Adnan Deniz Şiirleri - Şair Adnan Deniz

Adnan Deniz



Saçlarının,
Yere düşen gölgesini severdim.
Değişmezdim hiç birşeye,
Sürmeli gözlerinin bakışlarını.

Devamını Oku
Adnan Deniz

Bilseniz
Ne hoş duruyor
Masada çiçek,
Daha da güzeldi
Dalında gerçek.

Devamını Oku
Adnan Deniz




Hava oldukça sıcaktı. Hâlbuki ki bir kış gününü yaşıyorduk güya. Cebinden mendilini çıkarttı. Yüzünden aşağı süzülen terlerini birer birer sildi.
Ellerini nereye koyacağını bilmez bir halde dönüp duruyordu yerinde. Konuşmalarının çoğunu kendisi bile anlamaz bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu.
Bazen yaşıyormuş gibi soluk alıp veriyordu. Bazen gözlerinde bin bir hüzünü gezdiriyordu. Gidip geliyordu ara sıra. Gözlerinde çaresizliğin bütün ezilmişliği adeta dans ediyordu.

Devamını Oku
Adnan Deniz

Nasıl bir güzellik vermiş yaradan
Sen değil"sende sen"güzelsin yarim
Şimdi süzülerek geçtin buradan
Kimlerin gönlüne düşersin yarim.

Bir bakış atıpta bir baksan bana

Devamını Oku
Adnan Deniz



Her kulun bir yaratılış amacı ve her kulun bir imtihan vardır bu dünyada.
Ama her kulun da mutlu yaşama hakkını hiç kimse elinden almamalıdır.Hile ile,yalan ile,zorba ile insanlara eziyet eden ve kulların hakkını yiyen günahkârlara karşı uyanık olmalı
İnsanoğlu.
Uyanıklığın ve kendi yaşama hakkını korumanın tek çaresi akılını iyi kullanmaktır.

Devamını Oku
Adnan Deniz



Yine evlerdeyiz.Bir ayı geçtin süredir ne olacağımızı bilmez bir halde evlerdeyiz.Bütün ümidimiz bu talihsiz ve korkunç virüsün bizi teğet geçmesi.Bu nasıl olacak?
Şu anda umudumuz evde kalıp kimseyle temas etmezsek ve ellerimizi yıkar,maskemizi takarsak,izole edersek kendimizi tünelin ucunu görürüz diye umuyoruz.
Ya hayat,ya psikolojimiz ne oluyor?Hangi dramları yaşıyoruz.Buna da katlanmak zorundayız,neden mi?Sonunda bu hastalık yanılgısına mazhar olmayız diye umuyoruz.
Aslında evde durmak,dinlenmek gibi geliyor ilk başlarda,daha sonraları amaçsız birer penguen gibi sağa sola yalpalamaya başlıyoruz.Kitap mı okunmalı,okuduk.Fılim mi seyredilmeli,seyrettik.Sohbet mi edilmeli,ettik.

Devamını Oku
Adnan Deniz



Birlikte köy evine giden dik yokuşa doğru oğlum ve beni evine davet eden köylüyle birlikte tırmanmaya başladık.Eve doğru yaklaşınca keskin bir hayvan gübresi içimize işledi.Evin önüne geldiğimizde bizi koca boynozlu inekler,sağa sola koşturan köpekler,gıdaklayan tavuklar ve durmadan ötüşen horozlar karşıladı.
Evin merdivenlerine doğru çıkmaya başladığımızda evin altında sürekli meleşen keçiler ve gıdaklayan tavukların bizleri şaşkın gözlerle takip ettiğini gördük.Evin merdivenlerinin kenarlarına yığılmıs gübre torbaları ve oraya buraya atılmış ayakkabılar sanki bize bakıyordu.
Ayağımızda ayakkabılarla evin içinden balkona doğru yol aldık.Her köşede birer sedir ve her sedirde yıllardır temizlik yüzü görmediği halinden belli olan minderler vardı.Yerlere serili
Olan ve temiz olup olmamasının hiç önem taşımadığı kilimler ve kesilmiş halı parçaları çok rahat bir şekilde varlıklarını idame ettiriyorlardı.

Devamını Oku
Adnan Deniz




Zehir zemberek
Kelimelerin içinden
Bir güzel cümle kur.

Devamını Oku
Adnan Deniz


Korkunç bir sessizlik kapladı ortalığı. Kesik kesik hıçkırıkların, feryad-ı figan ağlamaların yerini aşırı bir kaygılanma hali almıştı. Öyle ya evin en küçük Murtosu, küçük kardeşleri kaybolmuştu. Ortaokul birde okuyordu henüz. Karnesini alıp gelecekti murto, bak gece oldu, hâla gelmedi. Ne olmuş tu? Bilinmezliğinin en kötü halindeydi herkes. Senaryolar yazılıyordu içten içe en kötüsünden. Ya kaçtıysa? Ya astıysa kendini? Ya araba çarptıysa? ya kaçırıldıysa? Evin içinde yeniden ağlamalar yükseliyor, herkes kendi senaryosuna ağlıyor, içten içten.
Çaresiz ve bitkindi bedir, gidip yattı küçük kızı evin, Saatler üç ‘ünü gösteriyordu gecenin.
İhtimaller gözden geçirildi birer birer acaba
Bu çocuk nereye gider?
Kara kara düşünüldü, dağlana kadar gecenin karanlığı. Karakollar yoklandı birer birer. Kolaçan edildi bütün hastaneler. Yoktu işte, küçük murto yoktu. Yapacağını biliyordu ona abisi. Bulunsaydı bir şey yapacağı yoktu. Ah bir bulunsaydı?

Devamını Oku
Adnan Deniz

Bir kış günüydü. Kara kış alabildiğince insanların üzerine çullanmıştı. Kuş konmaz kervan geçmez bir muhitti burası. Alabildiğine yağan kar boydan boya evleri tutsak etmiş, içinde yaşayan ahali bir nebze maviliğe hasret hasret, küçücük damlarının altında çaresizce beklemeye koyulmuştu.
Her elektik kesilişinde başköşeye konulan fitilli lamba hafif ten bir is salarak yanma eylemini devam ettiriyordu. Evin yanı başındaki ahırda bulunan hayvanlar uzun uzun meleyerek veya böğürerek açlıklarını dile getiriyorlardı. Kasketinin önünü arkaya çevirmiş bir şekilde oturan Bekir emmi, bu içinden çıkılmaz olay karşısında çaresizce oturmaktan başka bir şey yapamıyordu.
Evin içinde sekiz baş horanta yiyecek ister, oynamak ister, en azından bir huzme nefes alabilecek hava isterdi. Kendinden vaz geçmişti Bekir emmi. Lakin Şu hayvanların ve çocukların bağrışları olmasa iyiydi.
On yıldan beri giydiği abisinin askerden getirmiş olduğu kalın pardösüyü sırtına geçirerek kapıya doğru yöneldi. Amacı birkaç parça hayvanların önüne ot atmaktı. Dışarıya çıkışıyla içeri kaçması bir oldu. Çünkü dışarda aşırı bir tipi, karla birlikte bütün çevreyi dövüyordu.
Geçen sonbahardan yaptıkları hazırlıklar içerisinden seçerek bir tarhana çorbası pişirmişti Asiye kadın. Koca bir sofrayı yere sererek seğene dökülen çorbayı on kişilik horanta kaşıklamaya başladı. Karnı doyan çocuklar birer birer en erken saatlerde yataklarına çekildiler.
Asiye kadın bütün bulaşıkları teker teker yıkamaya başladı. Bekir emmi elinde tesbihi mabushane koridorlarında holta atar gibi bir o yana bir bir bu yana yürümeye başladı.

Devamını Oku