağacak yağmuru
Bir parçası oldum nar ağacının
Örtelim
En kalın hüzünlerle örtelim
Denizin dipten gelen yabanıl sesini
Örtelim Kevser en ağrılı yerimizin
Kısa acılardan kalın hüzünlere akan sesini
Kayalara çarpa çarpa büyüyen sesini
Üç deniz için ışığını yakıyor yıldızlar
Bir ılgım Marakeş, üstümüzde parçalanmış ay
Bir görünüp bir yitiyor; usulca
Düşüyor satıcıların fenerinin üstüne
Keşfedilmemiş söze ışığın kanatları düşüyor
Bir şey mi söylediniz? Susalım. ‘Şiir yazıldıktan
sonra ortaya çıkar.’ Böyle deyip bir kapı açtınız,
anahtarı deniz. İyi ki yitik evreni keşfettiniz.
Aldanacak gün kalmadı gök kapalı
Yağmurun sicimlerine tutunup
Issızlığı içinde taşıyan kara ağaç
Gecenin ısısı suyun gürültüsü ondan
Uyanıp bakıyorum yaprakları ışıktan
Dalları biçimini almış kollarımın
Yapraklarının altında deniz desem
Bir yalnızlık süresiyim ağrılı
Suyu çekilmiş bir dere
Ben nereye bakıyorum galiba denize
Bir kapı kapanıyor kakmalı bir kapı
Güneş batmak üzere birazdan
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah sevenlerine Sabırlar dilerim. Keşke daha uzun yaşasaydı da tariflerinin tadına bitimsiz,doyasıya varsaydık.