Gözlerinde bulutlar var
Sevgili
Söyle ne'n var?
Bende dinmeyen yağmurlar
Kalbimde kırıklar
Yoksa senden gizlediğim birşey mi var?
Yanmadım...
Ben hiç böyle yanmadım
Gece soğuk
Duvarlar soğuk
Sen soğuk
Soğuk ellerim başımda
Gözlerinden çıkan yosun yeşili bir deli kurşundu yüreğimi delip geçen
Öyle bir yara açtın ki ne yapsam izi silinmeyen
Geçmiş boyunduruğa vurmuş düşlerini, heveslerini; kurtulamazsın
Yaralarımı görüp, kor ateşten yüreğinle dağlayamazsın
Gelecek merhem olsun, hayallere sarayım yüreğimi
Dipsiz kuyularda boğayım tenini özleyen bedenimi
Dün gece bir yıldız kaydı
Süzüldü gecede sessizce
Onda kaçırdığın gözlerini gördüm
Gözlerime bakarken ilgisizce...
Sevmeyi ne bilirsin ki sen... Yitirişlerin hüzünlü karanlığında ben hayata gözlerimi yummayı umarken, sen gece perilerinin koynunda bir düşten bir diğerine uyanıyordun. O zifiri karanlıkta geçmişin gölgeleri birer hayalet gibi üstüme üşüşmüş etrafımda dans ediyorlardı, sen... yoktun. Aşksa eğer dediğin... orada yanıma gelmeliydin. Yüreğime cesaret tohumları serpmeli, elimden tutup umudun güneş gibi parladığı aydınlık bir geleceğe götürmeliydin. Kaç ömür bekledim gelişini o karanlıkta... kaç okyanus ağladım yokluğunda... gelseydin o zaman... sıcak nefesinle ısıtsaydın ayaz kesmiş odamı... bu kadar korkmazdım. Belki de duyduğum her ayak sesini sen sanmazdım... ve o kör karanlıkta, kendimi sen diye başkasının kollarına salmazdım. Aşksa eğer dediğin... nefretin zehrini damla damla kanıma akıtan karanlıkta tek başıma ağlamazdım. Sevmeyi ne bilirsin ki sen...
Geldim diyorsun... seninim diyorsun... sen bu lafları, o karanlıkta el yordamıyla bulduğun çürümüş bir cesede söylüyorsun. Damarlarımda dolaşmaya başlayıp yüreğimde biriken nefret zehrini akıtmak için kaç çizik attım yüreğime... içim acıdı, yüreğim parçalandı... sen bensiz hayatını sürdürürken, ben yüreğimde büyüttüğüm aşkını korumak için göz yaşlarımın tuzu ile yıkadım yüreğimi. Yetmedi... içime dolan nefreti engelleyemedi. Ben bir çizik daha attım... ve bir çizik daha... zaten bir zaman sonra acını hissetmez oldum... ellerimle parçaladım yüreğimi. Zavallı yüreğimden son kalan parçayı da sen diye bir yabancıya emanet ettim... öyle yalnız, öyle korkmuş ve öyle acımıştım ki... onun indirdiği son darbeyi hissetmedim bile. Öylece... sessizce... öldüm o karanlıkta bir köşede... Geldim diyorsun... seninim diyorsun... sen bu lafları, o karanlıkta el yordamıyla bulduğun çürümüş bir cesede söylüyorsun.
Çürümüş bir cesedi hayata döndürebilir misin? Elinden tutup “benimle gel” diyebilir misin? Alıp kucağına güneşe çıkarsan ne fayda... sen bir cesedi sevebilir misin? Beni bir başıma bırakıp gittiğin o karanlık odada kokmuş cesedimle karşılamak seni üzdü biliyorum. Böyle bir manzarayla karşılaşmayı ummuyordun... ben güçlüyüm, sen varmışsın gibi kendimi kandırıp beklerim sanıyordun. Gittiğini fark ettiğimi, o karanlıkta bir başıma ne acılar çektiğimi, kalbimden fışkıran kanların boğazımda nasıl da düğümlenip gözlerimden damla damla indiğini bilmedin. Zaten bilseydin, kanlı göz yaşlarımı görseydin... ben ölmeden önce gelirdin. Şimdi cesedimden yükselen koku gözlerini yaşartıyor... sen kokuyorsun, ben kokuyorum, biz kokuyor... sevgimizle aydınlattığımız gecelerde birbirine karışmış nefeslerimiz, zamanlı zamansız hınzır gülüşlerimiz, geleceğe dair bir bir çizdiğimiz düşlerimiz kokuyorlar... ve en acısı da o kokuya karışmış yabancılar... Çürümüş bir cesedi hayata döndürebilir misin? Elinden tutup “benimle gel” diyebilir misin? Alıp kucağına güneşe çıkarsan ne fayda... sen bir cesedi sevebilir misin?
Ne git dedin ne gel dedin
Ne sevme dedin ne sevdin
Piç gibi ortada bıraktın duygularımı
Senin için günlerce gözyaşı döktüm
Ne acıları, hareketleri sineye çektim
Görmezden geldin sen bütün çırpınışlarımı...
Sen bir şubat sabahı gelmişsin bu dünyaya
Ben de seninle
İçimde öyle bir çocuk büyüyor ki şimdi
Sen onu bekle...
Uzun zamandan beri ilk defa yıkmıştım oysa içimdeki duvarları.. Kimsesiz ruhumu ve yorgun kalbimi tüm siyahlardan, soğuklardan koruyan duvarları.....
Dokunmadan gitti kalbime.. Ruhuma.. Sıcağıma...
Yok şimdi duvarlar içimde.. Sadece üşüyen, titrek bir kalp ve asi ruhumun gariban çığlıkları var...
Belki duyar...
Belki..
Belki duvar...
Daha çok susuyorum şu sıralar
Daha az gülüyorum
Bu dünyaya neden geldim
Ne yapmak istiyorum
İnan bilmiyorum
İçimde bir kördüğüm oldun
selam;
Az Kullanılmış satılık bir kalp vardı bir aralar, ne oldu müşterisimi çıktı... Ortadan kaybolmuş