Yine gecemin kovuğundan çıkardım hayallerimi
Firarda uykular göz kapaklarım kapalı dalıştayım
Serzenişin kıyamında 7/24 nöbetinde kıyamındayım
Kurutup sakladığım yapraklardan demlediğim,
Bitki çayımı yudumluyorum…
Işığım sönük bir iki dal sigaram bir demlik bitki çayımla,
Düşlerimle ısıtıyorum donuk buz tutası gecelerimi
Kimsesiz sessizliğin yalnızlığın saltanatındayım.
Şafak kaçkınlarını sorup aramaktayım
Perdemin arasından gözüme sokak lambası çalıyor
Büyüsünü bozuyor rüzgârın kıpırdanışıyla
Radyomda hafif kısık bir tonda şarkı,
Notalarının tıngırtısı ilham verir gibi
Arıyorum, arıyorum, arıyorum ama yok
Öylesi saklı ki uykular, rüyalar.
Hayallerim bile bölük, bölük kesik, kesik
Yine titriyorum siyahında gecemin
Neden hiç ses yok ıssız karartılar arasında
Suçu neydi gecenin neydi ki zifir karanlıklara tutsak olmuş
Günahı ne yoksa hayalperestlere perde çekmesi mi buna sebep,
Yoksa yıldızlarını saklayan sabahlara kesilen faturası mıydı?
Katran karası zifir gibi tenine değesi çıkaramadığım zifir karası gibi…
Zennehar Yılmaz
Düşündükçe düğüm, düğüm olmuşken düşlerimdeki kaygılar
Soluksuz kalıyor iç çektikçe içimde yaşattığım derin sancılar
Yok, böylesi bir savaş haykırışı boğuk kesik duyulmuyor yalvarışlar
Ezik bağrımın bir yanı sönük umut ışığımın ansızın parlayan farı
Kopuyor birer. Birer kenetlenmiş ellerdeki parmaklar
Sarmalar gibiydi hani kopmamacasına bağlanmıştı değerlere
Kırık parça pençik gözümden akan yaşlar bile değmez oldu yanağıma
Kuruttuğum bayat ekmekleri ıslatıp yemek gibiymiş düşsüz yaşam
Atıklardan topladığım karton kutulardan sac yapmak gibiymiş hayat
Topluyorum dağıttığım parçaları sesleniyorum hayata
Dile getirmekten korkuyorum ansızın sövmeler dilimin ucuna düşer gibi
Ya hayata küfreder gibi yaşamak ne anlam katacak düşünüyorum da
Neden umutsuzluğu davet ediyorum her akşam ıssız masama
Neden güneşe bakarken göz yumuyorum korkuyorum alıcılığında
Ya yakıcılığını hissetmek zor mu ya da korkaklık mı?
Kara bulutlar gibi gelişler yok mu sağanaklar gibi
Kıyamıyorum yine korkularım incinir diye
Saflık mı yoksa cahillik mi yâda ödümün patlaması gibi bir şey sanırım
Kefensiz girmekten korkan mevta gibiyim mezara
Ya kefensiz yatan onca yiğitler hiç düşmüyor mu akıllara
Yalvarış yok mu artık dilimde ellerim neden yukarı kalkmaktan aciz
Bir tek dilek yetmez mi istenmeye bu kadar inançsız mı gönüller
Kopmuyorum var mı daha ötesi artık yok yıkılmak kırılmak incinmek
Kime kimden neden niyedir bu koy veriş
İnat değil mi ruhumdaki karanlık krallığa gaz döküp aydınlatmaz mıyım?
Olumsuzluğu kaldırıp kenarlara atmaz mıyım?
Metrelerce kar yağmış gibi yığın, yığın olan duygusuzluğu
İçimden söke söke koparıp boşluklara sokmaz mıyım?
Dile gelsin cümleler teni değsin iğneler yaralar derin olur
Devası zor bulunur ellerim dua dolu yaradan görür kabul olur
Yüreğime nur olaydın beni kuruyup kollayaydın
Gözlerindeki buğuya bakıp öyle kaybolaydım
Ölüm geldi dayandı yürek birden uyandı
Hayalleri kefenleyip bir mezara koyaydın
Sebepsiz kopan fırtınasın ömre düşen
Sallanırdık her gecenin karanlık gizeminde
Esir olduk gidiyoruz azgın ruhun tünelinde
Allayaydın pullayaydın gözlerimi dağlayaydın
Esiriyim sözlerinin kulak verip duymayaydım
Zennehar yılmaz
05.05.2012 19:40:14
Anam sözünden çıkmadım
Çıktığımda hep ağladım
Ne kadar çok haklıymış
Yaramı saracak gerçek dost bulamadım
Anam ver elini öpeyim
Dinsin içimde acı sızı
Ben nasıl kaybetmişim
Öğütlerini dizi, dizi
Bırak rahat öleyim
Hakkını helal eyle
Gözlerim ağlamaklı
Arkamdan dua eyle
Belki üzdüm ağlattım
Dünyada anam seni
Kıymetin bilmek için
Ölmek mi gerekliydi
Ne sen ağla nede ben
Haklar olsun hep helal
Cahilliğim çok büyük
Bir merhamet de sen eyle
Anam gözünden yaşın
Kuluyum kölesiyim
Belki de geç kalmışım
Helallik almak için
Gömmeyin sakın beni
Anam beni bulmadan
Görsün de bir koklasın
Toprak beni sarmadan
Zennehar yılmaz
14.05.2012 22:11:59
Bir insan kaç kere ölür?
Can bedenden çıktığında
Umutlarını yıktığında
Gözünü kapattığında
Hayallerini sattığında
Kapılarını kapattığında
Sen kaç kere ağladın
Kendi dünyanın sahne perdesinde
Birer, birer biriktirdiğin
Ayrılık şerbetini yudum, yudum
İçine akıttığın da
Umuda yelken açıp boranların
Param parça ettiği
Umut sandalının yok oluşuna
Şimdi aynalar karanlık,
Yudum, yudum içtiğin
Sevda pınarların zehir zıkkım
Dününe bıraktığın
Karartılarının gölgesi çalmış
Yarınının aydınlığını
Dilin lal olmuş
Hesap sormaya hecesi kalmamış
Hayalleri çöllere sermiş
Bir sağa bir sola savrulur
Serapsız kızıl güneşin yangınında
Ölümü tatmak belki daha acıdır
Ama sevdanın maktulü olmak
Bir ömrü gözyaşlarıma bedel saymak
Varlıktan yokluğu çoğaltmak işte…
Bu zamana kadar ağladıklarım gün gelir benim için ağlarsa kurak çöllerde kuru bir kum tanesi kalmaz.
Dostluk yağmuru ıslatmıyorsa seni üzülme sakın sadece şemsiyeni kapaman yeterli olacaktır…
Bakma elin haline baktırırsın halına öyle bir an gelir ki güldüklerin damlar senin postuna...
Gözlerini açtığın vakit önce kalbini bir gözün önüne al bak nasıl rengi ona göre gör karşındaki dengi…
Bakma elin haline baktırırsın halına öyle bir an gelir ki güldüklerin damlar senin postuna...
Gözlerini açtığın vakit önce kalbini bir gözün önüne al bak nasıl rengi ona göre gör karşındaki dengi…
Karadeniz’in niye bu kadar nemli olduğunu düşünecek olursan gözlerimden akıttıklarındandır…
Görmüyor gözlerim belki seni tutmuyor ellerim, bir yerlerde nefes aldığını bilmek en büyük sevgi yüreğimde duyamasam da sesini iki tuşun ucunda olduğunu bilmekte yeter içimi serinletmeye... Özlenesi bir varlık olduğun için hayatımda rabbime bin şükür... Tattırdığı için senin özlemini tebessümünü, hüznünü, esprini, kıyamayışlarını, insanlığını, değersizlere değer kattığını, bana da nasip etti ya seni gece gün ellerim havada kalsa duada az gelir sevgimi deniz yapıp dalgası seni bana bir gün getirsin...
Yazana değil yazdırana bak
yürekteki sazı çaldırana bak
gözlerimde perde oldun
aralayıp güneşi çaldırana bak
doğurmuş iyi ki annen seni
Allah ömrüne ömür katmış senin
sanki bana bir umut ışığı yapıp
ömrüme ışık tutmuş seni
Zennehar yılmaz
21 Mayıs 2012 Pazartesi
Sen hiç yemyeşil bir çayırda
Yürüdün mü yalın ayak korkmadan
Dökülmüş gülün dikeni
Değer ayaklarına diye
İşte ben yemyeşil çayırlarda
Yuvarlanarak büyüdüm
Gölge olma güneşe
Vursun kurutsun beni
Düşme deli gönlüme
Sevip unutur seni
Açma çiçek dal kırık
Kalırsın boynu bükük
Yüreğim sevdalanmaz
Fidanı çoktan eğik
Kuruttum dağ çayını
Hasta olur içerim
Sevdalığa düşünce
Ben kendimden geçerim
Çiçeğin acısıyım
Hem de sancılısıyım
Sevenlerin gönlüne
Dert dökme hancısıyım
Baktım dağa doğacak
Ay gene parlayacak
Gündüzden yananlara
Gece merhem olacak
Zennehar yılmaz
18.05.2012 00:03:45
Basit olsun bırak sözlerin
süsleme çıktığı gibi kalsın
ezberim olsa da karagözlerin
yüreğime bırak ağlasın varsın…
Değişmez aşktır tarihçesi
Düne mazhar olmuştun ya
bu günü ziyan ederken kime sordun
sana bu lütfü sunan kimdi
sen kime isyan edersin be insan
Günaydın derken güneşe tebessüm ettin ya
sayın zennehar hanım
geçmişten günümüze giresunlu şairler Antoloji adlı eserimizin son aşamasındayız. Eğer Giresunlu iseniz 1 adet resim,5 adet şiir, ile 5 satırırı geçmemek üzere zgeçmişinizi ([email protected])
adresine atarsanız. antolojide yer almış olursunuz.
Musta ...
Yüreğine darbeler değil, kalbimi vurayım. senin sevgine layık değil, karşılığında sunulayım her zerrede aşk, her aşkta sen varsın. kanda canda cansız bedene can veren ruhsun senı oylesı sevdim ki ölüm bile bana acı değil en büyük hediyedir sevdiğimsin can damarım sın ruhumsun kalbimden akan bir nehi ...
gerçekler. biz nasıl bir yapıya sahibizki gerçeklere göz kapayıp hayali büyütüp yaşıyoruz sonrada kırılınca yıkıma uğruyoruz. sevgiyi bile kat kat artırmak yerine karşımızdaki hata yapsada diyecek söz hakkımız olsun diyerek pusuda bekliyoruz. yaradan kadar kudretli olamasakta hatalarımızı örtmesini ...