Zuhal Aksulu Şiirleri - Şair Zuhal Aksulu

Zuhal Aksulu

Artık sana yazmaya korkuyorum
İyi ya da kötü bir cevap alamıyorum
Seni daralttığımın farkındayım ama
İçimden geçenlere engel olamıyorum

Çok hatalarım oldu biliyorum

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Sözler kaldı dilimde söylenmedik
Birşey var sende bilinmedik
Bir aşk olurdu bu hiç görülmedik
Ama başlamadan kaybettik

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Durmadan koştum koştum
Sonunda ben de yoruldum
Ardımda anıların cesetleri
Hepsi de kabuslarımın neferi
Biri elimi tuttu
Diğeri geldi yanıma oturdu

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Hayatımda karşıma çıkan en güzel şey diyordum senin için. Daha seni ilk gördüğüm anda işte erkek bu dedim. Kadınını gerçekten sevecek, onu çekip çevirecek, kanatlarının altında koruyacak.... zümrüt yeşili gözlerine hapsedip ona dünyaları verecek.

Ömrüm boyunca aradığım hep gerçek aşktı. Sonsuza dek seveceğim, sevileceğim yeri gelince onun için ağlayacağım, ölüp yeniden hayata bağlanacağım.... sonunda buldum demiştim. İşte beklediğim erkek, işte aradığım aşk. Uğruna her şeyden vazgeçebileceğim... işte sonsuza dek sevebileceğim.

Ama önümdeki barajları yıkıp içimdeki duyguların azgın nehirler gibi akmasını engelleyen bir şeyler vardı hep. Geçmişin hayaletleri gölge gibi üzerimizde dolaştıkça aşk daha karanlık ve soğuk gözükmeye başladı. O karanlıkta birbirimizi göremez olduk... kaybolduk. Zaman zaman seni göremesem de orda olduğunu bilmek bana huzur veriyordu. İnanıyordum ki bir gün üstümüzdeki bu karanlık gölgelerden kurtulacağız ve tıpkı tanıştığımız yaz gibi parlak bir güneş yeniden doğacaktı üzerimize. Onun için sabrediyordum. Onun için susuyordum. Çünkü bu aşka inanıyordum. Bu aşkın güneşi tüm karanlıkları aydınlatır sanıyordum. Oysa ki fark edemedim orada olmadığını. Aslında çoktan yoktun. Belki... belki hiç de olmadın.

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Sevildim kıymet bilmedim
Sevdim değer görmedim
Şu kısacık hayatta ben
Herkesten çok öğrendim

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Hayat borsa gibidir. İnişler ve çıkışlar öylesine çoktur ki. Her şey yeşile dönmüş, yükselişe geçmişken birden bir bakarsınız ki ortalık kan kırmızı, dibe vurmuşsunuzdur. Bir çoğumuz böyle dönemlerde bile sakinliğinden bir şey kaybetmeden, belki de kaybettiğini fark ettirmeden “İyiyim...” diyebilir. Yüreği kordan ateşler içinde yanar, ruhu bedenine dar gelir, çırpınırken dahi “iyiyim” diyebilmek nasıl da zor bir iştir. Günümüzün popüler deyimiyle cool tiplerdir bunlar.

İyi olmamız gerekiyordur... çok önemli bir toplantımız vardır... ya da etrafımızda üzmek istemediğimiz insanlar... belki kötü olduğumuzu anlamasını istemediğimiz eski sevgiliye nispet vardır bu “iyiyim...” lafının arkasında. Ya da... ya da içimizde kopan fırtınaları anlatmak istemediğimizden “iyiyim...” deriz.

Oysa çoğunlukla etrafımızı kandırmak isterken, en çok kendimizi kandırırız. Pek çoğumuz aynadaki suretine bile itiraf edemez aslında “iyi” olmadığını. Sıcak yatağında gecenin ayazı yüreğine vurduğunda gelir belki “iyi” olmadığı aklına. Hayatın bu deli dalgalarında bata çıka ilerlerken suyuz yüzüne çıktığında “iyiyim...” diye bağırmak yerine neden “yardım edin...” diye bağırmadığını düşünür. Düşünür düşünmesine de ertesi gün yine aynı işler, yine aynı yüzler, yine “iyiyim...” demeler.

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Kararsızlık ne kadar da kötü bir şeymiş...
Başkasının geçmişte yaşadığı kararsızlıkların ruhumda sebep olduğu acılardan düştüğüm şu durumda, dönüştüğüm şu halde şimdi kendi kararsızlığım yüzünden daha da acı çekiyorum. Kendim için doğru olanı seçmem, doğru ile yanlışı keskin çizgilerle ayırt etmem gereken zamanda, beynimin mantık odasının bütün kapıları camları kocaman çeliklerle kapatılmış durumda... o yüzden güzel ve çirkin, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, siyah ve beyaz gibi zıtlıkların hepsi birbirine girmiş durumda. İçimde, kimselerin görmediği, tozu dumana katan, karamsarlık yaratan öyle bir savaş var ki göz gözü görmüyor. Elimden gelen tek şey uzaktan onları izlemek. Her hamlede daha da yoğunlaşan karamsarlık bulutu yüzünden hangisi hangisi seçemiyorum. Biraz bekleyeyim toz duman yatışsın, içimi kaplayan karamsarlık kalksın diyorum ama buna izin vermiyorlar. Bir zaman ben de çarpıştım bu savaşta, göğüs göğüse... öyle derin yaralar aldım ki... n’ olurdu mantık odasının kapıları açık olsaydı. O kapılardaki detektörlerden tek tek hepsini geçirip yalnız iyi, doğru, güzelle baş başa kalsaydım... ama hayır. Mantık odasının sorumlusu vurmuş kilidi kapıya, toplamış bavulunu çekmiş gitmiş bilinmez diyarlara. Bari diyorum yaralarım iyileşsin, yeniden inip savaş alanına doğruyu kolundan tuttuğum gibi çekip çıkarayım dışarıya... ya da şu savaş artık bir son bulsun, ölen ölsün kalan sağlar bizim olsun... fakat zaman denilen o hakem öyle sabırsız ki ne yaralarımın iyileşmesine, ne de bu savaşın bitmesine izin veriyor. Beni sürekli yeniden savaşa sokmak istiyor. Çekip gitmek istiyorum bazen.. uzaklara, çok uzaklara... sanki o zaman her şey bitecek, her şey normale dönecekmiş gibi... ama insan kendinden kaçamaz ki... bari öleyim diyorum, öleyim de her şeye son vereyim... onu bile beceremiyorum. Kimse de anlamıyor ki... belki de ben anlatamıyorum. Olaylar her bakan gözden farklı görünüyor. Ama kimse benim gözümle göremiyor bu savaşı. Kimine komik geliyor, kimine saçma, kimine gereksiz, kimine anlamsız... herkes kendine göre doğru olanı tutup çıkarıyor, önüme sürüyor... ama bu karamsarlık bulutu yüzünden karar veremiyorum hangisi doğru hangisi yanlış... işte bu yüzden acı çekiyorum...

14.02.2007
Zuhal AKSULU

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Zamansız açmış çiçeklerimi
Dolu vurmuş dallarımda
Dökemem eteklerime meyvelerimi
Can suyum kalmamış damarlarımda

Baharım bereketsiz benim

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Öyle alışmışım ki
Ellerine, dokunuşuna
Gülüşüne, dudaklarına
O güzel kokuna
Her yer sen kokuyor
Kimse senin gibi gülmüyor

Devamını Oku
Zuhal Aksulu

Ofisine girip bilgisayarını açtığında saat dokuza çeyrek vardı. Öncelikle onu bekleyen kirli bardaklar ve boş çaydanlıkla ilgilendi. Hayatı boyunca her şeyi kendi yapmıştı, burada da çayı kendi demliyor, ardakları kendi yıkıyordu. Hiç de gocunmuyordu bundan... gündelik hayatın gereksiz ayrıntılarıydı bunlar üstesinden gelmesi gereken. Gerçi çay içmiyordu ama, her sabah o çaydanlıktan yükselen taze çay kokusundan hoşnut olmayı öğrenmişti. Hayatta çok şeyden hoşnut olmayı öğrenmişti. Sonra, bir sürü evrak ve dosya ile karmakarışık masasının üstünde kahve fincanı için ufacık bir yer açıp bilgisayarının başına oturdu. Hayatı da tıpkı masasının üstü gibi karmakarışıktı ama o küçük zevkler için bir türlü yer bulamıyordu işte hayatında. İlk iş olarak her zamanki gibi, önceki gece gelen gereksiz elektronik postaları temizlemekle uğraştı. Bir yandan da keşke hayatımdaki gereksizlikleri de böyle temizleyebilsem diye geçiriyordu içinden. Silme tuşuna her bastığında, silinen her elektronik posta ile, zihninde yer kaplayan beynini kemiren virüslü anıları sildiğini hayal etti. Ama beynin çöp kutusu boşaltılamıyordu. Çalan telefon ile kendine geldi. Hem gece gördüğü rüya, hem servisi kaçırmış olmanın verdiği sıkıntılı bir ses tonuyla cevap verdi telefona. O bir an önce kapatmak istiyor, karşısındaki ise lafı uzattıkça uzatıyordu. Bütün günüm böyle geçecek diye düşündü. Önünde, üzerinde çalışması gereken onca dosya duruyor, kulaklarında hala rüyasındaki ormanın sessizliği çınlıyordu. Böyle sıkıntılı olduğu zamanlarda, her saat başı çalan telefonu onu üzmek yerine mutlu ediyordu. Gün içinde sıkça, rüyasında gördüğü uzun boyluyu düşündü. Her seferinde yüzünü görmeye ramak kala uyanmıştı bu acı-tatlı rüyalardan. Acaba geçmişten birisi miydi bu yüzünü göremediği kişi. Hepsini tek tek düşündü... ama hiç birisi uymuyordu, uyduramıyordu. Belki de artık geçmişten kimseyi yanında görmek istemiyordu. Bir an geçmişin hayaletleri ofiste dolaşıyor gibi geldi. Bu ağır havada içi karardı, tüyleri ürperdi, yüzünü ateş bastı. Kendini rüyasındaki ormanda tekrar kaybolmuş hissetti. Terliyordu, kulakları içinden yükselen sesi işitmiyordu... kaçak istedi.. son zamanlarda bulamadığı huzuru uykuda bulmak istedi. Ama hayat, bu iş güç içinde bu sıkıntılardan bile hoşnut olmayı öğretmişti işte.. saate baktı.

20.02.2007
Zuhal AKSULU

Devamını Oku