çığıl çığıl esen yelle
yüreklenir sözcükler kalemiyle
soyunur imgeler yavaş ve sabırlı
kök salar toprak, yüklenir
suların çağlayanlığını dağların coşkunluğunu
yaşamın paylaşımcılığını taşır
aşk türküleri tatlı tatlı okşar
öyle bir süsler ki yaşanmışlığı
duygularımız kokar esintileriyle
ki o havada korunmuş özlemlerimiz
seslenişlerimiz
her türlü saldırıdan uzak... ne güzel
yolların kıvrımında düşlediğim
kurak tarlada hüzünleştirilen, öpemediğim
fabrikada dilimi yakan terin tadı gibisin
ellerimin-dişlerimin sigaradan sarılığı
dudaklarımın-yanaklarımın başkalaştığı
oğlum utanılacak hiç bir şey yapmadım
ne kendimi aldattım ne de kimseleri
davranışlarım kurallara başkaldırıydı
başeğmedim hiçe saydığım çoğu kez çirkinliklere
üstüne üstüne yürüdüm olanağımca yanlışların
olduğunca savunduğum değerlerden uzaklaşmadım
insanlık sofrasına çağrıldım
tabakta tarih
bardakta ay ışığı
sonraları
vahşetin çağdaşlığı kocaman
kocaman et kemik
ağlıyorum akmıyor yaşım gözümden
sulamışlar beni kanla nedensiz
ana kanı-çocuk kanı-rahimle
suçsuzların kanlarıyla
ben Filistin de bir ağacım
Vietnam da bir orman
suç nedir bilir misin ki
suçum şu; nişanlım sevgi
karım mutluluk
yaşam sonsuzluk
yani insan yani paylaşım yani emek-ter
yani araştırma yani bilgi yani bilim
değiştirildi dostluklar düşmanca
dişlerde ki duyguyla doyuldu
davranışa dönüştürülünce de düşünce
derin derin düşünüp durakladılar
dahası da duramayıp düştüler
doğanın dayanışımı doğdu
sensizlik zorlarken
bağımsızlık bayrağını indirmedi yüreğinden
düzenin pisliğinden daha da yükseltmekti amacı
işçilerin terlediği gibi
gerçeğin bulgucusuydu
ekmek getirildiği gibi
ve şiiri soruyorlar
yüzyıllardır soframızdan eksilmeyen
ekmeğimizle yediğimiz
etimiz, kemiğimiz, suyumuz, başkaldırımız...
ve beynimiz anlatımı sevginin
damarımız, kanımız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!