Kış buğusunun camları terlettiği vakitte
Balıkçıların balıktan eve döndüğü vakitte
Dip dalgaların denizi dövdüğü vakitte
Aradım bulamadım Kevser’i sularda
Sekreter kızların evlerine döndüğü vakitte
Azer Yaran’ın anısına
Gitmiyor sonsuzluk denizi üstünden rüzgâr
Gitmiyor Azer’in çan çiçeklerinden sesi
Demek ölü otları aşarak geliyor
Demek can çekişen taşlardan nefesi
Portakal ağaçlarının dansı döne döne
Toprağın üzerinde denizin yanı başında
Uçup gidiyor Zaman güneşin balçığında
Bastırıyor denizden yükselen buğu özgüvenimi
Ama derinliğini veriyor ruhuma
Kapılar pencereler çatısı dünyanın
Sardunyaları balkonu vardı açık
Koşacak bir bulutu, çatlayacak göğü
Saatleri vardı denize ayarlı anahtarlı
Denizin köpüğü ormanın ateşi şimşeğin mavisi
Akşam akşam gözlerinin karası vardı
Bazen daha fazlayım kendime
Ağaçlara kuşlara göre
Dalınca sözcükler denizine
Cebimden her gün nergisler çıkarırım
Upuzun ağaçlardır Zaman, dipte,
Dağ ormanının uzun sürer dumanı
Öyledir yüzünde yorgun akan su
Gök bitince arı sular uçar gölgeliklerden
Çayırlar gölgelikler dalgın denizler için su
Bahçe duvarının üstünde şimşeğin kılıcı
(İskandil)
Bir kök olacağım bu denize kalın bir kök
Benden sonra da sürecek filizlerim
Benden sonra da yıldız olacak gökyüzüne
Deniz çiçeklerinin derinliği gözlerin
Ne zaman can alıcı sözcüğü bulsam
Benim o kılıç yüzü kendine dönük kırılgan
Benim o bahçede sessizce dolaşan kaplan
Benim o denize açılan zakkum ağacı
Dolaştım geldim sonsuzluğu senin için
(Beyrut Beyrut)
-Reha Mağden’in anısına
Bu acı çekmiş gök, bu acı toprak
Bu hızlı hızlı büyüyen ot
(Ey Beyrut)
Ben de yıkıntılarından oldum ey Beyrut
Ben de yıkıntılarından doğdum ey Beyrut
Duvarlarının altında kanlı gömleklerine anıt
Sokaklarının cinnetine geçit oldum Beyrut




-
İsmail Şafak
Tüm YorumlarAllah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah sevenlerine Sabırlar dilerim. Keşke daha uzun yaşasaydı da tariflerinin tadına bitimsiz,doyasıya varsaydık.