KÜÇÜYÜM
Seni ben kollarımda sallarken,
Ninni söylerdim, uyuman için,
O tatlı yüzüne, bakıp gülümsemeni beklerdim,
O tatlı uykuda, hercai bir menekşe gibi,
Koklamayı, tenini ve ellerinin yumukluğunu,
Kalp Kırıklığı
Gönül isterdi ki,hep aynı olsaydı.
Kanlı göz yaşlarım akıp dursaydı.
San ki ne vardı bu dünyada.
Ah biran dertlerim olmasaydı.
FİLİSTİN
Bebekler ölmesin.
Analar ağlamasın.
Bombalar atılmasın.
Filistin bölünmesin.
DÜNYA GÜZELLİKLERİ
Bu gün bazı şeyleri öğrendim, Dünyada birçok şeylerin değiştiğini (!) … Mesela bir ülkede nasıl yaşadıklarını, öncelikle gençlerin özgürce nasıl hayatlarını idame ettiklerini ve nasıl para kazandıklarını… Bu gün Amerika da aileler çocuklarını 18 yaşı dolunca, yalnız başlarına hayatta kalmanın ne kadar zor olduğunu öğrettiklerini görüyoruz. Aileleri; Çocuklarına, hayata nasıl tutunacakları gerçeğini yaşatarak pratik olarak öğretiyorlar.
Peki, bizler ne yapıyoruz? Çalışıp, çocuklarımızı büyütüyoruz, elimizde paramız olunca al çocuğum bu senin harçlığın ya da sermayen diyip başımızdan salıyoruz. Peki neden? Çünkü birçok zorlukların farkında olmadan yaşıyoruz. Bizler gelecekte çocuklarımızın nasıl hayata tutunacaklarını öğretmeden kendi yolumuzu çiziyoruz. Bazen niçin bizlerde çocuklarımızı bazı zorluklarla ayakta nasıl kaldığımızı öğretmiyoruz diye sorarım. Bu gün; Türkiye de öyle zengin aileler var ki, her zaman bak çocuğum ben senin için çalışıyorum sen ne yapacaksın çalışmayı sen git gez dolaş benim param senin diyip öyle özgürce yaşatıyorlar. Bence bu mantıksız, bizlerde bazen nasıl para kazandığımızı öğretmeliyiz. Ki gelecekte onlarda çocuklarına öğretsinler. Mesela küçük bir işle başlatarak öğrete biliriz. Biz Türk insanları çocuklarımıza zorlukları öğretmeden kaçıyoruz. Bir düşünelim, nerde hata yapıyoruz? Tabi, tamamen bir işletmeci ruhuyla çocuklarını yetiştiren aileler de var.
Bu gün biz insanlar, dünya malına çok önem veriyoruz. Aman, “Benim buyum var. Senin var mı? Bende yok sen nerden aldın? Sen aldınsa ben niye almıyorum? ” Diyerek, insanlarımızı bir birine düşürüyoruz. Hiç kimse dünyada kazandıklarını ya da biriktirdiklerini öbür tarafa götürmüyor. Sadece iyiliği ve iyi ameliyle yetiniyor. Şöyle bir etrafımıza bakalım, nerde acaba hata yapıyoruz? Hani Yunus Emre diyor ya “Malda yalan mülkte yalan gel birazda sen oyalan” demek ki, bazı şeylerin farkına varmalıyız. Kantarın topuzunu iyi ayarlamamız lazım.
Dünya malına fazla değer vermemeliyiz. Tamam, şurası bir gerçek ki çocuklarımıza bir şeyler bırakmalıyız. Fakat onlara bırakacak olduğumuz miras, öncelikle terbiye olsun. Ve paranın kolay kazanılmadığını, da öğretmeliyiz. Ki bizler onlara ne kadar değer verdiğimizi bilsinler. Yarınlarda ne olacağını kimse bilemez. Onlara balık vermek yerine, balık tutmasını öğretmeliyiz.
GERÇEKLER
İşsizlik insanı nerelere getirdi. Bunu biliyor musunuz? Zaman Zaman bazı gerçeklerden hep kaçıyoruz. Gelecekte neler yapa biliriz ki? En önemlisi bu işte bizi korkutan sebeplerden biri işte bunu anlatmaya çalışıyorum nasıl derler. Ha bu gün ha yarın yaparız. Olmuyor böyle naz etmeyelim bazı gerçekleri görüyoruz ki fazlasıyla canımızı yakıyorlar. Benim söylemek istediğim şey şu lüfven gelin gençlerimize çalışma fırsatı verelim onlara bazı kapılar açalım çünkü onlar emekli olan vatandaşımızın yerine geçe bilirler ve onların yapabileceği işler olabilir. __Neden olmasın, bir vatandaşımızın emekli yaşı kaç,65 mi O zaman neden emekli olmasın ki onların yerine başka gençlerimizde işlerini yapabilirler. Görüyorum ki hiç kimse emekli olmak istemiyorlar. Eğer ki bu millete iş vermek istiyorsak önce emekli olmak üzere olan vatandaşımızın onun artık emekli olduğunu hatırlatmak lazım gördüğüm kadar herkes parayı çok seviyor Ama gençlerimize de para lazım evlenemiyorlar neden çünkü işsizlik almış başını gidiyor. Lütfen gelin duyarlı olalım ki bazılarına yardımcı olmuş oluruz. Yok, neymiş efendim çocuk okutuyorlarmış olsun bir insan emekli maaşıyla bile çocuk okutuyor ev geçindirenler var.
Ama sen gel bu millete söz anlat. Kim anlar ki? Hiç kimse. İnsan işte, üzülüyor. Ne olurdu anlayış gösterselerdi. Bizlerde o zaman bir imtihanla bu gençliğe fırsat vermiş olurduk. Neden olmasın? Bakın ne demek istediğimi anladınız mı? Ben bu gençliğe, çalışma kapısı aralayın diyorum şu an Türkiye’de 100/70 i emekli olmak üzere olan insanlarımız var. Eğer ki, bu vatandaşlarımız emekli olursalar işte işsizlik azalır diyorum.
Ama bunlar gerçeğin tam yüzü ne yaparsın uzaktan seyretmesi kolay benim milletimin duyarlı olmasını istiyorum. Gerçekleri görmemezlikten gelmeyelim.
Bu gençlerin çalışma yaşı en az yaşlarının 20 olması gerek ki ne yaptıklarını anlıya bileler. İşte o zaman onlarında bizlerden farklı olmadığını göreceğiz, çoğu gençlerimizin okuduğunu görüyoruz. _Olsun sadece bir staj da görseler onlar için çok değişiklik olacak çoğu gerçeklerle üzleşecekler. Yaşamanın ne kadar zor, olduğunu bilecekler, bu gün Türkiye’de bile emekli olmak istemeyen vatandaşlarımız paraya o kadar önem vermiş ki işten ayrılmak çok zor olduğunu söylüyorlar ama bu doğru değil. _Sayın Başbakanımız bunları görmemezlikten gelmesin herkesin emekli vakti gelince emekli olmalarını söylesin ki birçok gençlerin önü açılmış ola ve onlarda bazı görüşlerini dile getireler.
Bizler neden böyleyiz acaba bir dönüp aynada kendimize bakalım bu gün bir aile nerden baksan en az (750) milyon aylık alıyor. Bir düşünün bu parayla kendimize göre harcama yapa biliriz. Ve işte o zaman gelirimizi ve giderimizi ayarlıya biliriz işte o zaman emekli parasıyla demek ki ev geçindire bilirmişiz o yüzden gelin emekli olun ki bazılarının da işleri yürüsün benim bu sözüm en çok sevdiğim insanlarımıza olsun. Beni yanlış anlamayın her gün haberleri dinliyoruz. _O kadar boşda, gezen okumuş insanlarımız var ki hepside ekmek aslanın ağzında diyor. Niye acaba biliyor musunuz, çünkü başından belli diyorum bunlara iş imkânı tanımak çok mu zor acaba (bir anımı anlatmak istiyorum eşimle birlik İstanbul, da dolanıyorduk eşim ayakkabılarını boyatmak istedi ve çapa tıp fakültesinin önünde bir genç oturuyordu. Ona ayakkabılarını boyamasını istedi ve benim dikkatimi çeken bir şey oldu. _ O gencin boynunda bir kartın asıldığını gördüm işte o zaman eşim o gence senin asıl işin ne dedi oda ağabey benim işim çocuk doktoru dedi bizde ona sen neden doktorluk yapmıyorsun dedik o da bize beni Şırna, ğa gönderiyorlardı bense daha yeni mesleğime başlamıştım ki tayin verdiler. Bende gitmek istemedim neden diyeceksiniz çünkü birileri emekli olacaktı ki oda onun yerine gece bile onun için o gençte istifasını vermiş o zaman ben çok üzüldüm niye dersiniz çünkü eğer ki birileri emekli olmuş olsaydı işte o zaman o gencin yeri orası değil çocuklarla ilgilenmekti) neden gerçekleri görmemezlikten geliyoruz. Bir düşünün herkes birbirini şikâyet ediyor. Ben artık bu insanlıktan utanıyorum nedeyim şaşırmamak elde değil. _Kimse kimsenin işini yapmak istemiyor. Bir karınca kadar beynimiz yok onların birbirlerine ne kadar hizmet ettiğini biliyor musun bir düşünün en az birinin yükünü ağır olduğunu görünce biri diğerine yardım ediyor. İşte biz böyle değiliz. Atalarımız ne demiş üzüm üzüme baka baka karalır. Sakın bunu unutmayalım. Bizlerde birbirimizin yüzlerine bakıyoruz.
BAYBURT’TA TARİHİ YERLERİMİZ
Osmanlı döneminde bu kaleye Çini Maçın Kalesi ismi verilmiştir. Bununda nedeni Kalenin dış yüzeylerinde mor, yeşil ve firuze renkli çinilerin kullanılmış olmasıdır. Kalenin doğu kesiminde xvııı-xıv yüz yılda yapıldığı sanılan bir de kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin batı tarafında ise yağlı mağarası bulunmaktadır. Bu yüzden de kalede kazı yapılmasını öneriyoruz. Çünkü Bayburt ta nice güzellikler var artık. Bunları görmek istiyoruz.
Bayburt ilimizde tarihi eser mekânlarımızı koruyalım, değerlerini bilelim. Başta kale olmak üzere ve köylerimizde bulunan eski yapıtlarımıza değer verelim. Birçok köylerde araştırılırsa muhakkak ki, tarihi mekânlarımız vardır. Bunların incelenmesini ve ortaya çıkartılması gerek
Bunun için ileri gelen iş adamlarımızın ve kültür bakanımızın bizzat ilgilenmesini istiyoruz. Belediye Başkanımızın Bayburt’un tarihi mekânlarını ve tarihi eşyalarımızın değeri neyse yapılmasını arzu ediyoruz.
Öncelikle tarihi kalemizin onarılması ve kazı çalışmaları yapılması gerekiyor ki, kale içerisindeki yapılar; ilk bakışta hapishane, ambar su depoları hamam göze çarpmaktadır. Ayrıca surlar üzerindeki mazgallar ve siper yerleri vardır. Kelenin iç kısmında rivayete göre, kralın konağı, çocuğunun altın beşiği varmış. Odalar ve hamamı, yemek ve ekmek pişirme ocakları, su sulukları, mahzenler ve dahası bulunup meydana çıkartılmasını sağlanması gerek. Gelen turistler de Bayburt kalesinin güzelliklerine vasıl olsunlar. Yüz yıllar önce kaleden inen Bayburtlu vatandaşlarımızın anlatmalarına bakılırsa kalenin içinde yirmi tane evin var olduğunu söylüyorlar. Fakat on iki ev inmişler kaleden… Savaştan önceki halini çok muhteşem olduğunu söylüyorlar. Tekrar o güzelliklerinin meydana çıkartılması lazım bunun için Bayburtlular elele vermelerini bu tarihi mekânlarının bir an önce turizme kazandırmalarını sağlayalım.
Bayburt çevresinde bulunan tarihi yerler şunlar: Sünür Kutlu Bey Camii, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Sarıkayalar Şelalesi, mağaralar, Yakutiye cami, Bent Hamamı, Çarşı Hamamı, Saruhan kalesi ve Kilise sırtı. Ali Taşı, Kırklar Tepesi, Şehit Osman türbeleri, Galer Hamamı, Helva köyü Buz Mağarası, Çimağıl Mağarası, Bedesten Taşhanlar, Pulur Gökçedere Camii,Ulu Cami, Varzahan –Uğrak Kiliseleri,Varzahan-Oktokonu,Ahmedi Zencani Kümbeti,Ali Şingah-Şengül Hamamı,Korgan Köprüsü,Pulur Ferah Şat Hamamı,Pulur Medresesi,Saat Kulesi,dahası sayamadığım nice tarihi yerlerimiz var.Bunlara sahip olalım, ben hep kalemize deyindim bir yazar olarak, şahsen üzülüyorum.Neden bizim de burada dışarıdan gelen vatandaşlarımız tarihi yerlerimizi gezmesinler ki, Erzurum’dan neyimiz eksik, oranın kalesine gittim gördüm içtenlikle hayran kaldığımı ifade ediyorum.Üstüne üstlük bir de biletli giriliyor. Çok da güzel bir şey, oradan alınan kazançla Erzurum kalesi bir bir daha hoş görüntüler sergiliyor.
DİDARİ AĞLAR BABA
Seferettin dünyadan.
İkinci nur ile rahman.
Seni sevenler buldular iman.
Tecelli sultansın sen nurdan.
RAMAZAN BAYRAMI
Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması Farz kılınan Orucun da sonunu İfade eder. Ramazan Bayramı’nın günü aynı Zamanda Şevval ayının birinci günüdür ve bu günde oruç tutulmaz.
Ramazan Bayramı’nın ilk günü sabah namazına kalkılır. Çoluk çocuk herkes o gün erken kalkar ve sabah namazına giderler. Namaz kılındıktan sonra hutbe okunur. Ondan sonrada eş dost ve bütün yakınlar bayramlaşırlar. Küsü tutanlar ve birbirine kırgın olanlar bayramın birinci gününden başlarlar barışmaya. Bu bayrama şeker bayramı deniyor. Çoluk çocuk şekerlerini ve harçlıklarını alırlar.
Bayram tam üç gün sürüyor. Bayram boyunca büyüklerimizi ziyaret ederiz. Büyüklerimizin ellerinden öperiz onlara saygıda kusur yapmayız. Bayramda bakımlı ve temiz giysiler giyeriz, kokular süreriz. Eskiden beri var olan geleneklerimiz de; bütçesi iyi olan ya da olmayan birbirlerine yardım ederlerdi.
Şeker bayramı denince ilk akıla gelen çocuklarımız oluyor. Bazı büyükler ellerini öpen çocuklara el harçlığı verirler. Hediye verirler. Şeker, çikolata ve saire gibi şeyler veriyorlar çocukları sevindiriyorlar.
Her zaman büküklerimizi ziyaret etmek. Onların yanına gidip de onlarla bayram yapmak büyüklerimizi de sevindiriyor tıpkı çocuklar gibiler.
Şehidim
Selam sana ey sultanların hası.
Göklerin şahı pirlerin sultanı.
Sen Allah'ın bizlere bir armağansın
Şehitlerin efendisi ve şahı.
TERBİYE [email protected]
Terbiye diyince ne düşünürüz acaba? Çocuk terbiyesimi yoksa büyüklerin terbiyesimi bizler ne öğrendik neler öğrettik bir düşünelim. Tıpkı bir aynaya bakar gibi bazen,yanlışlarımızı hep aynadan bakmayalım bir de yaşadığımız insanların gözleriyle bakalım nasıl bir terbiye içinde yaşıyoruz.önce kendimizden yola cıkalım bizler terbiyenin ne olduğunu biliyormuyuz, acaba hayır niye diyecek olursanız.şöyle ifade edeyim büyüklerimize karşı ne gibi saygıda kusur yapıyoruz acaba hiç düşündünüzmü terbiye güzel bir kelime.
Çocuklarımıza acaba büyük küçük öğretiyormuyuz.hayır yıllar önce büyüklerimiz kapıdan içeri girince ayağı kalkardık yer verirdik.Şimdi ise diyil kalkmak ancak saygızca yüzlerine bakınanarak yetiniliyor. Bu doğru olamaz. Bizler böylemi gördük ve öğrendik önceleri büyüklerimizi gördüyümüz zaman saygıda kusur yapmazdık. Ben bazen gençlerimizi anlıyamıyorum. Yolda yürüken bile öncelik büyüklerindir. Ben bunu bilirim.
Bir keresinde bir yolculuk esnasında yaşlı bir amcanın bana şöyle dediyini bilirim. Otobüsten inerken o yaşlı amcanın elinden tutup da inmesine yardımcı olduğum zaman bana şöyle dedi. Kızım acaba sizin gibileri kaldımı dedi.Niye sordum ben öyle gençler gördüm ki sadece kendilerini düşünürler kalkıpta yer vermezler çok ayakta yolculuk yaptım ama bi keresindede demediler ki biz kalkalım da sen otur.sen yaşlısın işte kızım bu gençlik böyle siz siz olun da sakın çocuklarınızı öyle yetiştirmeyin büyüyü küçüyü öğretin,insanlık nasıl olur derseniz.kısacası saygıda kusur yapmayan,büyüklerini ve küçüklerini bilen,her zaman iyi davranan,adaletli olan.kişiler insanlık bilir.
Birazda çocuk terbiyesinden bahsedeyim,çocuk ana baba elinde bir emanettir.Temiz bir toprak gibidir.temiz toprağa hangi tohumu ekersen onun mahsulunu alırsınız.bu gün maalesef çocuklarımızı yarış atı gibi yetiştiriyoruz,bunun içinde çocuklarımız tek yönlü olarak yetişiyorlar.sonra çocuk büyüyüp ana babaya karşı beklenmedik bir davranış sergiliyorlar.
Ey vah biz ne yaptık diyorlar.bu gün her şey nefse şehvete yönelik olduğu için inançsızlık ve ahlaksızlıkçok hızlı yayılıyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!