Hasret,gönlümü dağlayan bir ölüm celladı,
Ve ölüm,hasret ile veriyor gönlüme yadı.
Ben ettim ne ettimse kendime,
Bir sevdaya tutuldum unuttum masivayı,
Her köşesinde can verdim,alıştım ölmelere,
Hatıralar diriltti gözlerimdeki feri,
Tattırdı kader tattırdı; sevda denen kederi.
Nidalar yükselirken semaya,önsafta namaza durdu şehitler,
Söyleyemedi derdini bir kez bile,kan damlayan beyitler.
Vahşeti kabul etmeyen yüreğimde uykusuz,
İşlediğim bir cinayet,
Bir enjektörde havasız,
Güneşin altında susuz.
Vicdana edilen son ihanet.
Yürek darmadağınık,bedense bende değil,
Ruh yükseklerde bir yerde,sevda bende,ben değil.
Beklemelere karıştı yaşlar,bir tufan ki yıkıyor heryeri,
En buhranlı bu kışlar,kamçılıyor yıldırımlar gibi bedeni.
Zehrederken küffar hayatı,dalgalar kinini taşıdı sahile,
Ancak bir seyyiddi vardı,geçit vermedi kafire.
Melekler selama durdu,söyleyin kimdir bu cengaver,
Analar ne yiğitler doğurdu,yıkamadı o kaleyi çelikten eller.
'Davam'diye inlerken,selama duruyor Ashab-ı bedir,
Niçin bu kahır,dert dediğin de nedir?
Efsaneler etrafında dalgalanan hayatlar.
Bir de huna vardı.
Esaretin prangalarını giymiş bir siyah köle.
Medeniyetin beyzadeleri ayağına bir kaya bağlayarak attılar onu hırçın dalgalara.
Gözlerine yansıyan son ışık kutbun bağrından kopan o nurdu.
Huna karanlığa son kez gözlerini yumdu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!