Ahmet Ada Şiirleri - Şair Ahmet Ada

20 Mayıs 1947 - 19 Mart 2016
Ahmet Ada

ben düşler tramvayına binerken şehrin
pırıl pırıl bir ay doğmuş olurdu dünyaya
hanem aydınlanır annem uyanırdı
babamın serçelenmiş ayakları saçılırdı
ufak tefek sokaklara
ben sokaklara borçluydum çocukluğumu

Devamını Oku
Ahmet Ada

Yavaş yavaş ısınıyor taş
Yavaş yavaş uyanıyor su
Yavaş yavaş buğulanıyor ağaç
Yavaş yavaş sap taşıyor karınca
Yitirmiş yönünü bu yüzden

Devamını Oku
Ahmet Ada

Kır kahvesinde çay söylerim sonbahar gelir
Yaprak üşür uçuşan elbiselere dolan rüzgâr gelir

Cemal Abi durup havalandırır dizelerini
Sonra Kadıköy’e iner kar gibi yağar gelir

Devamını Oku
Ahmet Ada

uyandım ki masamda duruyor kırmızı güller
onları kim koydu kırık dökük dizelerin,
solgun harflerin arasına?
harabeye çeviriyor gönlümü

bitti desem de bitmiyor bendeki aşk hüznü..

Devamını Oku
Ahmet Ada

Denize yakın oturuyorum, evden
Geldim, birkaç dergi kitap
Aldım yanıma, kuşları çağırdım
Yorulup konmuşlar tele

Kötü alışkanlıklarım yok, sessiz

Devamını Oku
Ahmet Ada

bütün fıskiyeler açık, bütün yaz
öğleden sonra, fıskiyeler uzak akrabalarım
benim, serin yaz sabahları uyanık
uzak akrabalarım pazar yerlerinde
dev büfelerin önünde hırçın
parçalanmış giysiler içinde

Devamını Oku
Ahmet Ada

Sığırcıklar ve her şey kalbimden havalanır
Sığırcıklar, kiraz ağaçları, faytonlar
Sonuçsuz yazdan konuşurum
Kuşları havalandıran ılık rüzgârdan
Bir kız var yüreğimi hoplatan
Onu konuşurum. Kıvrılışını ırmağın

Devamını Oku
Ahmet Ada

Akşam mı oldu bir yanım göçük
Rüzgar tırpanlar geldiğim patikayı
Eğreltiotları sarmaşıklar hüzün
Kuşlar uçar çalılardan bulana dek
Bir başka kuşu, umuttur bu çatılarda

Devamını Oku
Ahmet Ada

hava çiçek tozu içinde parlıyor
sokağın tek nar ağacı güneşte
yapraklarını kurutuyor

bir salyangoz kabuklarını parlatıyor
birkaç karınca koşuşturmada

Devamını Oku
Ahmet Ada

Bilmiyorum, gülün sesi var mı? Dokununca ‘eyvah! ’ desin istiyorum. Gül yetiştiricilerini tükettik. Gül veren de yok. Hayal kurma dükkânlarını kapattık. Söz silahşorları bilge şairler dönemi bitti; şöyle çalımlı yürüyen ‘abdal’. Asfalt yerdeyiz, gül yetiştirilecek toprak kalmadı. Rüyalar eşyalaştı. Rüzgâr koyaklarında ya da bir papatyanın içinde yitmek istiyorum.

Gül göçüğü zamanı geçiyor bir yüzüğün içinden. Kalp burcu sokaklar gül kokmuyor. Varlığımız buharlaşıyor acemiliğimizden. İşte tam da bu yüzden hançerem patika türküleriyle dolu. Yürüyorum parka doğru.

Devamını Oku